Elektrikli araçlar reklam kampanyaları, uzmanlar tarafından yapılan sunumlar ve hakkında yazılan onca makaleye ve araçların görünümüne baktığımızda ne kadar güzel duruyor. Çevre dostu olmasıyla da geleceğin otomobili olarak çığır açması da bekleniyor.

Hatta bunun için İsveç, elektrikli araçların (EV) sürüş esnasında şarj olabilmeleri için dünyada türünün ilk örneği olan 2 km’lik benzersiz bir yol geliştirmiş. Dediklerine göre bu yol 2045 yılına kadar 3,000 km’ye uzatılacakmış.

Ancak birçok uzman, bunun iyi bir şeymiş gibi büyük şirketlerin pazarlama taktiği olarak görüyorlar. Ancak bu araçların gerçekte ise asla çevre dostu olmadığını savunuyor.

Elektrikli araç bataryalarının üretimi, lityum, rodyum ve kobalt gibi nadir toprak metallerinin çıkarılması ve rafine edilmesi için çok büyük kapsamlı madencilik operasyonları gerektirmekte.

Bu metaller ise dizel veya benzinle çalışan ve karbon yayan araçlarla çalışan iş makineleri kullanılarak topraktan çıkarılır. Madencilik ve arıtma süreçleri ise özellikle bu işlerin yoğun olarak yapıldığı Çin ve Moğolistan’ın kırsal kesimlerinde toprak, hava ve su sistemlerinin önemli ölçüde kirlenmesine neden olabilir. Bu çevresel kaygılar ise her ne hikmetse bir “iklim gündemi” olarak görülmemelidir.

Elektrikli araç (EV) üretimi büyük ölçüde, kuşlarda ani ölüme neden olabilen oldukça nörotoksik bir madde olan lityum liçine dayanmaktadır. Tabii ki bu durum, sinir sistemlerimiz üzerindeki potansiyel etkilere ilişkin endişeleri de artırmaktadır. Benzinli ve dizel araçların 2035 yılına kadar ortadan kaldırılmasına yönelik propagandalar yanıltıcıdır. Çünkü lityum-iyon pille çalışan araçların toplam karbon ayak izi yüksek olduğu iddia edilen dizel araçlardan daha yüksek ve daha kötü olabileceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Elektrikli otomobiller fosil yakıtlardan üretilen elektriğe dayanmaktadır.
Rüzgar enerjisi ile üretilen elektrik dünya enerji üretiminin %5’inden azını oluştururken güneş enerjisi sadece %1’lik bir katkı sağlamaktadır. AB Komisyonu ve AB Akülü Elektrikli Araçlar Birliği tarafından yapılan bir araştırma ise, elektrikli araçları ve cihazları şarj etmek için elektrik kullanmanın son derece verimsiz olduğunu ortaya koymuştur. Elektrik üretmek ve dağıtmak için kullanılan enerji dikkate alındığında, tüm sürecin genel enerji verimliliğinin %37 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Elektrikli araçlar için “hibrid” otomobillerin tanıtımı gibi yanıltıcı pazarlama taktikleri, çevrecilerin yanıltıcı iddialara kanmasına neden olmuştur. Bu arabalar benzinle çalışır ve benzinli motor tarafından yeniden şarj edilmesi gereken küçük bir bataryaya sahiptir. EPA onaylı 55 mpg kilometre performansı ile reklamı yapılan hibrit otomobillerin hibrit olmayan otomobillerden hiçbir farkı yoktur. Bu da herkes “hibrit” otomobil kullansa bile dünyanın hala tamamen petrole bağımlı olacağını ima etmek demektir.

Enerji, CO2 emisyonu üretmeyen hidro, rüzgar, jeotermal, nükleer ve güneş gibi çeşitli kaynaklardan da üretilebilir. Örneğin elektrik, doğal gaz gibi bir hidrokarbon kaynağından üretiliyorsa elektrikli araçlar hala açık bir şekilde kazanmaktadır.

Uygun fiyatlı ve kompakt bir güneş enerjisi sistemi bir araba şarj istasyonu olarak kurulabilir ve günde yaklaşık 50 mil elektrik üretebilir. Haftalık işe gidip gelme mesafeniz 350 milden (563 km) azsa, kişisel ulaşımınız “enerji pozitif” olarak kabul edilir ve sisteme ulaşım için tükettiğinizden daha fazla enerji katkısı sağlar.

Burada demek istediğimiz şudur;
Hidrokarbon temelli ekonomiden sıfır karbonlu enerjili ekonomiye geçişi, küresel endüstriyel sistemi yeniden yapılandırmak ve rüzgar ile güneş enerjisi için yeni enerji şebekeleri inşa etmek gerekiyor. Bunun içinde önemli miktarda “çok karbon yayan” fosil yakıt enerjisi gerektiriyor.

Hedefteki amaç anlatıldığı gibi, CO2 emisyonlarını azaltmak olsa da, yeni endüstriyel çerçevenin toprak, hava ve su üzerinde tahminlerden çok daha fazla olumsuz etkileri olacaktır. Güneş ve rüzgar enerjisi için yatırılan enerjinin geri dönüşü (EROEI) ise günümüzde öyle övüldüğü kadar yüksek olmayıp, çok düşüktür. Buna ölü yatırım bile denilebilir. Tüm bunlar ise karbondan arındırılmış bir ekonomiyi şimdiden çok verimsiz ve çok pahalı hale getirmektedir.

