Merkez Bankası İhtiyaçtan Değil Yabancıların Önerisiyle Kuruldu
17 Nis 2024
- Paylaş:
Merkez Bankası Bir İhtiyaçtan Değil, Yabancıların Teklifiyle Kuruldu
Son dönemde Türkiye'de Merkez Bankası tartışmaları yeniden gündeme geldi. Ancak bu tartışmalar genellikle banka başkanları üzerine yoğunlaşıyor. Oysa söz konusu Merkez Bankası olduğunda, ele alınması gereken çok daha önemli ve acil yapısal sorunları vardır.
Bu konuları gerçekten tartışmamız ve düzenlememiz gerekiyor. Bu konuları düzene koymadan ülke ekonomimizi düzene koyamayız. Bu yazıda konuya yaklaşımımın genel kabul görmüş ezber kalıpların dışında olacağını da peşinen belirtmek isterim.
Her şeyden önce, bu konular hakkında anlamamız gereken ilk şey paranın kendisiyle ilgilidir.
"Para nedir?" sorusu teknik bir açıklama gerektirmektedir. Halihazırda bu soruya cevap verecek anayasal veya yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Anayasa'da ve ilgili mevzuatta "para" kelimesi geçiyor ve bu mevzuatın içeriğini incelediğimizde Anayasa'daki "para" kelimesinin genellikle "itibari para" olarak kullanıldığını görüyoruz. Oysa paranın net bir tanımına, gerekçelerinin ve işlevlerinin net bir şekilde açıklanmasına ihtiyaç vardır. Bu tanım ve açıklamanın Anayasa ve yasalarda uygun bir şekilde yer alması gerekmektedir.
Para nedir?
Para, ticarette bir ölçü birimi olarak kullanılır ve genel dengeyi korumak için vardır. Ancak, herkes için bağlayıcı olan yasal bir tanımı yoktur. Özetle, para iki ana türe ayrılır: Emtia para birimleri ve itibari para birimleri. Emtia para, değerini kendisinden alan ve altın ve gümüş gibi değerli metallerden oluşan paradır. İtibari para ise geniş bir toplumsal mutabakatla değer atfedilen ve yasal düzenlemelerle desteklenen paradır; örneğin dolaşımdaki kağıt paralar ve dijital kayıt paraları bu kategoriye girer.
Elbette, bahsettiğimiz paralar merkezi bir şekilde üretilen paralardır. Merkezi olmayan bir şekilde üretilebilen para birimleri de vardır. Blockchain teknolojisi ile güvence altına alınan kripto paralar buna iyi bir örnektir. Son zamanlarda bu para birimleri de önemli ilerlemeler kaydetti.
Şimdi tüm bunların ne anlama geldiğini sorabilirsiniz.
Şöyle ki, anayasa ve kanunlarda 'para' genellikle itibari para birimlerini ifade ettiği için emtia para birimleri konusunda büyük bir fırsatı kaçırıyoruz. Çünkü emtia para birimlerinin dolaşımına ilişkin bir mevzuatımız yok.
Bu ifade, ülkemizin altın rezervlerinin ekonomik değerini ve potansiyelini vurgulamaktadır. Diyelim ki ülkemizde yaklaşık 10 bin ton altın rezervi var. Bu altının bir kısmını bile para olarak kullanma şansımız olsa, gerekli tanımlamalar yapılsa ve yasal düzenlemeler hayata geçirilse yüz milyarlarca dolarlık bir ekonomik büyüklük yaratabiliriz. Ancak henüz bu tanımlar ve düzenlemeler yapılmadığı için bu potansiyeli değerlendiremiyoruz. Görüldüğü gibi bu konu detaylı bir inceleme ve titiz bir çalışma gerektiriyor.
Şimdi ikinci noktaya gelelim.
Para üretimi, itibari para basımını ifade eder. Bu süreçte ilk akla gelen kurum merkez bankasıdır. Peki bu yetki hangi mevzuata göre veriliyor ve gücünü nereden alıyor? Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 87. maddesi para basma yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) vermiştir. Bu yetki anayasal bir dayanağa sahiptir ve ülkenin en yüksek yasama organı tarafından kullanılır. Daha sonra çıkarılan bir kanunla bu yetki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na (TCMB) imtiyaz olarak devredilmiştir ve Türkiye'de banknot basma yetkisi sadece TCMB'ye verilmiştir.
Bir yetkinin önce belirli bir süre için verilmesi ve daha sonra süresiz hale getirilmesi gerçekten dikkat çekicidir. Nisan 1994'te süresiz hale gelen bu yetki iki önemli sorunu gündeme getirmektedir. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) anayasal bir yetkiyi bir anonim şirkete sınırsız ve süresiz olarak nasıl devredebildiği hukuki bir sorun teşkil etmekte ve çözüm gerektirmektedir.
İkinci olarak, bu yetki devri 5 Nisan kararlarından iki hafta sonra, 1994 yılında Türkiye'de yaşanan büyük ekonomik krizin hemen ardından gerçekleşmiştir. Bu zamanlama, heyetin sağlıklı bir müzakere sürecinden geçmediğini göstermektedir. Alelacele, adeta yangından mal kaçırırcasına gerçekleştirilen bu işlem, muvazaalı bir işlem olarak değerlendirilmeli ve yeniden incelenmelidir. Fiat para üretimine ilişkin yetkilendirmelerle ilgili koşullar bunlardır.
