Tohumlar ve GDO’lar
15 May 2024
- Paylaş:
Tohumlar ve GDO’lar
Küresel elitlerin kontrolündeki tohum şirk-etlerinin fikri mülkiyet hakları yoluyla tohum kontrolü hedefi, çiftçilere, doğaya ve insanlığa zarar veriyor.
Tohumlar hayatımızın temelidir. İnsani tohum şirketleri, tarım sektöründe geniş bir ürün yelpazesi sunarak önemli bir rol üstlenirler. Bu büyük küresel uluslararası tohum şirk-etleri, tohum geliştirme, üretim ve pazarlama konularında faaliyet gösterdiklerini ve dünya çapında çiftçilere hizmet verdiklerini belirtirler. Genetik mühendisliği ve biyoteknoloji alanlarındaki yeniliklerle tohum çeşitliliğini artırarak tarımın verimliliğine katkıda bulunmayı amaçladıklarını masalını anlatmaya devam ederler.
Küresel elitlerin kontrolundeki tohum şirk-etlerinin fikri mülkiyet hakları yoluyla tohum kontrolü hedefi, çiftçilere, doğaya ve insanlığa zarar veriyor. Bu şirk-etler, gıda kontrolünü sağlamak ve gelir elde etmek için genetiği değiştirilmiş tohumları kullanmayı tercih ediyorlar. Birçok devlet ve hükümetler ise tarım ve biyoteknoloji firmaları, GDO yönetmeliklerini esneterek, yeni GDO’ların piyasaya sürülmesine, güvenlik testleri, etiketleme veya tüketici bilgilendirmesi olmaksızın izin veriyor. İnsanlar ise, GDO’ların bilimsel olmayan, demokratik olmayan ve ekolojik zararları nedeniyle protesto ediyor ve doğanın ticarileştirilmesine ve patentlenmesine karşı çıkıyorlar.
Peki öyleyse gıda ve tohumu kontrol altına almaya çalışan küreselcilere karşı duruş mümkün mü? Bunun örneği var mı?
Evet var! O ülkenin adı Meksika…
Meksika’da genetiği değiştirilmiş GDO’lu mısır kullanımının başlaması, küresel etkileri olan bir gelişmedir; Meksika halkı, Bayer-Monsanto, Syngenta ve Cortiva Agriscience gibi şirketlere karşı açtığı davalarda başarı elde ederek GDO’lu mısır kullanımını yasaklatmıştır. Meksikalı sivil toplum kuruluşları, herkes için sağlıklı, sürdürülebilir ve kültürel olarak uygun gıdalara erişimi sağlamak amacıyla genetiği değiştirilmiş mısıra karşı bilinçli bir direnişi başarıyla yürütmektedirler.
Meksika’daki sivil toplum kuruluşları, bu süreçte bilimsel kanıtlar içeren teknik değerlendirmeler sundular, ancak ABD, yeni deneyler yapmayı ve gerçek bilimle ilgilenmeyi reddederek, GDO’lu mısır tüketiminin güvenli olduğuna dair bilimsel olmayan iddialarını ve yanlış bilgilerini sürdürmektedir.
Meksika, ABD’den ithal edilen GDO’lu mısır ve glifosat kalıntıları ile ilişkili potansiyel sağlık risklerine karşı tüketicileri koruma amacıyla önlem alınmasını destekleyen kanıtlar yayınladı. ABD ise Meksika’nın uyguladığı yasağın bilimsel olmadığını öne sürüyor; ancak ABD, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi veya Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nü imzalamamıştır. Dahası, GDO’lu gıdaların güvenliğini değerlendirecek bir biyogüvenlik düzenleyici kuruluşa sahip değildir.
Eğer bir karar Meksika aleyhine sonuçlanırsa, bu durum Meksikalıların hangi tohumları ekebileceklerini ve hangi mısır çeşitlerini tüketebileceklerini belirleme haklarını Küresel elitlerin uluslararası tohum şirketlerin çıkarlarına göre sınırlayabilir. Bu, geleneksel Meksika yemek kültürünü ve insanlık için değerli olan kültürel mutfak mirasını tehlikeye atacaktır.
Tüm bunlara rağmen GDO’larla mücadele için dünyanın birçok yerinden gruplarla birleşmeye devam ediyor…
12-16 Mart tarihleri arasında, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) küresel dayatmasına ve tohum şirketlerine karşı stratejiler geliştirmek için Mexico City’de bir dizi etkinlik gerçekleştirildi. Bu etkinlikler, biyoçeşitlilik, gıda ve tohum özgürlüğünü koruma üzerine deneyim ve mücadele paylaşımını içerdi. Çeşitli örgütler, hareketler ve bireyler arasında destek ve dayanışmayı artırdı. Latin Amerika’nın dört bir yanından ve ötesinden aktivist temsilcilerini bir araya getirerek güçlü bir dayanışma ağı oluşturdu.
