Sokırımcı İsrail ordusu “terör tehdidini” ortadan kaldırdığını iddia ediyor. Ancak Filistinli sivil nüfusun refahının göz ardı edildiği açık. Bu artık öyle iddia ettiği savunma ve tedbir alan bir operasyonu değil, kasıtlı bir yıkım kampanyasıdır. Aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu sayısız masum trajik bir şekilde kurban ediliyor.

Bu korkunç insanlık dışılıktan kim sorumludur?
Ana akım medya tarafından yaygın olarak haberleştirilmeyen bazı arka plan olayları var. Ancak bunlar çatışmanın gelecekteki seyrini anlamak açısından çok önemli olabilir.
Bu olaylara ışık tutmak bize bazı cevaplar sağlayabilir. Bu makalede ona bir kapı aralamaya katkı sunma amacı taşımaktadır.

Gazze Açıklarında Doğal Gaz Keşifleri

Gazze Şeridi’nin yaklaşık 20 deniz mili açığında yaklaşık 500 milyar dolar değerinde önemli doğal gaz ve petrol rezervleri bulunmaktadır. Bu kaynaklar yasal olarak Filistinlilere aittir, ancak İsrail son yirmi yıldır uluslararası hukuku ihlal ederek bu kaynaklara el koymaktadır.

Buna karşılık İsrail, özellikle Akdeniz’deki dokuz farklı sahada aktif olarak petrol ve gaz üretimi yapmaktadır. İsrail 2017’den bu yana doğal gaz ithalatçısı konumundan doğal gaz ihracatçısı konumuna geçmiştir.

Bu durum Gazze Şeridi’nde yaşayan insanlar için sadece adaletsiz değil aynı zamanda acımasız bir ironi. Buradaki nüfusun yarısından fazlası yoksulluk içinde yaşıyor ve halkın yüzde 80’i insani yardıma muhtaç.

Artık iyice ortaya çıkan ve aşağıda bahsedeceğimiz arka plan bilgileri, bu durumun nedenlerini ve bu soykırımım arkasındaki amaçları belki kısmen açıklamaktadır:

İsrail’deki gaz sahalarından biri Tamar olarak biliniyor ve önde gelen Amerikan şirketi Chevron tarafından işletiliyor. Ancak Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı üzerinden yapılan gaz ihracatı 7 Ekim’deki terör saldırısından kısa bir süre sonra durduruldu. Bunun üzerine Chevron, İsrail’in bir başka açık deniz platformu olan Leviathan’ı Ürdün ve Mısır’a bağlayan Arap Gaz Boru Hattı üzerinden gaz ihracatı yapmak için izin istedi.

Gizli İttifaklar…

Şimdi bundan sonrasına çok dikkat edin.
Çünkü geçmişteki savaş zamanlarında yapılan gizli ittifakların varlığı bize şunu gösteriyor; Perde arkasında savaştan kimin yararlandığını bilmeleri istenmiyor.

Şimdi ilgili taraflara daha yakından bakalım:
Mısır ve İsrail geçmişte birçok savaşa karışmışlardır ve dost ülkeler olarak görülmezler.

Ürdün Kraliçesi Rania Instagram hesabında Filistinlilere desteğini ve İsrail’in savaş politikalarına karşı olduğunu sürekli olarak dile getiriyordu. Ancak kamuoyuna yansıyan bu görüntü, bu aktörler arasında nadiren dile getirilen bir bağlantıyla çelişiyordu.

Hem İsrail Başbakanı Netanyahu hem de Mısır Devlet Başkanı General El Sisi, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) gündemine katkıda bulunanlar arasında yer alıyor. Rastlantıya bakın ki, Ürdün Kraliçesi Rania da Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) önemli katkılarda bulunmuş ve birkaç yıl boyunca WEF yönetim kurulunda görev yapmıştı.

Ancak, kayda değer çok önemli başka bağlantılar da var!!
Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biri olan Chevron, 2022 yılında yaklaşık çeyrek trilyon dolarlık bir ciroya sahipti. Yaklaşık 120 stratejik ortaktan biri olarak Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ile yakından bağlantılıdır. Ayrıca Chevron’un ana hissedarı, Vanguard ile birlikte dünyanın en büyük varlık yöneticisi olan BlackRock’tır. BlackRock’ın kurucusu ve CEO’su Larry Fink, Kraliçe Rania ile birlikte 2019 yılından bu yana Dünya Ekonomik Forumu (WEF) yönetim kurulu üyesidir.

Ayrıca, ABD’deki BlackRock ve benzeri kuruluşlar bu şirketlerin en büyük hisselere sahip olduğu büyük silah şirketlerinin İsrail’in önemli silah tedarikçileri olduğunu da belirtmek gerekir.

