“Dünyayı Geride Bırak”, kimliği belirsiz bir saldırganın beklenmedik bir saldırısının ardından toplumun çöküşünü anlatan gerçekçiliğe yakın bir sinema filmi.

Yapımcılığını Barack ve Michelle Obama’nın üstlendiği filmin ABD’deki elektrik şebekesine yönelik bir siber saldırıyı öngörerek neyi amaçlamış olabileceği üzerine teoriler üretilmektedir. Çünkü Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) kurucusu ve ebedi Ceo’su Narsist Klaus Schwab, COVID pandemisinin etkisini gölgede bırakabilecek bir siber saldırı konusunda defalarca uyarıda bulunmuştu.

Film, günlük varlığımızı destekleyen sistemlerin kademeli ve incelikli bir şekilde çökmesi gibi daha korkutucu ve gerçekçi bir senaryoyu ele alıyor gibi görünse de. Bu filme objektif bir zihinle yaklaşarak, birkaç “gizli anlatıyı” ortaya çıkarabilmesi pek ala mümkündür.

Öylese başlayım arka planını sorgulamaya;

Küresel Şeytanların hedefi olan Büyük Sıfırlama (Great Reset) ile nüfusun azaltılması, sosyal kredi puanlama sistemleri gibi teknokratik merkezi küresel gündemler özerkliğin altını oyma potansiyeline sahip olduğu uçuk komplo teorisi olmaktan çıktı ve gerçekleştirmek için çabalayan bir Şeytani organizasyonun olduğu gerçektir artık. Bu organizasyon gündemlerini halkın itaatini toplamak için tasarlanmış uydurma krizler yoluyla uygulayabilirler. Bu tür krizlere örnek olarak “güvenlik” adına meşrulaştırılan ancak bireysel özgürlükleri geçersiz kılmak için kendilerinin organize edebileceği olası muhtemel bio-terörizm olayları, siber saldırılar, sokağa çıkma yasakları ya da elektrik şebekesine yönelik stratejik sabotajlar gerçekleştirebilirler. Hedef, insanları istikrar adına yeni normları kabul etmeye hazırlayan toplumsal bir yaratmaktır.

Totaliter taktiklerin ve üretilmiş kaosun kullanılması, gizli güçlerin doğal sonuçlarmış gibi göstererek halkları arzu edilen güç değişimlerine doğru manipüle etmesine olanak tanır. Felaketler dünyayı kontrol için önemli fırsatlar sunar, çünkü halk sermaye akışlarını inceleyemeyecek ya da eleştirel sorular soramayacak kadar bunaltılmıştır.

Bu filmin toplumların bilincine ustaca yerleştirmeye çalıştığı yanlış anlatılardan biri de olayları manipüle eden gizli bir şeytani organizasyon olmadığı fikridir. Ancak, belirli şeytani organizasyonların ve bireylerin insanlığın geleceğini çoğu zaman yıllar öncesinden şekillendirdiğine dair çok sayıda kanıt bulunmaktadır. Schwab’ın kendisi de bunu zaten itiraf etmiştir. Biz İnsanlar birlik olduğumuzda asla mağlup edilemeyiz. Ademi merkeziyetçiliğin geliştiği yerde özgürlük de gelişir manasına gelecek itiraflarda bulunmuştu.

Tartışmalar filmin konusunun ötesine geçerek, medyanın gerçek dünyadaki olayları şekillendirme kabiliyeti ve sürekli değişimin eşiğinde olan bir toplumun kaygıları hakkında sorular ortaya atıyor. Film, yaklaşan felaketle ilgili gizemli uyarılar almaya başlayana kadar Hamptons’da huzurlu bir tatil geçiren Sanford ailesine odaklanıyor. İletişim ağlarının çökmeye başlaması ve olağan altyapının ortadan kalkmasıyla Sanford ailesi acı bir gerçekle yüzleşir. O da, hayatta kalmaları, çöküşün eşiğinde olan birbirine bağlı sistemlerin hassas dengesine bağlıdır.

Tahmine dayalı programlama teorisi; medyanın, izleyicilerin bilinçaltında özümsedikleri yollarla gelecekteki gündemleri incelikle ortaya çıkardığını öne sürer.

