Transhümanizm Hikayesi İnsanın Yaratılışı İle Başlar
03 May 2024
- Paylaş:
Transhümanizm Hikayesi İnsanın Yaratılışı İle Başlar…
İnsanın özü hafızasıdır. Hafıza kaybolur ve başka birinin kontrolüne girerse, insanlığın varlığı sorgulanamaz...
Günümüzde, küresel güçlerin insanlık ve dünya üzerinde egemenlik kurma gayretleri artmıştır. Bilim ve teknolojinin imkanlarıyla biçimlenen Transhümanist insan için yapılan çalışmalar gözlemlenmektedir.
Bu evrim, gelişmiş fiziksel, zihinsel ve duygusal yetenekler ile yaşlanmanın etkilerinin hafifletilmesini kapsayan daha yüksek bir varlık hali olarak ifade edilebilir. Yine de bu gelişmenin arkasında, insanlığa karşı gizli bir tahribat planının ihtimalini göz ardı edilmemelidir.
** Transhümanizm öyküsü ise insanın yaratılışıyla başlar.
Allah, Adem’i yarattıktan sonra meleklere onun önünde secde etmelerini emretti. İblis ise, ateşin topraktan üstün olduğunu iddia ederek bu emre itaat etmeyi reddetti ve Allah’ın huzurundan kovuldu. Âdem ve eşi cennete yerleştirildi ve belli bir ağacın meyvesi hariç, cennetin tüm nimetlerinden faydalanmalarına izin verildi. Ancak İblis, onları kandırarak yasak meyveyi yemelerini sağladı ve bu onların cennetten kovulmalarına ve dünyaya gönderilmelerine sebep oldu.
İblis, aynı zamanda Şeytan olarak da tanınır, cennetten kovulmasının sorumlusu olarak Adem’i görür ve Kıyamet Günü’ne kadar onun soyundan intikam alma hakkı ister. Allah, bu isteği kabul eder ve insanları Şeytan’ın tuzaklarına karşı uyarır. Aldanmayanlara cenneti vaat ederken, aldanıp Şeytan’ı takip edenleri cehenneme göndererek cezalandıracağını bildirir.
Bu, dünya üzerinde insanlık ile Şeytan arasında kıyamet gününe kadar devam edecek bir savaştır. İnsanlar, kaybettikleri Cennet’e geri dönmek için çabalarken, Şeytan onları doğru yoldan çıkarmak için belirlenen süre zarfında çeşitli yöntemler denemektedir. Ne zaman olacağı bilinmeyen kıyamet günü, bu mücadelenin son bulacağı zamandır.
Peygamberlerin ikazlarına göre, Şeytan’ın somut bir tezahürü olan Deccalizm, sürekli evrilmekte ve aldatıcı stratejiler geliştirmektedir. Şeytan’ın insanlığa karşı en büyük saldırısı, son iki yüzyılda daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Kur’an ayetleri, Adem ile başlayıp Nuh ile son bulan insanlığın ilk zamanlarını anlatır. O dönemlerde sihir, zulüm, adaletsizlik ve isyan artış göstermiştir. Nuh Tufanı, Şeytan’ın etkisindeki kişilerin yarattığı bozgunculuğu temizleyen ve yeni bir dönemin başlangıcını işaret eden bir olay olmuştur. Başlangıçta, Şeytan insanları daha küçük ölçekte etkilemişken, Hz. Muhammed’in peygamberliğinden sonra düşmanlık büyümüş ve küresel bir hal almıştır. Şeytan, birinci ve ikinci Dünya Savaşları boyunca ve sonrasında Deccal’in planlarını uygulamaya başlamıştır.
** Transhümanizm olarak bilinen ve ancak arkasında Şeytanın olduğu küresel bir plan vardır.
Günümüzde, iletişim ve propaganda araçlarının yarattığı yanılsamalar nedeniyle birçok kişi önemli bir planı gözden kaçırabilir. Bazılarına göre bu, yaklaşan bir felaketin habercisi olabilir. Şeytanın transhümanist fitneyi sona sakladığı ve bu yolla etkisini artırmayı hedeflediği düşünülüyor.
