Firavun Zihniyetinin Yeni Dünya Düzeni ve 15 Temmuz
15 Tem 2024
- Paylaş:
Kaosun ve Korkunun Gölgesinde Yeni Dünya Düzeni
Dünya, tarih boyunca birçok kez büyük değişimlere sahne olmuştur. Ancak günümüzde yaşananlar, tarihin en karanlık dönemlerinden birine işaret ediyor olabilir. Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) adı altında yürütülen planlar, sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı derinden etkileyecek bir kaosun habercisi olmaya devam ediyor. Bu proje, Batılı güçlerin ve küresel elitlerin, dünyayı kendi çıkarlarına göre yeniden düzenleme çabalarının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
- Peki, bu projenin arkasında yatan gerçekler neler?
- Firavun zihniyeti olarak adlandırılan bu zihniyetin kökenleri ve amaçları nelerdir?
Firavun Zihniyeti: Tarihin Karanlık Yüzü
Firavunlar, eski Mısır’da dünya hakimiyeti kurmuş ve kendilerini tanrı ilan etmişlerdir. Firavun zihniyeti, kaba kuvveti, çoğunlukçuluğu ve menfaati üstün tutar ve dünyayı yeniden düzenleme gayreti içerisindedir. Bu zihniyet, binlerce yıldır varlığını sürdürmekte ve günümüzde de etkisini hissettirmektedir. Firavun zihniyeti, sadece maddi dünya hakimiyetini değil, aynı zamanda manevi ve ilahi bir üstünlük iddiasını da barındırır. Kendilerini insanların tanrısı olarak gören firavunlar, bu doğrultuda düzenlemeler yapmış ve insanları köleleştirmişlerdir. Bu zihniyet önce Mısır medeniyetinde hakimdi. Zamanla eski Yunan medeniyetine, oradan Roma İmparatorluğu’na ve nihayetinde Batı medeniyetine taşınmıştır. Günümüzde ise bu zihniyetin en güçlü temsilcisi olarak ABD ve Batılı güçler karşımıza çıkmaktadır.
Büyük Orta Doğu Projesi: Bölgenin Yeniden Yapılandırılması
Büyük Orta Doğu Projesi (BOP), Fas’tan Endonezya’ya kadar geniş bir bölgenin yeniden yapılandırılmasını amaçlayan bir projedir. Bu proje, Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgeleri hedef alır ve enerji kaynakları, tarım, madenler ve genç nüfus gibi zenginlikleri nedeniyle stratejik öneme sahiptir. Ancak bu projenin arkasında yatan asıl amaç, bölgeyi kaosa sürükleyerek küresel elitlerin çıkarlarına hizmet etmektir. BOP, bölgedeki ülkelerin sınırlarının yeniden çizilmesini, enerji kaynaklarının kontrolünün el değiştirmesini ve yüksek teknoloji çalışmalarının kontrol altına alınmasını hedefler. Bu süreçte, etnik ve dini farklılıklar körüklenerek iç çatışmaların artması sağlanmaktadır. Bu da bölge halklarının sürekli bir kaos ve korku içinde yaşamasına neden olmaktadır.
Haritaların Değiştirilmesi: Bölgenin Parçalanması
BOP’un ilk adımı, bölgedeki ülkelerin sınırlarının yeniden çizilmesidir. Bu, bölgeyi daha küçük ve kontrol edilebilir parçalara ayırarak, küresel elitlerin çıkarlarına hizmet edecek bir yapı oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu süreçte, bölgedeki etnik ve dini farklılıklar körüklenerek, iç çatışmaların artması sağlanmaktadır. Bu da bölge halklarının sürekli bir kaos ve korku içinde yaşamasına neden olmaktadır.
Enerji Kaynaklarının Sahipliğinin El Değiştirmesi: Bölgenin Zenginliklerinin Kontrolü
Bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarının kontrolü, BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) en önemli hedeflerinden biridir. Bu kaynakların sahipliği el değiştirerek küresel elitlerin kontrolüne geçmektedir. Bu durum, bölge halklarının ekonomik bağımsızlığını kaybetmesine ve küresel güçlerin ekonomik baskısı altında ezilmesine yol açmaktadır.
İleri Teknoloji Çalışmalarının Kontrol Altına Alınması: Bölgenin Bilimsel Gelişiminin Engellenmesi
Bölgedeki yüksek teknoloji ile nükleer, biyolojik ve kimyasal güçlerin kontrol altına alınması, BOP’un bir diğer önemli hedefidir. Bu, bölge ülkelerinin bilimsel ve teknolojik gelişimini engelleyerek küresel elitlerin teknolojik üstünlüğünü korumasını sağlamaktadır. Bu süreçte, bölgedeki bilim insanları ve mühendisler çeşitli baskılarla karşı karşıya kalmakta ve çalışmalarını sürdürememektedir.
Finans Kapital Köleliği: Ekonomik Bağımlılığın Artırılması
Borca dayalı para sistemi, (BDPS) Türkiye’de olduğu gibi dünya genelinde de uygulanmakta ve bölge ülkelerinin ekonomik bağımlılığını artırmaktadır. Bu sistem, ülkelerin sürekli borçlanmasına ve küresel finans kapitalinin kontrolü altına girmesine neden olur. Sonuç olarak, bölge halkları ekonomik olarak zayıflar ve küresel elitlerin baskısı ve kontrolu altında kalır.
