WHO (Dünya Sağlık Örgütü-DSÖ) WEF (Dünya Ekonomik Formu-DEF) ve NATO üçlüsünün şeytani ve karanlık misyonunu tıkır tıkır sürdürmekten sorumlu olduğu artık gizli bir komplo teorisi değildir. Ancak başındaki yetkilerinin ise görünenler mi yoksa belirsizler mi olduğu hala bilinmiyor!!

Bu makalede bu üç kuruluşa değinip bir ölüm tarikatı olup olmadığına cevaplar arayacağız.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF)

İsviçreli bir sivil toplum kuruluşu olan Dünya Ekonomik Forumu (WEF), yıllık toplantısını 15-19 Ocak 2024 tarihleri arasında Davos’ta gerçekleştirecek. Üçüncü Reich’ın Nazi liderliğiyle bağları olan bir mühendis ve ekonomist olan Klaus Schwab tarafından kurulan WEF, önemli etkisi ve mali kaynaklarıyla biliniyor. Zengin milyarderlerin ve şirket liderlerinin yer aldığı etkinliklerinin görünen gündemi bile distopik görünüyor. Ancak görünür gündem hikayenin sadece bir parçası. “Avam” olarak bilinen genel kamuoyu, örgütün faaliyetlerinden habersizdir ve bilgi için sızıntılara güvenmektedir. Globalizm daha az görünür hale geldikçe, daha fazla sızıntının ortaya çıkması muhtemeldir. Her zaman gizli ajandaları vardır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1948 yılında öjenik ve küresel yönetişimle ilgilenen Rockefeller tarafından kurulan Birleşmiş Milletler’in (BM) uzmanlaşmış bir kuruluşudur. Amacı küresel sağlığı iyileştirmek ve hastalıkları önlemektir diye bilinse de, başta ilaç endüstrisi ve Gates Vakfı olmak üzere büyük ölçüde özel sektörden gelen fonlara dayanmakta ve bu da bağımsız olmadığını ortaya çıkarmaktadır.

Bu örgüt Covid-19’u ölümcül bir pandemi ilan ederek sokağa çıkma yasakları, yüz maskeleri ve sosyal mesafe gibi korku uyandıran önlemlere yol açtı. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) baskısı altında DSÖ, devletleri milyonlarca insan için ölümcül olduğu kanıtlanan genetiği değiştirilmiş mRNA’lı ve granfenli aşı adayı kimyasal sıvıları enjeksiyonlarını uygulamaya zorladı. 2023 yılı sonu itibariyle Batı ülkelerindeki aşı olduktan sonra ölenlerin ortalaması %20 olduğu bazı ülkelerde bu oranın daha da yüksek olduğu tahmin edilmektedir. 2024’de ve sobraki yıllarda ise mRNA’lı enjeksiyonların sebep olacağı hastalıkların ve ölümlerin çok daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.

Batı dünyasında kullanılan tüm aşılar aslında biyolojik silahlardır ve bu hileli aşılama kampanyası ilaç endüstrisi için milyarlarca ya da trilyonlarca dolarlık bir kazanç sağlayan talih kuşlarıdır. Covid aşıları aynı zamanda hem erkekler hem de kadınlar için kısırlaştırıcı maddeler içermekte olup, özellikle Avrupa ve dünya çapındaki Anglosakson ulusları da dahil olmak üzere Batı ülkelerinde doğum oranlarının hızla düşmesine yol açmaktadır.

DSÖ başkanına kendi takdirine bağlı olarak küresel salgın ilan etme yetkisi verecek ve potansiyel olarak askeri müdahale yoluyla zorunlu aşıların uygulanmasına yol açacak bir pandemi anlaşması üzerinde çalışıyor. Hatta bunu bir çok ülkede hükümetlere rağmen yapmayı bile planlamaktadırlar. Ancak, ülke delegelerine ülkenin siyasi ve ekonomik durumuna göre siyasi baskı yapılması ve rüşvet verilmesi konusunda yoğun endişeler var. Nihai oylamanın 2023 yılında yapılması ve onaylanması halinde anlaşmanın 2024 yılı başlarında yürürlüğe girmesi planlanmıştı. Ancak görünen o ki, ülkelerin hukukun sınırları dışında işleyen bir pandemi anlaşması rejiminin kurulması planlanmış olduğu artık aşikardır. Birçok üye ülke ise DSÖ’nün bu önerisini reddetmiş ve örgütten çekilebileceğini açıklamıştı. Ancak şu iyi bilinmelidirki, DSÖ biraz yumuşama görüntüsü çizecek olsa bile bu nihayi hedefinden asla vazgeçmiş değildir.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

