Kalk Ve Uyar! Kötülüğe Dur De!

Hero Image

Karbon Ayak İzi Gerçek Bir Kirletici mi?

  • 30 Haz 2024

  • Paylaş:
Blog Detail Header

Karbon Ayak İzi Gerçek Bir Kirletici mi?

 

Bilimsel Veriler ve Politik Oyunlar…

 

21. Yüzyılın başlarında, insanlık iklim değişikliği ve çevresel felaketlerle karşı karşıya kaldı. Ancak, bu felaketlerin ardındaki gerçekler ve bilimsel veriler, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından manipüle edilerek toplumsal mühendislik projelerine dönüştürüldü…

 

Atmosferdeki karbonun çoğu karbon dioksit (CO2) formundadır. CO2’nin kirletici olup olmadığı tartışmalıdır. Atmosfer bilimciler, fosil yakıtların CO2 emisyonlarının ihmal edilebilir düzeyde olduğunu ve bu etkinin tespit edilemeyeceğini savunur. Onlara göre, CO2’nin kirletici olarak tanımlanması, bilimsel gerçeklerden ziyade politik ve ekonomik çıkarlarla şekillenir. CO2, hidrokarbonların yanması sonucu su buharı ile birlikte üretilir. Bu nedenle, CO2’nin kirletici olarak kabul edilmesi, su buharının da kirletici olarak kabul edilmesini gerektirir ki bu, bilimsel olarak mantıksızdır.

 

Bilimin Bürokrasinin Kıskacında

 

İklimciler, bilimin Birleşmiş Milletlerin (BM) himayesi altındaki hükümet bürokrasisi tarafından ele geçirildiğini ve bu durumun toplumsal mühendislik projelerine dönüştüğünü iddia etmektedir. Bu projelerin amacı, tespit edilemeyen ve kontrol edilemeyen doğa olaylarını öngörmek ve kontrol etmektir. Bu bağlamda, CO2’nin bir kirletici olarak tanımlanması, bilimsel gerçeklerden ziyade politik ve ekonomik çıkarlarla şekillendirilmektedir.

 

İklim Modellerinin Yanıltıcı Doğası

 

Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), atmosferdeki CO2 artışının fosil yakıtlardan kaynaklandığını öne sürmektedir. Ancak, bazı iklimciler fosil yakıt emisyonlarının atmosferdeki CO2 artışına katkısının ihmal edilebilir düzeyde olduğunu belirtmektedir. IPCC’nin iklim modelleri, CO2 emisyonları ve absorpsiyonunun dengede olduğunu varsayarak dışsal faktörleri göz ardı etmektedir. Bu durum, modellerin güvenilirliğini sorgulamamıza neden olmaktadır. İklimciler, IPCC’nin CO2’nin atmosferdeki rolünü abarttığını ve modellerin bilimsel temellerinin zayıf olduğunu savunmaktadır. Bu durum, iklim modellerinin güvenilirliğini ciddi şekilde sorgulamamıza neden olmaktadır.

 

Doğal Emisyonların Üstünlüğü

 

Yeni araştırmalar, doğal emisyonların insan kaynaklı emisyonlardan çok daha büyük olduğunu ve küçük değişikliklerin bile insan kaynaklı emisyonları gölgede bırakabileceğini göstermektedir. Bilimciler, atmosferdeki CO2’nin büyük kısmının doğal kaynaklardan geldiğini ve insan kaynaklı emisyonların çok küçük bir paya sahip olduğunu savunmaktadır. Doğal emisyonlar, volkanik aktiviteler, okyanus salınımları ve biyolojik süreçlerden gelmektedir ve insan kaynaklı emisyonların etkisi ihmal edilebilir düzeydedir.

 

Opaklık ve Isı Tutma Kapasitesi

 

İklimciler, atmosferdeki CO2’nin ısı tutma kapasitesinin su buharına kıyasla çok daha düşük olduğunu vurgulamaktadır. Atmosferdeki opaklık, yani elektromanyetik radyasyonun emilme ve saçılma kapasitesi, büyük ölçüde su buharı tarafından belirlenir ve CO2’nin bu opaklık üzerindeki etkisi sınırlıdır. Bu durum, fosil yakıt emisyonlarının iklim değişikliği üzerindeki etkisinin, su buharının etkisine göre oldukça küçük olduğunu göstermektedir.

