Mehmet Şimşek’in Politikaları ve Kaçınılmaz Sonuçlar
28 Tem 2024
- Paylaş:
Mehmet Şimşek’in Politikaları ve Kaçınılmaz Sonuçlar
Türkiye ekonomisi, son yıllarda yaşanan dalgalanmalar ve belirsizliklerle birlikte, adeta bir uçurumun kenarında duruyor. Mehmet Şimşek’in ekonomi politikaları, ülkenin ekonomik geleceği üzerinde derin endişeler yaratıyor. Bu makalede, Şimşek’in uyguladığı politikaların neden başarısızlığa mahkûm olduğunu inceleyeceğiz.
Neoliberal Politikaların Gölgesinde: Mehmet Şimşek’in Ekonomi Programı
Mehmet Şimşek’in ekonomi programını anlamak için, Türkiye’nin 1980’lerden itibaren uygulamaya başladığı neoliberal ekonomi politikalarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu süreçte üç ana ekonomi uygulaması ortaya çıkmıştır:
1-) Dış Borçlanma ve Büyüme: Dışarıdan para bulup, bu parayla büyümeyi sağlamak. Bu model, yüksek faiz ödemeleri ve artan borçlanma ile birlikte enflasyonun da artmasına neden olur. Kısa vadede büyüme sağlasa da uzun vadede sürdürülemez bir borç yükü yaratır.
2-) İç Borçlanma ve Enflasyon: Dış borçları ödeyip, iç borçlanmayı artırmak. Bu modelde, enflasyonun artmasıyla birlikte bütçenin büyümesi ve faizlerin bütçe oranının absorbe edilmesi hedeflenir. Ancak, iç borçlanmanın artması, iç piyasada likidite sorunlarına yol açabilir.
3-) Dengeli Büyüme: Ne çok dış borç almak ne de çok büyümek. Belirli bir standartta, çizilen çerçeve içerisinde çalışmak. Bu model, daha sürdürülebilir bir büyüme hedefler ancak büyüme hızını sınırlayabilir.
Mehmet Şimşek’in tarzı, birinci modeldir. Dışarıdan bulabildiği kadar parayı bulup, bu parayla büyümeyi sağlamak ve gerektirdiği faizleri ödemek. Ancak bu model, Türkiye ekonomisini düze çıkartmak için yeterli değildir. Dış borçlanma, ülkenin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atar ve uzun vadede ekonomik krizlere yol açar.
Mehmet Şimşek ve Kemal Derviş: Yanlış Kıyaslama
Kemal Derviş ile Mehmet Şimşek’i kıyaslamak büyük bir yanlıştır. Derviş, kurucu bir zekaya sahipti ve sistemik bir kafa yapısına sahipti. Türkiye’yi küresel sermayeye eklemleyen Derviş, ekonomiyi biliyordu. Şimşek ise finansçı bir bakış açısına sahip olup, parayı bulup geri ödemeye odaklanmaktadır. Bu nedenle, Derviş’in kurduğu sistemin AK Parti tarafından yirmi yıldır uygulanması, Şimşek’in politikalarının başarısızlığını daha da belirgin hale getirmektedir. Derviş’in programları, Türkiye’yi neoliberal açıdan büyük bir dönüşüme uğrattı. Ancak, Derviş’in kurduğu sistem, belirli bir süre sonra kullanım ömrünü tamamladı. Şimşek’in politikaları ise, bu sistemin eksikliklerini gidermek yerine, aynı hataları tekrarlamaktadır.
Ekonomik Çöküşün Ayak Sesleri
Mehmet Şimşek’in uyguladığı finans modellemesi, vatandaşın ekonomisiyle ilgili değildir. Devletin 500 milyar dolar dış borcu, bu borcu çevirmek için büyük bir çaba gerektirir. Vatandaş ise bu para hareketliliği içerisinde ayakta durmaya çalışırken, talep kesilmektedir. Bankaların likiditeyi azaltmak için yapılan uygulamalar, ekonomiyi daha da zor duruma sokmaktadır. Şimşek’in politikaları, yüksek faiz oranları ve düşük kur politikalarıyla dış yatırımcıları çekmeyi hedeflemektedir. Ancak, bu politikalar, iç piyasada talebi kesmekte ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmaktadır. Vatandaşın alım gücü düşerken, enflasyon yükselmektedir. Bu durum, sosyal maliyetlerin artmasına ve ekonomik dengesizliklerin derinleşmesine yol açmaktadır.
IMF Programı mı?
