Vitaminler ve mineraller gibi mikro besinler, vücut fonksiyonları ve hastalıkların önlenmesi için gereklidir. Bu kriz, ultra işlenmiş gıdalara ve modern gıda ürünlerine olan bağımlılığın artmasından kaynaklanmaktadır. Bu ürünler arasında özel tohumlar, genetiği değiştirilmiş ürünler, sentetik girdiler ve toprak kalitesiyle ilgili sorunlar yer almaktadır. Beslenme terapistleri dünyada kolay ve hazır gıdalara doğru bir kayma olduğunu gözlemlemiştir. Ne yazık ki bu gıdalar genellikle temel mikro besin maddelerinden yoksundur ve kimyasal katkı maddeleri içermektedir.
1940’tan 2002’ye kadar temel gıdaların doğasında, yetiştirme yöntemlerinde, hazırlanmasında, kaynağında ve sunumunda önemli değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler minerallerin ve mikro besin maddelerinin ciddi oranda tükenmesine neden olmuştur. Araştırmalar, mikro besin eksiklikleri ile fiziksel ve zihinsel sağlık sorunları arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermiştir.
Yeşil Devrim’den önce, eski mahsuller kalori başına daha yüksek besin içeriğine sahipti. Ama daha sonra insanlar tarafından tüketilen tahılların protein, çinko ve demir içeriğinde düşüşler oldu. Uluslararası Çevre ve Kırsal Kalkınma Dergisi başta olmak üzere bir çok tarım dergisi Yeşil Devrim tarafından teşvik edilen ekim sistemlerinin gıda ürünlerinin çeşitliliğinde belirgin bir azalmaya yol açtığını ve kaliteli mikro besin maddelerinin bulunabilirliğini azalttığını vurgulamaya devam etmekteler.
Bu durum, gelişmekte olan birçok ülkede kanser, kalp hastalıkları, felç, diyabet ve osteoporoz oranlarının artmasına katkıda bulunmuştur.
Hindistan’da aşırı gübre, böcek ilacı ve pestisit kullanımının yol açtığı toprak erozyonu nedeniyle yılda 5.334 milyon ton toprak kaybedilmektedir. Bu da hektar başına yılda ortalama 16,4 ton verimli toprak kaybına yol açmaktadır. Büyük ölçüde yüksek girdili ve kimyasal yoğun uygulamalara dayanan Yeşil Devrim, monokültür tarımın yaygınlaşmasına yol açmıştır. Bu da daha az çeşitli diyetlere ve daha az besleyici gıdalara yol açtı.
Toprak bozulması ve mineral dengesizliklerinin uzun vadeli sonuçları insan sağlığı üzerinde elbette olumsuz etkilere sahiptir. Mikro besinlerin tükenmesi sadece besin açısından zengin gıdaların yer değiştirmesinden veya sağlıksız toprak koşullarından kaynaklanmamaktadır. Örneğin, İngiltere’de 1960’lardan bu yana buğday tanelerindeki çinko, bakır, demir ve magnezyum seviyelerinde önemli bir düşüş olduğunu tespit etmiştir. Bu mineraller 1845 ile 1960’ların ortaları arasında nispeten sabit kalmış, ancak o zamandan bu yana %20-30 oranında azalmıştır. Bu düşüş, Yeşil Devrim sırasında yüksek verimli çeşitlerin kullanılmaya başlanmasıyla aynı döneme denk gelmektedir.
İlginç bir şekilde, deneyde kullanılan topraklardaki bu minerallerin konsantrasyonları ya artmış ya da sabit kalmıştır; bu da toprak kalitesinin mikro besin konsantrasyonlarındaki düşüşe katkıda bulunan birincil faktör olmadığını göstermektedir.
2021’de Journal of Environmental and Experimental Botany’de yayınlanan bir çalışma, son kırk yılda küresel nüfusta çinko ve demir eksikliğinde önemli bir artış olduğunu ortaya koydu. Bu artış özellikle Yeşil Devrim ve çeşitlerinin kullanılmaya başlanmasından sonra belirginleşmiştir. Hindistan Tarımsal Araştırma Konseyi, Hindistan’da tüketilen tahılların besin değerinin azaldığını ortaya koyan bir çalışma yürütmüştür. Son 50 yılda pirinç ve buğday mikro besin değerlerinin %45’ini kaybetmiştir.
Hindistan Tıbbi Araştırmalar Konseyi’ne göre, 1990’dan 2016’ya kadar nüfus içinde bulaşıcı olmayan hastalıklarda %25’lik bir artış olmuştur. İki milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun üçte birine sahip olan Hindistan’da mikro besin eksikliklerinden muzdarip önemli sayıda insan bulunmaktadır. Bu eksiklikler, modern pirinç ve buğday çeşitlerinin topraktan çinko ve demir emme verimliliğinin azalmasından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak, bitkiler besin maddelerini absorbe etme yeteneklerini kaybetmektedir.