 

İklim Değişikliği ve Sosyal Mühendislik

 

İklimciler, iklim değişikliği tartışmalarının bilimsel gerçeklerden ziyade politik ve ekonomik çıkarlarla şekillendiğini savunuyor. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, iklim değişikliği konusunu toplumsal mühendislik projeleri için kullanarak, bilimsel verileri çarpıtarak toplumları belirli hedeflere yönlendirmeyi amaçlıyor.

 

İklimciler, iklim değişikliği tartışmalarının bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasıyla toplumsal mühendislik projelerine dönüştürüldüğünü iddia ediyor. Bu projeler, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından yürütülerek toplumları belirli politik ve ekonomik hedeflere yönlendirmeyi amaçlıyor. Bu durum, bilimsel gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını gösteriyor.

 

Karbon-14 ve CO2 Absorpsiyonu

 

İklimciler, CO2 absorpsiyonunun IPCC modellerinden çok daha hızlı gerçekleştiğini savunmaktadır. 1950’ler ve 1960’lardaki nükleer bombalama testleri, atmosferdeki karbon-14 (C14) seviyelerini artırmış ve C14’ün davranışını inceleme fırsatı sunmuştur. Nükleer testlerin durdurulmasının ardından, C14 seviyeleri eksponansiyel olarak azalmış ve bu, CO2 absorpsiyonunun IPCC’nin öngördüğünden daha hızlı olduğunu göstermektedir.

 

İklimciler, C14’ün atmosferdeki davranışını inceleyerek, CO2 absorpsiyonunun IPCC’nin öne sürdüğünden daha hızlı olduğunu savunuyor. IPCC’ye göre CO2’nin atmosferde kalma süresi yüzlerce yıl olabilirken, iklimciler bu sürenin birkaç on yıl olduğunu belirtiyor. Bu, fosil yakıt emisyonlarının atmosferdeki CO2 seviyeleri üzerindeki etkisinin daha az ve iklim değişikliği üzerindeki rolünün abartıldığını gösteriyor.

 

Doğal İklim Değişkenlikleri ve CO2

 

İklimciler, doğal olayların (El Niño, La Niña, volkanik patlamalar) CO2 seviyeleri üzerindeki etkisinin, insan kaynaklı emisyonlardan daha büyük olduğunu savunur. Bu olaylar, CO2 emisyonlarını ve absorpsiyonunu modüle ederek atmosferdeki CO2 seviyelerini belirler.

 

Doğal iklim değişkenlikleri, atmosferdeki CO2 seviyeleri üzerinde insan kaynaklı emisyonlardan daha büyük bir etkiye sahiptir. Bu, fosil yakıt emisyonlarının iklim değişikliği üzerindeki rolünün abartıldığını ve politik amaçlarla kullanıldığını göstermektedir. Doğal olaylar, CO2 seviyelerini büyük ölçüde belirlerken, insan kaynaklı emisyonların etkisi ihmal edilebilir düzeydedir.

 

Sonuç: Bilimsel Gerçeklerin Karanlık Yüzü

 

Bu makale, atmosferik karbonun doğasını ve insan müdahalesinin sınırlarını ele alarak, bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasının toplumsal ve çevresel etkilerini tartışmaktadır. İklim mühendisliği projelerinin geleceğimizi nasıl şekillendirdiğini ve bu süreçte bilimsel gerçeklerin nasıl manipüle edildiğini vurgulamaktadır.

 

Bu makale; insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, Büyük Sıfırlama hedefleri için insanlık aleyhine faaliyetler yürütenlerin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir. Aksine insanlar izin vermediği müddetçe hedefleirni asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. Bunlara izin vermemek, onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır. 

 

Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!

 

Okuyucularımız; kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…

Makale Yazarı

Article Author

GUWUSTE

Yazar

Yazarın Diğer Yazıları

Paylaş:
Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.