Tarımın Gizli Efendileri Gıda Sistemini Nasıl Esir Aldılar?
18 Eyl 2024
- Paylaş:
Gıda Üzerindeki Gizli Hegemonya Planları
Tarımın Gizli Efendileri Gıda Sistemini Nasıl Esir Aldılar?
Küresel gıda sistemi uzun zamandır belirli elit gruplar tarafından kontrol ediliyor. Bu gruplar arasında öne çıkan Rockefeller Vakfı, 1950’lerden beri tarım ve gıda politikalarını biçimlendirmekte. Vakıf, “Tarım İşletmeciliği” programıyla yerel çiftçileri gıda üretim zincirinin en alt basamağına indirgeyerek dikey entegrasyonu desteklemiş. Bu süreç, Meksika ve Hindistan’daki sahte Yeşil Devrimlerle başlayıp, Afrika’daki GDO destekleriyle sürdü. Gıda kalitesini düşürme ve çiftçileri kenara itme yoluyla küresel gıda sistemini ele geçirme amaçlanmış. Rockefeller Vakfı’nın, zararlı glifosat pestisitleri ve GDO’lar üzerindeki etkisi, gıda güvenliğini tehdit eden ciddi faktörlerden biri haline gelmiş.
Rockefeller Vakfı’nın bu dönemdeki rolü, yalnızca tarımsal üretimi değil, aynı zamanda gıda politikalarını da şekillendirmeye yönelik bir strateji olarak görülmelidir. Vakıf, tarımda endüstriyel üretim modelini teşvik ederek, küçük ölçekli çiftçilerin yerini büyük tarım işletmelerine bıraktı. Bu durum, gıda üretiminde çeşitliliği azaltarak, tek tip ürünlerin yaygınlaşmasına yol açtı. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yaygınlaşması, biyoçeşitliliği tehdit ederek ekosistemlerin dengesini bozdu. Bu süreç, gıda güvenliğini tehlikeye atarken, çiftçilerin ekonomik bağımsızlığını da zayıflattı.
Gıdanın Devasa Maliyeti Kontrol Mücadelesinin Yeni Sahnesi mi?
Rockefeller Vakfı’nın “Gıdanın Gerçek Maliyeti” raporu, gıda sistemimizin çevresel ve sağlık üzerindeki etkilerini hesaplamak bahanesiyle, kurumsal tarım devlerinin çıkarlarını koruyor ve suçu haksız yere geleneksel aile çiftçilerine yüklüyor. Bu rapor, gıda üretiminde daha fazla kontrol sağlamak için sinsice hazırlanmış bir planın parçasıdır. Gıda sistemimizin köklü bir dönüşüm geçirmesi gerektiği iddiası, aslında bu dönüşümün ardındaki gizli niyetleri örtbas etmeye yönelik bir çabadır.
Raporda, gıda sisteminin sadece ABD için “gerçek maliyetinin” yıllık 3,2 trilyon dolar olduğu belirtiliyor. Bu devasa rakam, sağlık etkileri ve çevresel zararlar üzerinden hesaplanarak, gıda üretiminde daha fazla kontrol sağlamak için bir araç olarak kullanılacaktır. Bu, gıda sistemimizin geleceği için kaçınılmaz bir gerçektir. Raporda belirtilen maliyetler, gıda üretiminin çevresel etkilerini ve sağlık üzerindeki olumsuz sonuçlarını içeriyor. Ancak, bu maliyetlerin hesaplanmasında kullanılan yöntemler ve veriler, raporun güvenilirliğini tamamen ortadan kaldırıyor. Sera gazı emisyonları ve biyoçeşitlilik kaybı gibi faktörler, gıda üretiminin doğrudan sonuçları olarak gösterilerek, tarım dışındaki diğer endüstrilerin etkileri göz ardı ediliyor. Raporun önerdiği çözümler, gıda üretiminde daha fazla merkezileşmeye ve kontrolün belirli grupların elinde toplanmasına yol açacaktır. Bu, gıda sistemimizin geleceği için kaçınılmaz bir tehdittir.