Transhümanizmi anlamak, Hümanizmi anlamakla başlar. Hümanizm, Deccalin sisteminin küresel altyapısının ilk aşaması olarak görülebilir. Transhümanizm ise, hümanizmin ileri bir versiyonu olarak, bazıları tarafından Şeytan’ın insanlığa karşı nihai saldırısı olarak algılanabilir.
** Hümanizm nedir?
Hümanizm ve transhümanizm, inanç sistemlerinden bağımsız olarak dünyayı iyileştirme hedefini paylaşan iki ayrı düşünce akımıdır. Hümanizm genellikle agnostisizm veya ateizm ile ilişkilendirilse de bazı görüşlere göre insanlığı transhümanizme sürüklemek için Şeytan tarafından kullanılan bir aldatmaca olabilir, özellikle Kıyamet Günü’ne kadar Deccalın Büyük Planı’nın bir parçası olarak.
Öte yandan, transhümanizm, insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerini geliştirmek amacıyla teknoloji ve bilimi kullanmayı teşvik eden uluslararası bir sözde entelektüel ve bilimsel harekettir. Bu hareket, insanların mevcut sınırlarını aşarak ‘posthuman’ adı verilen daha gelişmiş bir forma evrilmelerini ve yaşlanma ile hastalık gibi olumsuz durumları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Bazı transhumanistler, Ay ve Mars’ta uzay kolonileri kurma, kendilerini son derece zeki makineler haline dönüştürme, Allah’ın yarattığı doğal hali terk edip fiziksel varlıklarını bırakma ve sanal gerçeklikte yeni bir hayat benimseme yoluyla tanrısal bir statüye ulaşmayı ve “tanrı olmayı” hedeflemektedirler.
Son 50 yıl boyunca, transhumanistler, transhümanist sembollerini birkaç neslin alt bilincine sinsi bir şekilde yerleştirerek, bu kavramları benimsemeleri yönünde bakış açılarını etkilemişlerdir. Bu mesajlar, android bedenler, ölümsüz yaşam, gençlik ve güzellik arzusunu betimleyen Star Trek gibi ilk siyah beyaz sinema filmi serilerinde görülebilir.
** Transhümanist ideoloji bağlamında; “parahuman”
Transhümanistler, insan biyolojisini geliştirerek insanları “parahumanlar” ya da insan-ötesi varlıklara dönüştürmeyi amaçlayan bilimsel teknolojinin kullanımını savunmaktadır. İnsan bedeni ve zihni üzerinde, özellikle beyin üzerindeki biyolojik sınırlamaları aşmayı hedefleyen “katılımcı evrimi" destekliyorlar. Bu yaklaşım, doğal seçilim veya genetik mutasyonlara dayanmayan insanlığın gelişimini amaçlamaktadır. Katılımcı evrim kavramı, ilk kez Örümcek Adam çizgi romanlarında ortaya çıkmış, daha sonra filmlere uyarlanmış ve bugün Marvel Stüdyoları’nın yarattığı insan-hayvan ve insan-robot melez karakterlerinde görülmektedir. Günümüz reklamlarında dahi yarı insan, yarı robot melez karakterlere rastlamak mümkündür. Bu tasvirler, insanların evrimsel gelişimlerinin sorumluluğunu alarak bir sonraki evreye geçiş yapmaları gerektiği düşüncesini yansıtır.
Transhümanistler, insanların primitif olduğunu ve bedenlerini çeşitli yöntemlerle geliştirmeleri gerektiğine inanır. Bu, iskelet yapılarından iç organlara ve hatta uzuvlara kadar, üstün alternatiflerle değiştirilmesini kapsar. Bu tür uygulamalar, insan bedeninin doğal sınırlarını aşarak teologlar, ahlak filozofları, bilim insanları ve siyasetçiler arasında tartışmalara yol açabilir. Ancak, bu tartışmaların, sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağı veya sakalın boyunun ne kadar olması gerektiği gibi konularla ilgilenen teologların ilgisini çekeceği kesin değildir. Küresel güçler ve transhümanistler, bu grupları etkilemek için etkili halkla ilişkiler stratejileri kullanabilir, fakat bu gruplar bu durumun farkında olmayabilir.
