Dünya Sağlık Örgütü Aynı Tas Aynı Hamam
30 Nis 2024
- Paylaş:
Dünya Sağlık Örgütü Aynı Tas Aynı Hamam
Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve pandemi anlaşması taslağı ülkeler arasında küresel elitlerin lehine bir nevi Monopoly oyunu gibi bir hiyerarşi oluşturuyor.
Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve pandemi anlaşması taslağı, oylamaya az bir süre kala müzakereler devam ediyor. 1960’larda hayata geçirilen Uluslararası Sağlık Tüzüğü, ulusal sağlık kapasitelerini güçlendirmek ve halk sağlığı krizlerinde ülkeler arası iş birliğini artırmak amacıyla yola çıktı. Bu tüzük, genellikle gönüllülük prensibiyle işlerken, şimdilerde tartışılan değişiklikler ve yanında gelen pandemi sözleşmesi, geçen yirmi yıl içinde global sağlık sahnesinde küresel elitlerin hedeflerine gerçekleştirmek üzere yaşanan büyük dönüşümleri gözler önüne seriyor.
Yeni düzenleme, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) halk sağlığı politikalarında daha büyük bir rol oynamasını ve salgın hastalıklara karşı aşılar gibi önlemlerle mücadele etmesini amaçlıyor. Bu değişiklik; ilaç sektörüyle içli dışlı vakıfların cömert finansmanı ve ülkeler üzerindeki nüfuzu sayesinde şekillenmiş, COVID-19 krizine verilen tepkiler bu eğilimi pekiştirmiş ve DSÖ’nün önceki tavsiyeleri, iş yerlerinin kapatılması ve zorunlu aşılamalar gibi daha katı ve genel önlemlere evrilmeye başlamıştı.
Yeni düzenlemeyle, üye ülkeler artık Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörünün pandemi ya da uluslararası halk sağlığı acil durumu ilan etmesi halinde gelecekteki önerilere uymak zorunda değiller. “Bağlayıcı olmayan” bu öneriler, Örgütün Anayasası’na ve üye delegasyonların kaygılarına saygılı bir şekilde yapılan değişikliklerle hayata geçirilecek. Dünya Sağlık Asamblesi’ne dek sürecek olan bu geçiş dönemi, sadece dört ülke dışında tüm üye devletlere uygulanacak. Ancak, tasarının genel içeriği ve uygulanma biçimi aynı kalmaya devam edecek.
Devletler, muhalefeti idare etme çabasındayken, Örgüt ve onun kankaları, Pandemi Protokolü altında, doğal viral varyantları takip etmek için devasa ve pahalı bir casus ağı kuruyorlar. Bu sistem, ülkeler arası dedikodu hızını artırmak için mecburi hale getirilmiş. Örgüt, seçilmiş ilaç kumpanyalarına numuneler postalayıp, standart prosedürleri ve güvenlik danslarını es geçerek, 100 günde mRNA aşısını kapıya bırakmalarını umuyor. COVD-19 macerasında olduğu gibi, kitlesel aşılama, ‘yeni normal’e dönüş biletini kapma stratejisi olarak gözüküyor. Örgüt, gerçekten zarar vermeden, sadece korku filmi tadında bir tehdit hissiyle iş başında. Ama ilaç şirketleri, devletin cebinden aldıkları destekle, sorumlulukları bir kenara bırakıp, kasalarını dolduruyorlar.
Pandemi sürecinde, ilaç endüstrisinin mali katkılarıyla desteklenen bir denetim sistemi yürüten örgüt, aslında üye devletlerin üstlenmesi gereken danışmanlık ve denetim görevlerini kendi bünyesindeki komite üyelerine devrediyor. Bu çıkar çatışmalarına ve yolsuzluk suçlamalarına açık bir kapı bırakıyor. Çünkü viral varyantların ve küçük çaplı salgınların tehdit seviyelerinin belirlenmesi, uluslararası bürokrasinin elinde. Öte yandan, örgütün Genel Müdürü, az sayıda insanın hayatını kaybettiği maymun çiçeği salgını için küresel acil durum ilan ederek dikkatleri üzerine çekti.
Görünüşe göre, salgınların sıklığı ve aciliyeti konusundaki yanlış temsillerle dolu bir çalışma süreci devam ediyor. Taslak pandemi anlaşmasının Mayıs ayı sonuna kadar oylanması planlanıyor; ancak bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2005 yılında belirlediği Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün 55. maddesinde öngörülen dört aylık inceleme süresine aykırıdır. Bu durum, sağlık, insan hakları ve ekonomiler üzerindeki etkileri tam olarak değerlendiremeyen kaynakları kısıtlı ülkeler için hem mantıksız hem de adaletsiz bir hal alıyor.
Taslak belgedeki terminoloji, tarih öncesi dönemlerden kalma gibi, kimi zaman kafa karıştırıcı olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Bankası’nın ve Dünya Ekonomik Formunun ülkeleri gelir seviyelerine göre sınıflandırma alışkanlığı, sanki bir oyunun içindeyiz de kim daha yüksek skora sahipse o ‘daha gelişmiş’ sayılıyor gibi bir izlenim yaratıyor. Bu durum, dünya üzerindeki ülkeler arasında bir nevi Monopoly oyunu gibi bir hiyerarşi oluşturuyor. Ancak, otoriter devletlerin muhalefeti yönetme beklentisi ve bu sürecin içinde yer alan çeşitli faktörler, oyunun kurallarını belirleyen unsurlar arasında yer alıyor.
Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğe değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünya genelindeki işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir. Aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır.
Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de