Küresel Elitlerin Gizli Savaşları; Et ve İklim
06 Tem 2024
- Paylaş:
Küresel Elitlerin Gizli Savaşları; Et ve İklim
Küresel elitlerin, iklim ve et tüketimi konusunda insanlığa zarar verecek kaotik ve dramatik hedefleri!
Tarih boyunca, küresel elitler toplumları kontrol altında tutmak ve yönlendirmek için çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Et tüketimi ve çevre ile iklim politikaları aracılığıyla yürütülen stratejiler, bireylerin günlük yaşamlarına müdahale ederek onları belirli bir yaşam tarzına yönlendirmeyi hedeflemektedir. Bu makalede, küresel elitlerin Büyük Sıfırlama hedeflerine uygun olarak insanlığı köleleştirmeyi ve kaotik bir geleceğe sürüklemeyi amaçlayan iklim, çevre ve et tüketimi konuları ele alınacaktır.
Et Tüketiminin İzlenmesi ve Kontrolü
Küresel elitler, et tüketimini izlemek ve kontrol etmek için çeşitli teknolojik ve yasal politik araçları kullanmaktadır. Bu araçlar, ABD’de uygulanmaya başlanmıştır. Bunlardan biride RFID teknolojisidir.
RFID teknolojisi, radyo frekansı dalgalarını kullanarak veri iletimini ve toplamayı mümkün kılar. Elektronik etiketler ve okuyucular sistemi aracılığıyla işleyen bu teknoloji, coğrafi konum izleme ve veri toplama-depolama sistemi olarak kullanılabilir. Hayvanların hareketlerini ve sağlık durumlarını takip etmede kullanıldığında, potansiyel hastalık salgınlarını izleme ve önleme aracı olarak bir çözüm olduğu savunulmaktadır.
ABD Tarım Bakanlığı (USDA), sığır ve bizonların eyaletler arası naklinde radyo frekansı tanımlama (RFID) kulak etiketlerini zorunlu hale getiren bir düzenlemeyi hayata geçirmiştir. Bu teknoloji, hayvanların doğum tarihlerinden aşı kayıtlarına kadar geniş bir bilgi yelpazesini takip etmeyi sağlar. Bu uygulama, halk sağlığı açısından savunulabilirken, küçük ve bağımsız çiftçiler üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceği ve tüketicilere ek maliyetler ekleyebileceği belirgindir. Ayrıca, böyle bir izleme sisteminin insanları izlemek için bir basamak taşı olabileceği ve bireysel özgürlükleri sınırlayabileceği konusunda endişeler mevcuttur.
İklim Değişikliği ve Et Tüketimi
Şimdi, “Bunu neden yapıyorlar?” diye merak ediyor olabilirsiniz. Bu sorunun cevabını, Dünya Bankası’nın yayınladığı yeni raporunda bulabiliriz.
Dünya Bankası’nın yeni raporu, kırmızı et ve süt ürünlerinin fiyatlarının yükseltilmesini ve kaynakların düşük karbonlu gıda üretimine aktarılmasını öneriyor. Zengin ülkelerin, kırmızı et ve süt ürünleri üretimini azaltıp, tavuk, meyve ve sebze gibi daha az karbon salımı olan gıdaların üretimine geçmeleri gerektiği vurgulanıyor. Bu değişikliğin, kırmızı et tüketiminin iklim değişikliği üzerindeki etkilerini azaltmayı hedeflediği belirtiliyor. Rapor, bu geçişin iklim değişikliğiyle mücadelede maliyet düşürme açısından sözde etkin bir yöntem olduğunu savunuyor.
Ancak, bu tür politikaların insan sağlığı ve yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı ediliyor. Et, yüksek besin değerine sahip bir gıda olup, insan sağlığı için gerekli amino asitler ve yağ asitlerini içermektedir. Yine de, küresel elitler, et tüketimini azaltıp bireyleri daha ucuz ve sağlıksız karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye teşvik etmektedir.