Küreselleşme Adı Altında Köle Düzeni: Yeni Bir Sömürgecilik
Küreselleşme adı altında gelişmekte olan ülkeler, küresel elitlerin sömürüsüne açık hale gelmektedir. Bu süreçte, bölge halkları ekonomik olarak daha da zayıflamakta ve küresel elitlerin kontrolü altına girmektedir. Bu da bölge halklarının sürekli bir köle düzeni içinde yaşamasına neden olmaktadır.
Yenilmişlik Psikolojisi Aşılanması: Bölge Halklarının Direncinin Kırılması
Bölge halklarına yenilmişlik psikolojisi empoze edilerek, direnişlerinin kırılması amaçlanmaktadır. Bu süreçte, bölge halkları sürekli olarak başarısızlık ve umutsuzluk duyguları içinde bırakılmakta ve küresel elitlerin kontrolü altına girmektedir. Bu da bölge halklarının sürekli bir kaos ve korku içinde yaşamasına neden olmaktadır.
İnanç Temellerinin Değiştirilmesi: İslam Dünyasının Zayıflatılması
Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir diğer önemli hedefi, İslam dünyasında inanç temellerinin değiştirilmesi ve ılımlı İslam gibi kavramların yayılmasıdır. Bu süreçte, bölge halklarının dini inançları zayıflatılmakta ve küresel elitlerin kontrolü altına girmektedir. Bu da bölge halklarının manevi olarak daha da zayıflamasına ve küresel elitlerin baskısı altında ezilmesine yol açmaktadır.
BOP; Küresel Elitlerin Büyük Sıfırlama Planlarının Neresinde?
Büyük Orta Doğu Projesi (BOP), günümüzde küresel elitlerin Büyük Sıfırlama hedefleri doğrultusunda dünyayı yeniden düzenleme çabalarının önemli bir parçasıdır. Bu proje, bölgeyi kaosa sürükleyerek küresel elitlerin çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlamaktadır. Bu süreçte, bölge halklarının savaşlar, çatışmalar ile ekonomik, bilimsel, teknolojik ve manevi olarak zayıflatılması hedeflenmektedir. Küresel elitlerin büyük sıfırlama planları, sadece coğrafyamızda değil, dünya genelinde bir kaos ve korku ortamı yaratmayı amaçlamaktadır. Bu planlar, sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı derinden etkileyecek bir kaosun habercisidir. Küresel elitlerin bu planlarına karşı direnç göstermek, sadece bölge halklarının değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirmek için, bölge halklarının kendi değerlerine ve ilke ve müktesebatlarına dönmeleri gerekmektedir. Birlik ve beraberlik içinde hareket ederek, adaleti yeniden tesis etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu, sadece bölge halklarının değil, tüm insanlığın geleceği için hayati öneme sahiptir.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gerçek cihat kavramına getirdiği yorum, günümüz toplumsal ve siyasi bağlamında yeniden değerlendirilmeye değer bir perspektif sunmaktadır. “En büyük cihadın zalim yöneticiye karşı hakkı söylemek olduğu” yönündeki hadis, çağdaş dünya düzeninde adaletsizliğe ve baskıya karşı duruşun önemini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, günümüzde küresel ölçekte gözlemlenen ve “firavun zihniyeti” olarak nitelendirilen yönetim anlayışına karşı topyekûn eleştirel bir tutum sergilemek, toplumsal sorumluluk açısından önem arz etmektedir. Bu zihniyetin çeşitli açık veya gizli projeler ve girişimler aracılığıyla yayılma çabaları, toplumun her kesiminden bireylerin dikkatini ve tepkisini gerektirmektedir.
Etkili bir toplumsal hareketin oluşturulmasında, düşünce, söylem ve eylem arasındaki uyumun kritik rolü vardır. Sağlam teorik temellere dayanan fikirlerin, etkili bir iletişim stratejisiyle topluma aktarılması ve ardından bilinçli eylemlere dönüştürülmesi, toplumsal değişimin anahtarı olarak görülmektedir. Bu süreç, toplumun farklı kesimlerinin desteğini alarak, geniş tabanlı bir direniş hareketinin oluşmasına zemin hazırlayabilir. 15 Temmuz olayları, toplumsal birlik ve dayanışmanın gücünü gösteren tarihsel bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu deneyim, toplumsal bilincin ve ortak hareket etme kabiliyetinin, karşılaşılan zorluklara karşı nasıl etkili bir savunma mekanizması oluşturabileceğini göstermiştir.
Sonuç olarak; günümüz dünyasında karşılaşılan adaletsizliklere ve baskıcı yönetim anlayışlarına karşı durabilmek için, toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelerek, ortak bir bilinç ve eylem planı geliştirmesi önem taşımaktadır. Bu bağlamda, bireylerin ve toplumun genelinin, söz konusu çalışmalara aktif katılımı, daha adil ve özgür bir dünya düzeninin inşası için kritik bir rol oynayacaktır.
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Okuyucularımız; kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde bu kanunen fikir hırsızlığına ve Allah katında kul hakkına girer...