ABD’nin 850 askeri üssüne erişimi olan küresel bir askeri güç olan NATO, milyarlarca dolar gelir elde ederek ABD GSYİH’sine önemli bir katkıda bulunur hale gelmiştir. ABD-Rusya vekâlet savaşının provokatörü, finansörü ve baş uygulayıcısı olarak Ukrayna-Rusya çatışmasına müdahil olması, küresel çapta etkisini arttırmıştır. NATO’nun aynı zamanda Büyük Sıfırlama ve BM’nin öjenik Gündemi 2030’da da rol oynadığı Ukrayna’daki gizli araştırma laboratuvarlarıyla ortaya çıkmıştır.

NATO, ana akım medya ve toplum mühendisliğinin yıkıcı hedeflerine yeterince hızlı ulaşamadığı bölgeleri işgal ediyor. Dünyanın en büyük ve en zengin kaynaklara sahip ülkesi olan Rusya, yüzyılı aşkın bir süredir ABD tarafından hedef alınmaktadır. AB/NATO Rusyaya karşıda asitmetrik savaşın planlı bir öncüsüdür.

NATO, nükleer bir çatışmaya dönüşebilecek ve geniş çaplı bir yıkıma neden olabilecek olası bir Üçüncü Dünya Savaşından korkmamaktadır. NATO, Rus ahlakını manipüle ederek, Başkan Putin’in bir zamanlar Rus İmparatorluğu’nun 300 yıldan fazla bir süre ve eski Sovyetler Birliği’nin parçası olan bir ülkeyi yok etmeye niyeti olmadığını gayet iyi bilmesine rağmen Rusya’nın güvenliğini tehdit edercesine saldırgan tutumlar izlemesi Putin’in savaşı sona erdirmek yerine Ukrayna’nın kalan kısımlarını da ortadan kaldırmak zorunda hissedebileceği gibi olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Dünyanın dört bir yanındaki aklı selim düşünenler, ülkelerinin ve toplumlarının yönetimi üzerinde çok az etkiye sahip olduklarını ya da hiç etkilerinin olmadığını düşünüyor.

Bu durum nerdeyse son 100 yıldır böyle. 2020’nin başlangıcı, BM’nin 2030 Gündemi’nin bir parçası olarak uydurma pandemiler serisinin başlangıcına işaret ediyordu. Bu plan, 21. yüzyılın tamamını kapsayan ve Haziran 1992’de Rio’da düzenlenen BM Çevre Konferansı’nda resmen kabul edilen Gündem 21 ile bağlantılıdır. Roma Kulübü’nün 1972 tarihli kitabı Büyümenin Sınırları, “Limits to Growth” (LTG) mevcut ve gelecekteki politika uygulamaları için bir plan niteliğindedir.

LTG, Büyük Sıfırlama, 4. Sanayi Devrimi, BM’nin 2030 Gündemi ve DSÖ’nün Bağışıklama gündemleri Önümüzdeki 10 yılı için temel teşkil etmektedir.

Bugün karşı karşıya olduğumuz yaşamı tehdit eden başlıca zorluklar arasında nüfusun azaltılması, manipüle edilmiş amacı hiç olmayabilecek suni enerji kıtlığı ve tasarlanmış suni gıda kıtlığı yer almaktadır. Diğer bir hedefide bu konular hakkında konuşmayı spekülasyonu yasaklatmaktır.

Küresel Şeytanların kontrolundeki bankalar eliyle hiperenflasyona yol açmış, bu da yoksulluğu hızlandırarak Batı ekonomisinin çöküşüne, iflaslara, işsizliğe, yoksulluğa, satın alınamaz gıda ve konutlara, hastalıklara ve soykırıma varan ölümlere neden olmuştur. Küresel bir 5G mikrodalga ağı ve yakında 2030 yılına kadar tüm gezegeni kapsaması beklenen potansiyel olarak ölümcül bir altıncı nesil (6G) ağı var tabi ki…