Reklam Yasağı ve Aktivizm
Bazı sözde çevre uzmanları ve olmayan iklim krizinin savunucularu yüksek karbon emisyonuna yol açan kırmızı et ürünlerinin reklamlarının yasaklanmasını savunuyor. Ancak bu Hollanda hayata geçirildi. Harlem şehrinde kırmızı et ürünlerinin reklamlarını yasaklayan bir karar alındı. Bu karar, GroenLinks (Yeşil-Sol) Partisi tarafından hazırlanıp şehir konseyi tarafından kabul edildi. Yasaklar, et tüketimini ve çevresel etkileri azaltmayı amaçlıyor. Ancak, bu politikaların arkasındaki güçler ve finansal desteklerin araştırılması gerekmektedir. Çünkü iklim krizi savunucuları olan çevre uazmanları küresel elitler tarafından finanse ediliyor. Tüm bilimsel araştırmalar iklim krizi diye birşeyin olmadığı aksine dünyanın sadece biraz terlediğini göstersede finanse esilen çevreciler küresel elitlerin politik ve ekonomik çıkarlarına yönelik korumacılıklarına devam ediyorlar.
Sözde Aktivistler Finansal Destekçileri
Elbette, çevreci olmadığı halde öyle görünmeye çalışan sahte aktivist gruplar bulunmaktadır. Örneğin, Greenpeace ve Extinction Rebellion bunlardan sadece ikisidir. Bu iki sözde aktvist grup küresel elitlerin büyük finansal destekleriyle ayakta durmaktadır. Bu gruplar genellikle hem kendi hemde küresel elitlerin politik ve ekonomik çıkarlarını korumaya yöneliktir. Örneğin, Extinction Rebellion’ın en büyük bağışçılarından biri, hedge fon yöneticisi Sir Chris Hohn’dur. Hohn, The Children’s Investment Fund Management (TCIF) adlı hedge fonun kurucusudur. Bu da bizlere bu tür finansal destekçilerin, aktivist grupların politikalarını ve faaliyetlerini etkileyebileceğini ortaya koymaktadır.
Greenpeace’in kurucusu Dr. Patrick Moore, 1986’da gruptan ayrıldı. Moore, Greenpeace’i aşırı politik ve ekstremist bir gündeme sahip olmakla ve kampanyalarının korku temelli olmakla eleştirdi. Bu da Greenpeace genellikle doğrudan eylem taktikleri kullandığını ve bu eylemlerin özel mülkiyetin zarar görmesini içerebildiğini doğrular nitelikte. Ayrıca Greenpeace de büyük vakıflar ve bireysel bağışçılar tarafından finanse edilir. Örneğin, 2008 yılında Greenpeace’in uluslararası ofis bütçesi 200 milyon Euro’dan fazlaydı.
Sonuç olarak; Küresel elitlerin korku, kaos ve dramatik hedefleri, toplumları belirli bir yaşam tarzına zorlamak ve kontrol altında tutmak amacıyla çeşitli stratejiler kullanmaktadır. Et tüketiminin izlenmesi ve kontrol edilmesi, iklim değişikliği politikaları ve reklam yasakları gibi uygulamaları ile aktivist grupları finasal olarak destekleyip kontrollu muhalifler oluşturmalar stratejilerin birer parçasıdır. Küresel elitlerin bu tür politikaları, bireylerin özgürlüklerini kısıtlamakta ve onları belirli bir yaşam tarzına zorlamaktadır. Bu nedenle, bu tür politikaların arkasındaki motivasyonlar ve etkiler dikkatle incelenmelidir.
Bu makale; insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, Büyük Sıfırlama hedefleri için insanlık aleyhine faaliyetler yürüten Küresel Elitlerin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir. Aksine insanlar izin vermediği müddetçe hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. Bunlara izin vermemek, onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır.
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Okuyucularımız; kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…