Ayrıca aktif bir figürden de bahsetmek gerekiyor;
José Bernardo Magdaleno Velazco, tarım ve gıda egemenliği alanında dünya çapında örnek alınan bir lider olarak Meksika’da tanınmaktadır. Totikes Köylü Birliği’nin Başkanı sıfatıyla, Chiapas bölgesindeki çiftçilerin haklarını aktif bir şekilde savunuyor. 2023 Mart’ında Meksika Tarım ve Kırsal Kalkınma Sekreterliği (SADER) tarafından düzenlenen seminere katıldı ve burada gıda egemenliği ile yerel küçük ölçekli tarımın önemini vurgulayan konuşmalar yaptı. Seminerde, gıda egemenliğinin Meksika’nın bağımsızlığının temeli olduğu ve yerli tohumlar ile gıda sistemlerinin korunmasının gelecekteki mücadelelerde kilit bir rol oynayacağı belirtilmiştir. Türkiye tarım kuruluşları tarafından izlenmesi gereken bir fügürdür.
Bu etkinlikler, insanlığın gıda mirasını savunmak ve GDO’lara direnmek için dünyanın dört bir yanındaki insanları bir araya getirdi.
Meksika’da gerçekleşen etkinlikler, gıda ve tohum egemenliği mücadelesinde farklı grupları bir araya getirdi. Farklı bağlamlarda bile dayanışmayı pekiştiren bu birleşik kuvvet, ortak direnişin değerini vurguladı. Aktivist gruplar ve organizasyonlar, hükümetlere biyolojik ve kültürel çeşitliliği koruyan gıda ve tarım sistemlerine zarar veren genetiği değiştirilmiş tohum kullanımını durdurma çağrısında bulundu.
Bu etkinliklerde tarım konusunda STK’lar, platformlar ve bireylerin birleştiği zaman daha güçlü oldukları ispatlandı. Küresel elitlerin tek dünya gıda politikasının bir aracı olan GDO’ya karşı, örgütlerin ve uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu birleşik güç, hayatı, çeşitliliği ve özgürlüğü savunmak için sürdürülen mücadelede kullanılmalısı üzerine örnek teşkil etmektedir.
Egemenlik şartlarından biride; gıda egemenliğidir;
Meksika’nın kültürel zenginliği ve mirasına dayanan özerklik arayışı, gıda egemenliğinin siyasi bağımsızlık için bir katalizör olmasıyla benzersiz ve övgüye değerdir. Uzmanlar, kültürel ve biyolojik çeşitliliğin birlikte kutlandığı ve biyoçeşitliliğin gelişimini, organizmaların özgürce büyümesini ve evrimleşmesini sağlayan geniş bir egemenliğin gerekliliğini göstermesi açısından önemlidir. Leydy Pech, Meksika Hükümeti’nin sosyal iletişim temsilcisi olarak, ülkenin egemenliğinin gıda egemenliğiyle başladığını söyledi. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) güç ve yaptırım kullanarak yayılmasının yaşamı nasıl tehdit ettiğini dile getirmesi bu etkiliğin gücünü göstermesi açısından önemlidir.
Her düzeyde biyoçeşitlilik kararlığı gösterilmesi hayati konudur.
Mexico City’de gerçekleştirilen seminer, bitki genetik çeşitliliğine sahip ülkelerde doğal kaynakların korunması ve yerli halkların bu süreçteki rollerine odaklanarak, çiftçilerin iklim değişikliklerine dayanıklı tohumlar geliştirme ve yerel ekosistemleri destekleme yoluyla biyoçeşitliliği korumadaki hayati rolünü bir kez daha vurgulamıştır.
Küresel elitlerin büyük sıfırlama yolunda ilerlerken GDO’lu tohum ve gıda emperyalizmini dayatma çabalarına karşı dünya genelinde bir direnişin başlayıp başlamayacağı belirsiz olsa da, biyoçeşitliliğin korunmasının önemi, çiftçilerin sağlıklı bir gıda kültürünü sürdürmedeki temel rolü olarak kabul edilmeli ve genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yayılmasına karşı acil olarak küresel bir duruş sergilenmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır.
Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de…
Makalemizi beğendiyseniz paylaşmayı unutmayınız…