Diyabet, çocukluk çağı lösemisi, çocukluk çağı obezitesi, kardiyovasküler hastalıklar, kısırlık, osteoporoz, romatoid artrit ve akıl hastalıkları da dahil olmak üzere diyetle bağlantılı çeşitli sağlık sorunları vardır. Bu sağlık sorunları genellikle mikro besin eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Tarım ve politika analisti Devinder Sharma, yüksek mahsul verimi ile mahsul beslenmesi arasında negatif bir ilişki olduğunu savunuyor. Yeni yüksek verimli buğday çeşitlerinin önemli ölçüde daha düşük bakır seviyelerine sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Sağlıklı topraklar ve insanlar üzerine yapılan birçok araştırma, obezitenin önlenmesinde sağlıklı toprakların öneminin altını çiziyor. Araştırmada düşük besinli mahsullerle beslenen ineklerin daha fazla yeme eğiliminde olduğunu, yüksek besinli otlarla beslenen ineklerin ise besin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra yemeyi bıraktıkları keşfedilmiştir. Bu durum, mikro besin açısından zengin gıdaların az olduğu bir dönemde obezite oranlarının neden arttığını açıklamaya yardımcı olabilir.
Bu durum ise Yeşil Devrim’in verimliliği artırdığı fikrine meydan okuyor sanki. Bunun yerine, diğer gıda mahsulleri içinde besin açısından fakir buğdayı sokmak ve devamlılık sağlamak oluyor.
Obezite, kalori açısından zengin ancak besin açısından fakir gıdaların aşırı tüketimi ve hareketsiz bir yaşam tarzının neden olduğu küresel bir sorundur. Bu durum genellikle şekerli ve yağlı ultra işlenmiş gıdaların tüketimine yol açmaktadır. Molecular and Cellular Endocrinology dergisinde yayınlanan “Agrochemicals and Obesity” başlıklı bir makale, tarımsal kimyasallara maruz kalma ile obezite arasındaki bağlantıyı adeta desteklemektedir. Ayrıca bu ilişkiyi açıklayabilecek potansiyel mekanizmalarıda gözler önüne sermiştir.
Pestisitlere maruz kalmak, yaşamın kritik aşamalarında hayati dokulara zarar verebileceği için obezite ve diyabet gibi sağlık sorunlarıyla da ilişkilendirilmiştir. Dünyanın en çöo nüfuduna sahip hindistanda yakın zamanda yapılan bir çalışma, Hindistan’daki tahılların besin değerinin düştüğünü ve birçok ürünün besin maddelerini topraktan yeterince ememediğini ortaya koymuştur.
Bu durumda diyabet, çocukluk çağı lösemisi, çocukluk çağı obezitesi, kardiyovasküler hastalıklar, kısırlık, osteoporoz, romatoid artrit ve akıl hastalıkları gibi çeşitli sağlık sorunları doğrudan diyetle, özellikle de mikro besin eksiklikleriyle ilişkilendirilmiştir. Dünya çapında çinko ve demir eksikliğinden muzdarip insanların sayısı, Yeşil Devrim’den sonra ortaya çıkan yüksek verimli tahıl çeşitlerinin küresel olarak benimsenmesiyle aynı zamana denk gelecek şekilde, son kırk yılda önemli ölçüde artmıştır.
Tarım ve politika analistlerine göre, yüksek verim ile mahsulün topraktan beslenmesi arasında ters bir ilişki vardır. Yeni yüksek verimli buğday çeşitleri önemli ölçüde daha düşük bakır içeriğine sahiptir. Bunun bir örneği Hindistandır. Hindistan birçok temel gıdada kendi kendine yeterliliği sağlamış olsa da, bunların çoğu kalorisi yüksek ancak besin değeri çok düşüktür. Bu durum, beslenme açısından daha çeşitli ekim sistemlerinin yerinden edilmesine ve daha düşük besin yoğunluğuna sahip ürünlerin yetiştirilmesine yol açmıştır.
Bazı bilim adamlarına göre de Yeşil Devrim’in öncelikle düşük besinli buğdayı ülkelerin gıda çeşitliliğine soktuğunu ve diğer gıda mahsullerinin yerini aldığını, Dünya genelinde kişi başına gıda verimliliğinde kayda değer bir artış olmamış, hatta bazı durumlarda azalmıştır.
Obezite küresel bir sorundur ve buna katkıda bulunan bir faktör de kalori açısından zengin ancak besin açısından fakir gıdaların aşırı tüketimi ve hareketsiz bir yaşam tarzıdır. Bu durum genellikle şekerli ve yağlı ultra işlenmiş gıdaların tüketimine yol açmaktadır. Bununla birlikte, insanların tarımsal kimyasallara maruz kalması ile obezite arasında bağlantı kuran ikna edici kanıtlar bulunmaktadır. Buna ilaveten tarımsal kimyasallara maruz kalma ve obezite arasındaki bağlantıyı destekleyen insan epidemiyolojik kanıtlarının ve deneysel hayvan çalışmalarını da belirtmekte fayda vardır.
Sonuç olarak;
Yeşil Devrim sürdürülebilir hastalıklar getirdiğine göre arkasında Küresel Şeytanların bio-savaş kolu BigPharma vardır diyebiliriz artık
***
Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de !!)