Yeni Sömürgecilik Stratejisi: Tohum
12 Tem 2024
- Paylaş:
Çiftçilerin Küresel Elitlerle Umutsuz Mücadelesi ne durumda?
2012 yılında çıkarılan bir yasa, çiftçilerin organik tohumlarını saklama, paylaşma, takas etme veya satma haklarını yasakladı. Bu yasa, çiftçileri iki yıla kadar hapis ve 4 yıllık maaşa den gelen rekor para cezası ile karşı karşıya bırakıyor. Ancak 2022 yılında çiftçiler, tohum paylaşımı nedeniyle cezalandırılmalarını engellemek için 2012 tohum yasasında reform yapılması talebiyle hükümete karşı dava açtı. Duruşmanın 24 Temmuz 2024’te yapılması planlanıyor. Tohum ve Bitki Çeşitleri Yasası, küçük çiftçilerin kendi ihtiyaçları için tohum üretmesini yasaklamıyor. Ancak, ticari amaçla tohum üretimi ve satışı belirli düzenlemelere tabi tutuluyor. Bu durum, küçük çiftçilerin büyük tohum şirketlerine bağımlı hale gelmesine yol açacaktır. Yasa, toplulukların biyolojik kaynaklarını koruma amacı taşıdığı iddia edilse de, küçük çiftçileri yoksullaştırabileceğini ve tarımın büyük şirketlerin kontrolüne geçmesine neden olacak.
Hemen endişelenmeyin…
Yukarıda bahsettiğimiz gelişme sizin ülkenizde değil Kenya’da yaşanmakta.
Peki öyleyse bu gelişme sizin de ülkenizde yaşanabilir mi?
Afrika’da Yeşil Devrim için İttifak (AGRA), Afrika’daki tarım politikalarını şekillendirmek için doğrudan müdahalelerde bulunarak, ABD tarım ticaretine pazar açmayı hedefliyor. Afrika’da tohum arzının yaklaşık %80’i, küçük ölçekli çiftçilerin tohumlarını geri dönüştürmesi ve takas etmesiyle sağlanıyor. Ancak AGRA, Afrika’nın değil, büyük şirketlerin menfaatine yönelik tohum araştırma, geliştirme, üretim ve dağıtımını kontrol etmesini sağlayan ticari tohum sistemlerini destekliyor. 1990’lardan bu yana, USAID, G8, Gates Vakfı vb sponsorluğunda ulusal tohum yasası incelemeleri yapıldı ve çok uluslu şirketlerin Afrika’da tohum üretimine katılımına kapı açıldı. Düzenlemeler ve ‘tohum sertifikasyon’ yasaları genellikle endüstri adına hükümetler tarafından getirilir ve piyasada sadece ‘istikrarlı’, ‘tek tip’ ve ‘yeni’ tohumlara (yani şirket tohumlarına) izin vererek organik tohumları ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır. Bunlar izin verilen tek ‘düzenlenmiş’ tohumlardır: kayıtlı ve sertifikalı. Bu, şirketlerin emriyle yerli tarım uygulamalarını ortadan kaldırmanın bir yoludur.
Küresel Tohum Tekelleri ve Yoksulluk
Köylü çiftçilerin geleneksel tohumlarını özgürce geliştirmeleri, paylaşmaları ya da yeniden ekmeleri engellendiği için binlerce tohum çeşidi kaybolmuş ve küresel elitlerin GDO’lu tohumları tarıma giderek daha fazla hakim olmuştur. Bu, ortak bir mirasın özelleştirilmesi anlamına gelmektedir. Tüm bunlar Germplazmı ‘değiştirilen’ ve daha sonra sahiplik iddiasında bulunan küresel şirketler tarafından çalınan tohumlarla somutlaşan nesiller arası çiftçi bilgisinin özelleştirilmesi ve el konulması operasyonudur. Tohumlar, 10.000 yıldır tarımın merkezinde yer almaktadır ve nesilden nesile aktarılmıştır. Köylü çiftçiler, tohumların ve toprağın koruyucusu olmuştur. Tohumlar üzerindeki küresel elitlerin kontrolü, toplulukların ve geleneklerinin hayatta kalmasına yönelik bir saldırıdır. Tohumlar, toplum kimliklerin ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü kırsal topluluklarda insanların yaşamları binlerce yıldır ekim, hasat, tohum, toprak ve mevsimlerle bağlantılıdır.