Yeniden yapılandırmaya ihtiyaç var...
Paranın tanımının önemi ve merkez bankasının yasal yetkileri konusundaki tartışmamıza devam ederken, şimdi merkez bankasının organizasyon yapısını ve paylarının dağılımını ele alacağız.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) anonim şirket olarak kurulmuş bir kurumdur ve anonim şirketlerde hisse yapısı büyük önem taşımaktadır. TCMB'nin sermayesi 25.000 TL olup, 250.000 adet paya bölünmüştür. Hisseler dört sınıfa ayrılmıştır: (A) grubu hisseler münhasıran Hazine'ye, (B) grubu hisseler Türkiye'de faaliyet gösteren milli bankalara, (C) grubu hisseler 15.000 hisseye kadar diğer bankalara ve imtiyazlı şirketlere, (D) grubu hisseler ise Türk ticari kuruluşlarına ve Türk vatandaşlarına ayrılmıştır.
Hazine'nin Merkez Bankası'ndaki payının yüzde 51'in altına düşmemesini sağlamak için bir kural konulmuştur. Böylece devletin Merkez Bankası'nın sermaye yapısında çoğunluk hissedar olarak kalması ve para politikası üzerinde dolaylı etki ve kontrol sahibi olması garanti altına alınmıştır. Bu düzenleme ile yasama organının ekonomik dengeyi sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır.
Merkez Bankası'nın temel görevi 1211 sayılı Kanun'un 4. maddesine göre "fiyat istikrarını sağlamak "tır. Ancak bu amaç ekonominin yönetimi için yeterli değildir. Fiyat istikrarını sağlamak için genellikle para arzını sınırlamak gerekir ki bu da ekonominin doğal akışını ve büyümesini olumsuz etkiler. Bu durumda hükümet ya faiz oranlarını aşırı yükseltmek ya da dış borçlanmaya başvurmak zorunda kalır ki her ikisi de ekonominin istikrarını bozar. Şu anda karşı karşıya olduğumuz durum budur ve bu konunun yeniden gözden geçirilmesi elzemdir.
Türkiye'de Merkez Bankası dışında para basma yetkisine sahip bir kurum daha var: Darphane. Madeni paralar, 1264 sayılı "Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun" hükümlerine göre tedavüle çıkarılır. Bu kanun madeni paraların basım yöntemlerini, kupürlerini, değerlerini ve dolaşımını düzenlemektedir. Sonuç olarak, Türkiye'de tedavülde bulunan madeni paralar kağıt para ve madeni para olmak üzere iki ana kategoride üretilmekte ve bu işlemler farklı kurumlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Her iki tür paranın basımı da özel kanunlarla düzenlenmiştir ve bu durum madeni paraların üzerindeki yazılardan anlaşılabilir. Kağıt paraların üzerinde "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" ibaresi yer alır ve bu anonim şirkete ait olduklarını gösterir. Madeni paraların üzerinde ise "Türkiye Cumhuriyeti" ibaresi yer alır, bu da paraların devlete ait olduğunu gösterir. İki ifade arasındaki "i" harfi, madeni paraların devlete ait olduğunu gösteren bir sahiplik göstergesidir.
Yeni bir anlatıya ihtiyaç vardır.
Aslında mesele sadece merkez bankasının yeniden yapılandırılması değildir. Ülkemizde sağlam bir ölçüm aracının oluşturulması ve sonrasında adil bir genel ekonomik dengenin sağlanması sürecidir. Tüm bu unsurları kapsayacak kapsamlı bir yeniden yapılandırmaya ihtiyaç vardır.
Merkez Bankası bir anonim şirket olarak kurulmuş ve yabancı uzmanların katkılarıyla şekillenmiştir. Bu durum bankanın özgün yapısını ve kuruluş sürecindeki dış etkileri ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında ulusal bir merkez bankası kurma çalışmaları kapsamında Hollanda Merkez Bankası Başkanı Dr. G. Vissering ve İtalyan Kont Volpi gibi dönemin önde gelen uzmanları ülkeye davet edilmiştir. Her iki uzman da hükümetten bağımsız bir merkez bankası kurulmasını tavsiye etmiştir. Bu öneriler dönemin ekonomik ve siyasi yapısı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Dr. Leon Morf'un hazırladığı kanun tasarısı 11 Haziran 1930 tarihinde TBMM'de kabul edilerek Türkiye'nin bağımsız bir merkez bankasına sahip olmasının önü açılmıştır. Bu tarihsel süreç, bugün bile merkez bankacılığı ve ekonomi politikaları üzerine düşünmek için önemli bir konu.
Böylece ülkemizde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketi adı altında yabancı ortakların da yer aldığı bir merkez bankası kurulmuştur. Banka, 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyetlerine başladı. Banknot matbaası ise ancak 1958 yılında kurulmuştur. O tarihe kadar banknotlarımız yurt dışında basılıyor ve ithal ediliyordu. Özetle bu temel kurgu bir ihtiyaçtan değil, yabancı bir tekliften doğmuştur.
Elbette konuyla ilgili daha pek çok detay var ama şimdilik bu kadarı yeterli. Bu konuyu şimdilik burada sonlandırıyorum. Bir sonraki yazım merkez bankasının işlevleri üzerine olacak. Gerçekten ilginç bilgiler öğrenecek ve acil yeniden yapılandırmanın neden bu kadar önemli olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
(Get up and wake up! Stop the evil!)