Her şeyi kapsayan QR kodu aracılığıyla rahatsız edici düzeyde bir kontrol, Klaus Schwab’ın 4. Sanayi Devriminde her şeyi dijitalleştirme hedefinin bir parçasıdır. Bu dijitalleşmenin bir parçasıda nakitsiz toplumlar oluşturarak açık/kapalı para, süresi dolan para ya da yanlış sosyal davranışlar nedeniyle bloke edilen/iptal edilen para gibi olumsuz sonuçları olabilir. Bu, uymayanlar için seyehatten, yiyecekten, enerjiden, issizlikten, barınakmaktan ve tedaviden yoksun bırakarak hastalıklara ve ölüme yol açan bir sosyal puanlama sitemi getirilmek istendiğide artık sır değildir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve küresel ilaç şirketleri tarafından kontrol edilen önerilen bir pandemi anlaşması, tüm BM/DSÖ üyesi ülkelerin anayasalarının yerine geçecek ve DSÖ Genel Direktörü yada ülke temsilcisinin isteğiyle ülkelerin ordu tarafından silah zoruyla uygulanacak zorunlu aşılar da dahil olmak üzere küresel sağlık konularında yetki verecektir.

Dünya servetinin çok önemli bir bölümünü kontrol eden ve uluslararası verileri/insan kaynaklarını ve finansal sistemleri manipüle edebilen ultra zengin Neo-Nazi vizyonuna sahip Küresel Şeytanların neden olduğu çok sayıda felaketle karşı karşıyadır.

Bu Küresel Şeytanlar, genellikle ABD ve Avrupa Birliği gibi süper hükümetlere ilaveten Asya ve Afrika işbirlikçi bazı hükümetlerin gizli desteğiyle, gizlice faaliyet göstermekte ve açık gündemlerini ve gizli ajandalarını gerçekleştirmek için WEF, WHO ve NATO gibi iyi finanse edilen kuruluşları ve işbirlikçi ağlarını kullanmaktadır.

Planlı 2020 Covid-19 pandemisinin bir aldatmaca olduğu Lockstep Senaryosu ile başladı. BM üyesi 193 ülkenin tamamının, yozlaşmış liderleri ve medyalarıyla birlikte, sokağa çıkma yasakları, yüz maskeleri, sosyal mesafe ve uzaktan çalışma da dahil olmak üzere aynı korku uyandırıcı mesajı yaymışlardı.

Dünya medyasının %90’ını kontrol eden 13 küresel medya holdingine ait ana akım medya, dünya nüfusunu yılın her günü, günün 24 saati durmaksızın korku uyandıran mesajlarla bombalamıştı. Yozlaşmış bir kuruluş olan DSÖ’ye ve WEF’e verilen aidat paranın veren için hiçbir değeri olmasada, ancak onlara daha fazla güç ve kontrol imkanı sağlar.

Küresel Pandemi anlaşması onaylansın ya da onaylanmasın, geçirmiş olduğumuz Covid19 planlı pandemisinin her alanda ispatlanmış potansiyel zararları nedeniyle tüm devletlerin ve Türkiyenin Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) çekilmesi gerekir bu durumda.

Ancak tüm bunlar ortada iken, bireylerin hiçbir şeye sahip olmayacağını ancak yine de Klaus Schwab’ın Büyük Sıfırlama vizyonundan memnun olması gerektiğini savunanlar batıda olduğu gibi Türkiye de hala ölesiye savunanlar var.

Şu anda Aemin nesline düşman olan Şeytana ölümüme tapan gizli bir Küresel Şeytani grubun tam ortasındayız.

Bireylerin çoğunluğu bu gerçeğin farkında olmaalarda, farkına varma süreci çoktan başladı. Klaus Schwab gibi güce aç, seçilmemiş sefilin ve III. Reich Nazi liderliği ile bağları olan WEF’in insanlığa hükmetmesine asla izin vermemeliyiz.

Bu psikopatların güç ve para egemenliği arzusunun patolojik hedeflerini bertaraf etmek için, bir araya gelip kollektif dayanışma merkezli düşünce ve irade birliği ile aşabilecek kritik bir kitleye dönüşmek artık tercih meselesi değil zarurettir.

Tüm tehditlere rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir.
Ancak insanlar ise uyanık olduğu müddetçe şeytanın planları zayıftır ve kolaylıklada bertaraf edilebilir.
Çünkü Allah’ın vaadi vardır.

Okuduğunuz ve uyanık kalmak istediğiniz için teşekkürler…