Dünya Bankası ve Yeni Sömürgecilik
Bu, küresel tarım sermayesinin, küresel elitlerin bankerleri kontrolündeki uluslararası pazarların ve tedarik zincirlerinin taleplerini karşılayacak şekilde uyarlanmış bir sistem olduğunu gösterir. Küresel elitler, Afrika’yı ‘müdahaleye’ ihtiyaç duyan bir vaka olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu söylem, dikkatleri gıda ve tarımın ekonomi politiğinden, özellikle de Afrika ülkelerini ‘yapısal uyum’ programlarına boyun eğmeye iten, kıtayı net gıda ihracatçısından net bağımlı gıda ithalatçısına dönüştüren, yerel ve doğal ürün çeşitliliğini ve bununla birlikte gıda güvenliği ve gıda egemenliğini baltalayan planlı borç tuzakları, faiz ve yağmacı temelli kredilerle yeni nesil sömürgecilik uygulamalarını örtmeye çalışmaktadır.
Küresel Elitlerin Büyük Sıfırlama Planları
Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Afrika tarımının zayıflamasında önemli rol oynamıştır. Tüm bunlar yoksul Afrikalı çiftçileri daha fazla gıda güvensizliğine ve hükümetleri de öngörülemeyen yardım akışlarına bağımlı hale getirmiştir. 1981 ve 2001 yılları arasında, günde 1 dolardan az gelirle yaşayan Afrikalıların sayısı iki kattan fazla artarak 313 milyona ulaşmış, bu da kıtanın %46’sına denk gelmektedir. Yapısal uyum politikaları, yoksulluğu artırmanın yanı sıra kıtanın tarımsal temelini ciddi biçimde zayıflatmış ve ithalata bağımlılığı pekiştirmiştir. AGRA, Afrika’da tarımı dönüştürmeyi amaçlayan bir girişim olarak öne çıkıyor. Ancak, Tarım ve Ticaret Politikası Enstitüsü’ne göre, AGRA’nın Afrikalı çiftçileri başarısızlığa uğrattığı belirtiliyor. Dünya Bankası’nın sübvansiyonları, çiftçilerin hibrit tohumlar ve kimyasal gübreler satın almasına bağlanarak, küçük çiftçilerin tohum yetiştirme, saklama, paylaşma ve satma becerilerini sınırlayan tohum sertifikasyon yasalarının uygulanmasını zorunlu kılıyor. Bu durum, küresel tarım ticaretinin ve yoğunlaştırılmış endüstriyel tarımın çıkarlarını destekliyor.
Afrika’da küçük ölçekli çiftçilerin desteklenmesi ve agroekolojik uygulamaların yaygınlaştırılması için finansmanın endüstriyel tarımdan uzaklaştırılması ve Yeşil Devrim kavramlarının terk edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, çiftçilerin organik tohum sistemlerine kamu yatırımlarına öncelik verilmesi, beslenmeyi iyileştirmek, organik gıda çeşitliliğini artırmak ve kırsal toplulukları ve ülkelerin ekonomileri güçlendirmek için etkili bir çözüm olabilir. Küresel elitlerin büyük sıfırlama planları, tarım ve gıda sistemlerini kontrol altına alarak, küçük çiftçileri yoksullaştırmak ve onları küresel elitlerin büyük tarım şirketlerine bağımlı hale getirmek üzerine kuruludur. Bu planlar toplulukların ve geleneklerin yok edilmesine, gıda güvenliğinin tehlikeye atılmasına ve küresel elitlerin tarım sermayesinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Küresel elitlerin bu planları, sadece Afrika’da değil, dünya genelinde tarım ve gıda sistemlerini yeniden şekillendirmeyi hedeflemektedir. Bu nedenle, sadece küçük çiftçiler değil, dünya genelindeki ülkelerin toplulukların yaşam haklarını korumak ve gıda egemenliğini sağlamak için dünya genelinde bir direniş gerçekleştirmelidirler.
İnsanlar uyandığı ve bunlara izin vermediği müddetçe Küresel Elitler hedeflerini asla başaramayacaklardır. Bunlara izin vermemek için harekete geçmek onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır.
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Okuyucularımız; sadece kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…