AGRA, Gates ve Davos: Küresel Gıda Üzerindeki Etkileri
Afrika’da Yeşil Devrim İttifakı (AGRA), GDO tohumlarını ve pestisitleri Afrikalı çiftçilere dayatarak tarımsal bir felakete yol açtı. Bu fekaket, Bill & Melinda Gates Vakfı ve Rockefeller Vakfı’nın ortak çalışmasıyla şekillendi. AGRA modeli, yoksul Afrikalı çiftçileri daha da borçlandırarak, onları büyük tarım şirketlerine bağımlı hale getirdi. Bu tür projeler, gıda sistemini kontrol altına almak için bir araç olarak kullanılıyor. Gates ve Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun bu süreçteki rolü, gıda üretiminde daha fazla kontrol sağlamak için bir stratejisidir. Gates’in laboratuvarda yetiştirilen sahte et ve gen düzenlemesi kullanan taklit et şirketi Impossible Foods’a yaptığı yatırımlar, bu stratejinin bir parçasıdır. Bu tür yatırımlar, gıda üretiminde yeni teknolojilerin ve ürünlerin yaygınlaşmasını teşvik ediyor. Ancak, bu teknolojilerin uzun vadeli etkileri ve güvenilirliği ciddi sorundur.
Davos, Rockefeller, BM İle Büyük Sıfırlama ve Sürdürülebilir Tarım
Davos Dünya Ekonomik Forumu, BM ve Rockefeller Vakfı, “Büyük Sıfırlama” ve “sürdürülebilir tarım” stratejisi birleşiyor. BM’nin Gıda Sistemleri Zirvesi, bu gündemlerin bir parçası olarak, gıda üretiminde radikal değişiklikler yapılmasını öngörüyor. Ancak bu değişiklikler, gıda üzerindeki kontrolü daha da merkezileştirecektir. BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, bu tür değişikliklerin arkasındaki itici güç olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreç, insanlığın geleceği için ciddi tehditler barındırıyor.
Büyük Sıfırlama ve Küresel Elitlerin Gıda Üzerindeki Hegemonyası
Küresel elitler, gıda sistemi üzerindeki mutlak kontrolü ele geçirerek Büyük Sıfırlama planlarını sinsice uygulamaya koyuyor! Dünya ekonomisini ve toplumsal yapıları kökten değiştirmeyi hedefleyen bu plan, gıda üretimi ve dağıtımını tamamen kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde merkezileştirmeyi amaçlıyor. Rockefeller Vakfı, Gates Vakfı ve Davos Dünya Ekonomik Forumu gibi güçlü aktörler, gıda sistemini daha sürdürülebilir ve kapsayıcı hale getirme iddiasıyla aslında bu sistemi kendi ellerinde toplama çabasında. GDO’lar, laboratuvar ortamında üretilen etler ve diğer sözde yenilikçi gıda ürünleri, gıda güvenliğini ve biyoçeşitliliği tehdit ederken, gıda üretiminde tam bir merkezileşmeye ve kontrolün belirli grupların elinde toplanmasına neden oluyor.
Büyük Sıfırlamanın bir parçası olarak, gıda sisteminin bu radikal dönüşümü, insanlığın geleceği için doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Gıda sistemi üzerindeki bu kontrol çabaları, insanlığın geleceği için kritik bir dönüm noktasıdır. Bu süreçte, gıda güvenliğini ve biyoçeşitliliği korumak, çiftçilerin ve tüketicilerin haklarını savunmak için daha fazla farkındalık ve direnç gereklidir. Küresel elitlerin bu planlarına karşı, daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek için mücadele etmek zorundayız!
Bilinmesi Gerekenler…
Bu makalede insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleler ele alınırken, küresel elitlerin insanlık aleyhine hedefi olan Büyük Sıfırlama Planlarının “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak asla değildir. Aksine geçmişteki ve günümüzdeki gelişmelerden haberdar etmek ve insanlar izin vermediği müddetçe karanlık hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini vurgulamaktır. Okuyucularımızı eleştirel düşünmeye, kendi araştırmalarını yapmaya ve özgürlüklerini korumak için harekete geçmeye teşvik ediyoruz. Bu tür faaliyetlerine izin vermemek ve başa çıkmak için dünya çapında güçlü işbirliği ve güçlü kollektif dayanışmanı kurulması önemlidir. Bu da onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır.
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Uyanık olun, sorgulayın ve gerçeği aramaktan asla vazgeçmeyin…
Okuyucularımız; kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girer…