Filmdeki şifreli işaret ve sembollerin varlığı öngörüsel programlamanın bir göstergesidir. Bir çok uzman filmin Bannon’un Savaş Odası ile ilgili öngörüsel programlama yönünü tartışmakta ve bunun WEF gibi küreselcilerin geleceğe yönelik planlarını ortaya koyduğuna inanmakta olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Filmdeki Sanford ailesinin modern kolaylıklara ve teknolojiye olan aşırı bağımlılığı, içinde birebir yaşadığımız rehavetin tehlikelerini ve varoluşumuzun kırılganlığını hatırlatmakta. Buna karşılık, gizemli komşuları Bay Scott, hazırlıklı olmayı ve becerikliliği savunanları temsil ediyor. Filme ilginç bir şekilde hazırlıklı olma anlatılarını desteklemiyor ve kıyamet fantezilerine kapılmıyor. Bunun yerine, toplumsal çöküşün potansiyel sonuçlarına bir bakış sunuyor ve insanın hem umutsuzluk hem de direnç kapasitesini araştırıyor.

Filmin anlatısını anlamak için çok önemli olan gizli Paskalya yumurtaları nedeniyle çok eleştirilmiş. Ancak paskalya yumurtaları, kargaşa zamanlarında güvenin önemini ve insan ilişkilerinin kırılganlığını vurgulamakta. Hikaye, bireylerin hayatlarını üzerine inşa ettikleri değerlerin ve yapıların aniden geçersiz hale gelebileceğini ve bunun da birlik ve güvenin bozulmasına yol açabileceğini öne sürüyor.

Kaosun ortasında öne çıkan, güven ve masumiyeti temsil eden Rose karakterinin zıt bir görünümünü sunuyor. Rose’un masumiyeti onun sarsılmaz inancını yansıtıyor ve yetişkinliğe geçişte sıklıkla kaybedilen değerli bir dersin altını çiziyor. Rose’un “Friends” in son bölümünü izleme takıntısı, “Dünyayı Arkada Bırak “ın izleyicilerinin cevapsız bırakıldığı “nasıl bitiyor?” sorusuna bir cevap olarak, kapanışa duyduğu özlemi de sembolize ediyor olabilir.

Genelde ilk kaos sırasında evde kalınması ve dışarı çıkılmaması tavsiye edilir. Film, medya manipülasyonu ve sosyal kontrol hakkında düşündürücü sorular ortaya atıyor ama aynı zamanda kırılganlıklarımızın farkına varmanın, direnç geliştirmenin ve dürüst konuşmalar yapmanın önemini vurgulayarak bir umut ışığı da sunuyor. Bunu yaparak, potansiyel çöküş karşısında bile daha bilgili, uyumlu ve güçlü olabiliriz.

Tabiki planlı senkronize kaoslarla toplumsal çöküş olasılığına karşı hazırlık çok önemlidir. “Dünyayı Geride Bırak” filmi bize biraz öngörü ve hazırlığın insanları savunmasız bir kurbandan güçlü bir hayatta kalana dönüştürebileceğini hatırlatıyor. Hazırlıklı olmayı benimseyerek, geleceğin belirsizlikleriyle esneklik ve umutla yüzleşebilmeyi hatırlatıyor. Filmde tasvir edilen senaryoyu hayal ederek zihinsel bir egzersiz yapmayı ve böyle bir olay sırasında evinizde barınmak için gerekli tüm malzemeleri toplamayı öğretiyor. Zamanı geldiğinde, hazırlıklı olduğunuz için asla pişman olmayacaksınız gibi tavsiye niteliğinde güzellemeler yaparak insanlık adına uyarıcı bir film izlenimi verse de, her zaman propagandalara karşı uyanık olmak zorundayız. Çünkü cehenneme giden yol iyilik taşlarıyla döşenir tavsiyesini aklımızdan çıkarmamak tercih değil zarurettir.

BU bağlamda şunu asla akıldan çıkarmamakta fayda vardır;
Film, insan etkileşimlerinin kırılganlığını ve kriz zamanlarında insan ilişkilerinin çözülme potansiyelini ve toplumsal çöküşün potansiyel sonuçlarına bir bakış sunuyor gibi görünse de şeytani bir organizasyonun planlı kaoslar çıkarıldığında, insanların hem umutsuzluk hem de iç savaşa direnç kapasitesini araştırarak Büyük Sıfırlamanın zamanın yaklaşıp yaklaşmadığının Küresel Şeytanların lehine ölçümler yapmaya çalışıyor olabilir.

Hatırlatmamızı tekrar yapalım;
Yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar ise uyanık olduğu müddetçe şeytanın planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın vaadi vardır.

Okuduğunuz ve uyanık kalmak istediğiniz için teşekkürler…