Mehmet Şimşek’in politikaları, IMF programlarıyla kıyaslanamaz. IMF, stand-by programlarıyla düşük faizle borç verir ve kamu düzenlemeleri yapar. Şimşek ise kamu yatırımlarını bitirip, vatandaşın cebine yansıyan parayı kesmektedir. Bu durum, sosyal maliyetlerin artmasına ve yabancı rantiyecilere sermaye transferine neden olmaktadır. IMF programları, kamu finansmanını düzeltmeyi ve ekonomik istikrarı sağlamayı hedefler. Ancak, Şimşek’in politikaları, kamu yatırımlarını azaltarak ekonomik büyümeyi yavaşlatmakta ve sosyal adaletsizlikleri artırmaktadır. Bu politikalar, uzun vadede ekonomik krizlere ve sosyal huzursuzluklara yol açabilir.
Üretim ve Bölüşüm Sorunu
Türkiye ekonomisinin temel sorunu, üretimi öncelememek ve bölüşümde adaletsizliktir. Vatandaşa yapılan maaş zamlarının enflasyonu tetiklediğine dair bir veri yoktur. Tam tersine, vatandaşa verilen paranın enflasyonu tetiklemediği, vergi gelirlerini artırdığı ispatlanmıştır. Ancak zenginlerin kârı piyasada dönmezken, orta direğe verilen para ekonomiyi canlandırır. Üretim odaklı bir ekonomi politikası, uzun vadede sürdürülebilir büyüme sağlar. Ancak, Şimşek’in politikaları, üretimi teşvik etmek yerine, dış borçlanmaya dayalı büyümeyi hedeflemektedir. Bu durum, ekonomik dengesizlikleri artırmakta ve sosyal adaletsizliklere yol açmaktadır. Üretim ve bölüşüm sorunları çözülmeden, Türkiye ekonomisi sürdürülebilir bir büyüme sağlayamaz.
Sistem Değişimi: Kurtuluşun Formülü
Türkiye ekonomisinin kurtuluşu, mevcut sistemin değişmesinden geçmektedir. Paranın üretimi borca dayalı olarak yapılmakta ve bu sistem bozukluğuna neden olmuştur. Para otoritesi oluşturulmalı, altın ödeme aracı olarak kullanılmalı ve dağıtık üretilen paralar organize edilmelidir. Bu değişiklikler yapılmadığı sürece, mevcut sistemle devam etmek, vatandaşın cebine yansıyan bir ekonomi politikası oluşturamaz. Altının ödeme aracı olarak kullanılması, ekonomide istikrar sağlar ve enflasyonu kontrol altına alır. Dağıtık üretilen paraların organize edilmesi, ekonomik faaliyetlerin daha şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlar. Para otoritesinin oluşturulması, para arzının kontrol altına alınmasını ve ekonomik istikrarın sağlanmasını mümkün kılar. Bu reformlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir büyüme sağlaması için gereklidir.
Kaçınılmazlığa Sürüklenmek!
Mehmet Şimşek’in politikaları, Türkiye ekonomisini kaçınılmazlığa sürüklemektedir. Yüksek faizle yatırımlar duracak, dışarıdan yatırımcı gelmeyecek ve istihdamda düşüş yaşanacaktır. Sosyal gerginlikler artacak, fiyatlarda büyük dengesizlikler olacak ve vatandaşın cebine yansıyan bir ekonomi politikası sürdürülemeyecektir. Türkiye’nin ekonomik geleceği, sistem değişikliği yapılmadığı sürece çöküşe doğru karanlık bir tablo çizmektedir. Ekonomik çöküş, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve politik istikrarsızlıklara da yol açacaktır. Yüksek işsizlik oranları, artan yoksulluk ve sosyal huzursuzluklar, Türkiye’nin geleceğini ve güvenliğini tehdit etmektedir. Bu nedenle, acil ve kapsamlı ekonomik reformlar yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisi, geri dönülmez bir çöküşe sürüklenecektir.
Türkiye’nin dış borçlanmaya dayalı ekonomi politikaları, küresel elitlerin büyük sıfırlama planlarına hizmet etmektedir. Yüksek faizlerle alınan borçlar, Türkiye’yi küresel sermayeye bağımlı hale getirmektedir. Bu bağımlılık, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi bağımsızlığını tehdit etmektedir. Türkiye’nin ekonomik ve sosyal istikrarını koruyabilmesi için, bu politikaların gözden geçirilmesi ve daha sürdürülebilir bir ekonomi modeline geçilmesi gerekmektedir.
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Bu yazı, 26.07.2024 Tarihinde Flash Haber TV’de yapılan programdan derlenmiştir.