Yardım Paketleri ve Lisanslama

İttifakları daha ilginçleşdirecek başka bilgilerde var elbette…
Yardım paketleri adı altından İsrail’e gönderilen silah teslimatları İsrail’i destekleyen hayırsever kuruluşlar ya da milyarderler tarafından finanse edilmemektedir. Daha ilginci ise bunun finansmanı ise yardım anlaşmaları yoluyla başta Amerikan orta sınıfı olmak üzere Amerikan vergi mükellefleri tarafından finanse edilmektedir. Anlayacağınız kendi halkına kazık atan bir ABD hükümeti de var. Kendi halkına kazık atan başka ülkelere neler yamaz değilmi?

Ancak bu kuruluşlar arasındaki bağlantılar bununla da bitmiyor. 31 Ekim’de, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıların yeniden başlamasından sadece beş gün önce, İsrail hükümeti altı şirkete kendi sularında doğal gaz aramak için 12 ruhsat verdi. Bunların arasında en büyüğü British Petroleum (BP). BP’nin Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) stratejik ortağı olduğunu ve kısa bir süre önce Hintli bilişim şirketi Infosys ile Mayıs 2023’te 1,5 milyar dolarlık bir anlaşma yaptığını belirtmek gerekir.

Dahası, Infosys sadece Dünya Ekonomik Formu’nun (WEF) stratejik ortağı olmakla kalmıyor, aynı zamanda kurucu ortağı milyarder Narayana Murthy de WEF’e katkıda bulunuyor. İlginçtir ki Narayana Murthy, WEF’in Genç Küresel Liderlerinden biri olan İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın kayınpederi. Tüm bunlar WEF’in ajandasıylada ilgili olduğu şimdi daha iyi anlaşılacaktır.

Bir Başka Aldatıcı Hamleleri Daha Var!!

Filistin halkının sadece İsrail hükümeti tarafından değil, kendi liderleri tarafından da nasıl aldatıldığını ve kandırıldığını vurgulayan bir başka önemli detay daha var.

2021-22 yıllarında Mısır ve İsrail, Gazze Şeridi yakınlarındaki sulardan doğal gaz çıkarılması konusunda açıklanmayan görüşmeler yapmışlardı. Birkaç ay süren bu görüşmelerin ardından Mısır, İsrail’i Gazze Şeridi kıyılarından doğal gaz çıkarma konusunda ikna etmeyi başardı. Bu gelişme önemlidir çünkü İsrail daha önce güvenlik endişeleri nedeniyle bu bölgeden doğal gaz çıkarılmasına karşı çıkmıştı. British Gas (BG Group) da bu konuyla ilgili olarak İsrail hükümetiyle müzakerelerde bulunmuştur. Hamas Gazze hükümetinin sivil kolunun gaz sahalarının araştırılması ve geliştirilmesiyle ilgili herhangi bir katılımdan dışlandığını belirtmek gerekir. British Gas (şu anda BG Group) tarafından 2000 yılında keşfedilen gaz sahası Gazze sahilinin yaklaşık 30 kilometre (19 mil) batısında yer alıyor ve 1 trilyon fit küpten fazla doğal gaz içerdiği tahmin ediliyor.

İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan Mısır istihbarat servisinden bir yetkili, Mısır ekonomi ve güvenlik heyetiyle İsrail tarafı arasında Gazze açıklarında doğalgaz çıkarılmasıyla ilgili görüşmeler sonrasında iki ülke arasında bir Mutabakat Zaptı imzalandı. Mısırlı yetkili İsrail’in kendi güvenliğini sağlamak için Gazze’deki sahalardan 2024’ün başlarında gaz çıkarmaya başlamak için pratik önlemler alınmasını talep ettiğini açıklamıştı.

Buna ek olarak, Haziran 2023’te İsrail Başbakanı Netanyahu, Mısır devlet şirketi EGAS ile işbirliği içinde Gazze açıklarındaki gaz sahasını geliştirme sözü verdi.

Gelelim bu konudaki en şaşırtıcı olanına;

Bu anlaşma Filistin Yönetimi tarafından da onaylandı.
İlk bakışta siyasi bir sansasyon gibi görünen bu gelişmenin aslında daha yakından incelendiğinde aldatıcı bir siyasi manevra olduğu ortaya çıkıyor. Zira Filistin Yönetimi’nin lideri ve Hamas’ın rakibi Mahmud Abbas da WEF ile bağlantılıdır.

Ne yazık ki, Gazze’deki durumla ilgili olarak dünya kamuoyunun ve ülkemizin bir kez daha aldatıldığı üzüntü verici bir gerçektir.

Savaş zamanlarında en önemli soru hangi tarafın nihai olarak galip geleceği değil, perde arkasında olayları hangi rejisörün yönettiği ve insanlık aleyhine hangi zararların verildiğidir. Kısa adı WEF olan Dünya Ekonomik Formu ise Küresel Şeytani Bir Çetedir.