Milyonlarca yeni elektrikli otomobil ve batarya üretimi için lityum, rodyum ve kobalt gibi nadir toprak metallerinin kapsamlı bir şekilde çıkarılması ve işlenmesi gerekmektedir ki bu metallerin toprağı, havayı ve nehirler de dahil olmak üzere su sistemlerini kirlettiği gösterilmiştir. Birde bu araçların bataryalarının değişimlerini hesaba kattığınızda çevreye vereceği zararı tahmin edeceğinizden kat be kat yüksek olacaktır.

Çevreye vereceği zararı biraz daha detaylandıralım;
Görünüşte, bir arabayı güneş enerjisiyle şarj etmek, onu sürmekten daha fazla enerjiyi sisteme geri kazandırsa da, tüm enerji tüketim süreci, çıkarma, üretim ve dağıtımın yanı sıra yeni bir küresel tedarik zinciri endüstriyel altyapısı oluşturmak için kullanılan malzemelerdeki gömülü enerjiyi de içerir. Şimdi belki daha iyi anlaşılmıştır elektrikli araçların hiçte akıl işi olmadığı…

Elon Musk’ın “Transcending the Climate Change Deception Toward Real Sustainability” ve “CO2 Climate Hoax – How Bankers Hijacked the Genuine Environmental Movement” kitaplarında sunulan kanıtlarla desteklendiği üzere, CO2 emisyonlarının iklim değişikliğinin birincil itici gücü olmadığını kabul etmek önemlidir.

Elektrikli arabaların neden sahte çevrecilik olduğuna bir örnek olarak, aşağıdaki resimde Elon Musk’ın bir Tesla model Y pilini ele alalım.

Elektrikli otomobiller, yolcu bölümünün altındaki tüm alanı kaplayan devasa bataryaları nedeniyle hileli çevrecilik olarak görülebilir. Bir Tesla Model Y’nin üretim süreci, elde edilmesi zor ve pahalı olan lityum ve 5 ton kobalt minerallerini çıkarmak için 12 ton kaya çıkarılmasını gerektiriyor. 3 ton nikel cevheri ve 12 ton bakır cevheri çıkarmak için 250 ton toprağın taşınması ve 26,5 pound lityum ve 30 pound nikel elde edilmesi gerekiyor. Pil üretimi ayrıca 48,5 pound manganez ve 15 pound kobalt, 441 pound alüminyum, çelik veya plastik ve 112 pound grafit gerektirir.

Tüm bunlarda Musk’un Tesla elektrikli arabalarının çevre dostu olduğu söylemini çürütmekte..

Şimdide kaya ve toprakları çıkarmak içinde Caterpillar 994A üzerinden bir hesaplama yapalım;

Elektirikli araç bataryaları için gerekli olan temel mineralleri çıkarmak için 12 saatlik periyotta 250-775 galon dizel yakıt kullanan güçlü bir hafriyat makinesidir ölçü aldığımız iş makinası. Birde bu iş makinasının 7 gün çalışmak zorunda olduğunu düşündüğümüzde orta şöyle bir hesap çıkar;

775 galon; 2 934 litre eder.
Yedi günde ise en yüksek 20 bin 538 litre eder.

Şimdi anlamışsınızdır sanırım bu kadar mazotun çıkardığı egzoz gazının çevreye verdiği ek zararı… Bu hesaplama sadece 1 iş makinası için geçerlidir. Bir madende tek iş makinası olamayacağına göre varın çevreye vereceği korkunç zararı siz düşününün.
Talebe yetişmek için maden sayıları artmasını da hesaba kattığımızda felaketin büyüklüğü tahminlerin çok üstünde olacaktır.

Bununla birlikte, bataryalar için gereken minerallerin çoğu genellikle çocuk işçiliği kullanıldığı Çin veya Afrika’dan gelmektedir.

Elektrikli bir otomobilin net sıfır CO2 emisyonuna ulaşması en düşük tahminle yaklaşık yedi yıl sürüyor ve karbon ayak izindeki azalma son ise tahminen üç yılda başlıyor. Tabii tahminlerin tutmama ihtimalide yok değil…

“Sürdürülebilir” terimi, BM, WEF gibi kuruluşlar ve Küresel Şeytanaların büyük şirketleri tarafından, insanlığı yanlış bir sürdürülebilirlik kavramını olduğu gerçeği gün geçtikçe ortaya çıkarken, BM Gündem 2030’u kabul etmeye yönlendirmek için kullanılmıştır.

Büyük sıfırlamayı gerçekleştirmede BM ve WEF Davos Grubu gibi kuruluşlar tarafından güçlü argüman olarak kullanılmak istenen yanlış bilgilendirme ile gerçeği birbirinden ayırmak için çok önemlidir.

Dikkat ettiyseniz Elektrikli Araçların ölen bataryalarının atıklarının çevreye vereceği zarardan daha bahsetmedik bile… Atıkların ise üretim aşamasından daha büyük bir felakete sebep vereceği gerçektir.

Sonuç olarak;
Elektrikli Arabalar hiçte akıl işi değildir!!
Bu makalemizde ise yanlış bilgilendirmeler basit örneklerle anlatmaya ve insanlığı uyandırmaya çalışmayı amaçlamaktadır.
***

Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…

Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de.!)