** Film ve Sanatta Transhümanizm
Bilim kurgu, sinema ve televizyon alanında son yıllarda büyük bir yükseliş gösteriyor. Yapay zeka, robotlar, ölümsüzlük ve zaman gibi temaları barındıran dokümanlar, transhümanist düşünceleri yayarak derinlemesine bir perspektif sunuyor. Transhümanist propaganda içeren diziler ve filmler, bu konuları etkileyici bir şekilde ele alarak izleyicilerin ilgisini çekiyor.
Ele alınan belirli konulardan bazıları şunlardır
Yapay zeka
Bilinç veya duyarlılığa sahip robotlar
Anıların veya düşüncelerin nakli
İnsanlar için biyonik geliştirmeler
Yapay genel zeka veya singletonlar (tek bir süper zeki varlık)
Cennet veya cehennemi temsil eden sanal alemler
Transhümanizm, teknoloji yoluyla insan yeteneklerinin geliştirilmesi
İnsanların mevcut formlarının ötesinde gelecekteki evrimini araştıran Posthümanizm
Robot-insan çatışması
Robot hakları ve ilgili konular
Transhümanizmin sanat üzerindeki etkisi, heykel ve resim gibi disiplinlerde giderek daha fazla hissedilmekte. Türkiye’de belediyelerin desteklediği sergilerde bu etkinin izleri dikkat çekiyor. Belediyeler, sanat eserlerini tanıtarak toplumsal kabulü artırmak amacıyla şehirlerin farklı noktalarına göz alıcı heykeller yerleştiriyorlar. Bu, insanların ölümsüzlüğe erişebileceği, yapay zekanın ilerleyebileceği ve robotların insan yerine geçebileceği düşüncesini güçlendiriyor.
Transhümanistler ve iş birliği yaptıkları yerel unsurlar, insanların makinelerle entegrasyonunu destekliyor ve bu birleşmenin yeni bir hibrit türün doğuşuna öncülük edebileceğini öne sürüyorlar. İnsanların bilgisayar ve akıllı telefonlara olan bağımlılıkları arttıkça, bu cihazları vücutlarının bir parçası olarak görmeye başlamalarıyla siborglaşma süreci zaten başlamış bulunuyor.
Transhümanistler, yapay organ nakli ve hücre yenilenmesiyle sınırlı kalmayıp, nöronları kopyalayarak sanal gerçeklikte var olmayı ve hatta bir bilgisayar ağında beyin olarak yaşamayı öneriyorlar. Ancak sürekli olarak gerçekliğin yerini sentetik ve teknolojik olanın alması, insanlığın transhümanist hareket ve tekilci felsefenin etkisine yenik düşmesine yol açabilir. Bu akımlar, insanlığı tüm varlıklar içinde en alt seviyeye indirgeyen kötülüğün bir simgesi olarak görülüyor. Küresel Şeytanlar ise yapay zeka, sanal gerçeklik, metaverse ve yapay organlar gibi alanlarda çeşitli araştırmalar yürütüyor.
Küresel elitler ve Transhümanistler, insanların özgürleşeceğini iddia ediyorlar. Ancak bu süreçte, zihinlerimizi yapay unsurlarla doldurarak köklerimizden saptırıyor ve bizi boşlukta hissettiriyorlar. Gerçekte, insanları 126 veya 256 bitlik dijital varlıklara dönüştürmeye çalışıyorlar. Kendi bilgilerini silerek ve insanları, insanlığın başlangıcından beri düşman olanları tanrısal varlıklar olarak kabul etmeye ikna ederek çeşitli stratejiler uyguluyorlar.
Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır.
Guwuste.com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!