Akıllı Gulag Kampların Gölgesinde Yaşamaya Hazır mısınız?
26 Haz 2024
- Paylaş:
Akıllı Gulag Kampların Gölgesinde Yaşamaya Hazırmısınız?
Gulag, Sovyetler döneminde Stalin'in milyonlarca insanın “halk düşmanı” suçlamasıyla cezalandırılmak üzere gönderildiği kamplardır.
Gulag, “Glavnoye upravlenie ispravitel’no-trudovıh lagerey i koloniy” ifadesinin kısaltmasıdır. Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdaresi anlamına gelir. Kamplar, Sovyet rejimi muhaliflerinin hızlı yargılanması ve toplumdan izole edilmesi amacıyla 1930’da oluşturulmuş yargı ve infaz sistemidir. Zamanla, çalışma kampını içerecek şekilde genişlemiştir. 1930 ile 1953 yılları arasında kamplarda yaklaşık 1,7 milyon hayatını kaybetmiştir. Batı dünyası, Gulag terimini ilk olarak Aleksandr Soljenitsin’in “Gulag Takımadaları” adlı eserinden öğrenmiştir. Mecazi kullanım olarak, ABD’de Kızılderililerine yapılan soykırımı sırasında ölümcül kamplara kapatılmaları, soykırım uzmanı Benjamin Madley tarafından “etnik gulag” olarak adlandırılmıştır.
Kısa süre önce, Gulag’ı andıran “Yönetilen Geri Çekilme” adlı karanlık ve şeytani planın ortaya çıkması, toplumun derinliklerinde geniş yankı uyandırdı.
Belirli bölgelerin artık insan yerleşimi için uygun olmadığının ilan edilmesi ve sözde iklim krizinin sebep olduğu “afetle mücadele” bahanesiyle boşaltılması planlanmıştı. Sigortacılar, devletle işbirliği içinde, bölgelerdeki evleri ‘sigortalanamaz’ olarak etiketlemişlerdi. Bankalar, bölgelerdeki mülklere kredi vermeyi reddetmekteydi. Emlakçılar, özellikle afet bölgesi ilan edilen yerlerde fiyatlarının %20 düşeceğini öngörüyordu. Bu durumda “Sel bölgesinden kim alır ki?” diye düşünmeyin! Çünkü her şeyi yıkıp yerine Akıllı Dirençli şehir kompleksi inşa etmeyi planlayan müteahhitler için fırsattır.
Kıyı bölgeleri sahillerinde yaşayan insanlar, deniz seviyelerinin yükseleceği iddiaları nedeniyle zorla tahliye edilmeye direniyorlardı. Yıllarca yaşadıkları yerleri terk etmeye zorlanmaya öfke ile seslerini yükseltmeye çalışıyordu. Ancak seslerini politikacılar duymazdan geliyordu. Manipülasyonlar, doğanın yanı sıra toplumun yapısını da derinden etkiliyor ve gizlenen gerçekleri merak ediyorlardı, ancak kimse sesini yükseltmeye cesaret edemiyordu. Pencerelerinden dışarıya bakanlar, yaklaşan tehlikenin farkındaydılar. Manipülasyonlar ve siyasetçilerin hırsları, onları evlerinden ve yaşamlarından ayırmak üzereydi…
Hemen endişelenmeyin!
Türkiye’deki Rezerv Alanı Yasasının potansiyel uygulamasından bahsetmiyoruz. Uygulama, Birleşik Krallık’a bağlı ülkeler olan Avustralya ve Yeni Zelanda’da da hayata geçirilmeye başlanmıştır. Anlatılan olaylar ise tamamen gerçektir.
Anlatmaya devam ediyoruz!
Uzmanlar, iklim değişikliği modellemesi ve sigorta sektörü verilerini incelediğinde, hızla artan paket ve toplu konut geliştirmelerinin ardındaki karanlık gerçeği ortaya çıkardılar. “Evlerimiz sigortalanamaz hale geldiğinde ve onları düşük fiyatlarla satmak zorunda kaldığımızda, hepimizi bir yere yerleştirmek zorunda kalacaklar. Bu, Dirençli Akıllı Şehirler’in doğuşudur. Her şey internete bağlı, veriler toplanıyor, depolanıyor ve giderek daha kaotik hale gelen hükümet kontrolü ve yaptırım önlemlerini belirlemek için kullanılıyor” diyorlar.
Küresel Emperyalistlerin Planı
Avustralya Sigorta Konseyi’nin Kamu Özel Ortaklığı modelini benimsediği ve BM’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne bağlı kaldığı iddia edilen plan, küresel güçlerin gizli emellerini açığa çıkarmaktaydı. BM’in “Akıllı Şehirlerde İnsanları Merkeze Almak” başlıklı 80 sayfalık yayınında tanıtılan akıllı kamplar programı, kaotik geleceğin işaretleri olarak görülüyordu.
2022’de, Avustralya İklim Konseyi tarafından yayımlanan rapor, ülkedeki ev ve ticari binaların %4’ü kötüleşen sözde aşırı hava olayları nedeniyle 2030 yılına kadar sigortalanamaz duruma geleceğini öne sürmüştü. Rapor, toplumun geleceği için karanlık gelecek çizmekteydi. Nehir taşkınları en büyük risk olarak belirtilirken, ani sel ve orman yangınları da mülklerin sigortalanamaz hale gelmesine neden olan diğer temel tehlikeler arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak; Dramatik gerçeklik, sadece Birleşik Krallık’a bağlı devletler için değil, tüm dünya için büyük ve kötü planların varlığını gösteriyor. Sosyolojik perspektiften bakıldığında, gelişmeler toplumun yapısını ve bireylerin yaşamlarını temelden değiştirecek potansiyeli taşıyor. İnsanlar, sigortalanamayan evlerini terk etmek zorunda kalırken, yeni yaşam alanları olarak tanıtılan akıllı şehirler, aslında dijital gözetim ve kontrol merkezlerine dönüşen gulaglara benziyor. Hehirlerde her hareket, her etkileşim izlenecek ve kaydedilecektir..
- Teknolojinin ve verinin gücünü elinde tutanlar nasıl kullanacak?
- Bizler, yeni dünya düzeninde nasıl yer bulacağız?
Sorular yanıt bekliyor ve her gün daha da önem kazanıyorken, geleceğe dair gizemli yolculukta, kaotik senaryoların gerçekleşmemesi için herkesi uyanık ve tetikte olmaya davet ediyoruz. Avustralya ve Yeni Zelanda’da halkın, düşük seviyede de olsa sivil itaatsizlik eylemlerine şimdiden desteklemezsek, gelecekte bizim de benzer durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Yerel yönetimlerin iklim krizi yalanı ile insanlığı akıllı gulaglara zorlamaya başladıklarını artık anlamamız gerekiyor.
Bu makale; insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, insanlık aleyhine faaliyetler yürütenlerin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. Bunlara izin vermemek, onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır.
SADİ ÖZGÜL
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Okuyucularımız; kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…