Gerçekte Kimle Mücadele Edemiyoruz?
05 Haz 2024
- Paylaş:
Gerçekte Kimle Mücadele Edemiyoruz?
2024 yılında, küresel elitlere karşı yükselen itiraz hareketleri, önemli başarılar kazanıyor ve sayıca artarak güçlenmeye devam ediyor olabilir mi?
Bu durumda kendimize şu yeni soruları da yöneltmemiz gerekiyor:
- Nesiller boyu parazitler gibi faaliyet gösteren Küresel Elitler gerileme ve korku mu yaşamaktadır?
- Taşları yerinden oynatan oyuncuyu bulup oyundan çıkarma zamanının geldi de geçmekte midir?
Aslında küresel elitlere karşı yükselen hareketlerde hiç kimse zafer kazanmış değildir…
Küresel elitler için güç ve kontrolün merkezi, hayati operasyonlar için zorunlu olan para üzerindeki egemenliktir. Bankacılık dolandırıcılığı yoluyla bilgisayar tuşlarına basarak havadan oluşturulan ve dağıtılan para, karmaşık bir sis perdesi ardında saklanarak onların gücünün kökenini oluşturur. Para ve kredi sistemleri tam deşifre edilip yok edilirse, onların etkinlikleri son bulur.
Gerçekte Neyle Savaşıyoruz?
WEF, WHO, Gates Vakfı, Big Pharma gibi kötülük temelli organizasyonlar üzerinde insanların yoğunlaşma eğilimi, Küresel Elitlerin ortaya çıkan eski planlarının “Yeni Dünya Düzeni” adıyla güncel bir yorumu olarak kabul edilmeli.
Onlara yönelik devam eden bazı ifşaatlar, eski düşünceleri sadece yeni bir biçim veya görünümle onlar tarafından yetiştirilmiş ama “bizden” gibi görünenler tarafından sunuluyor bile olabilir. Bu da, insanlığa karşı yürütülen gizli çalışmaların gözlerden uzak tutulmasını amaçlıyor olabilir.
Küresel elitler bu organizasyonların güç yapısı kendilerine ait olmayıp şeytanın ve deccalin kurmak istediği yapının güncel bir aracı ve hizmetkarlarıdır. Bizleri bekleyen bir başka tehlike ise bu organizasyonlara tamamen odaklandığımızda, şeytan ve decccalin aynı yapıyı başka bir isim altında yeniden sunmasına ve yeni bir hamle yapmasına fırsat tanımaktır. Bu da şimdiye kadar kazandığımız başarıların geçici olmasına yol açabilir.
Günümüzde bilgi, toplumun dikkatini belirli konulara çekmek ve oligarşik güçlerin istediği şekilde yönlendirmek amacıyla kullanılabilir. Bu tür manipülasyonlara karşı durabilmek için, olayların geniş bağlamını ve büyük resmi anlamak önemlidir. İnsanlar, bir suçlunun cezalandırılması veya bir yasanın iptali gibi olaylarda zafer kazandığımızı düşünebilirler; ancak bu, genellikle daha derin gerçekleri göz ardı eden sığ bir bakış açısıdır. Odaklanmamız gereken şey, algılanan gerçekliktir.
Tam olarak hangi fikirlerle karşı karşıyayız?
Büyük resim nedir?
Dünyayı anlamlandırmanın farkı metodları vardır. Her biri özgün problemler barındırır. Katastrofizm, yaşamı ardı ardına gelen küresel felaketler zinciri olarak algılar ve bu sorunların küresel elitler tarafından çözülebileceğine inanır. Bilimcilikte ise bilim, bilgiyi doğrulamanın bir aracı olarak kabul edilir. Ütopyacılık, soykırım ve baskı gibi dehşet verici sonuçlara yol açabilir ve sıklıkla totaliter rejimlerin doğuşuna sebep olur. Transhümanizm, insan bedenini zihinsel, enerjisel ve biyolojik yönlerini göz ardı ederek, geleceğin makinesi olarak tasavvur eder. Cezalandırıcı adalet sistemi suç sorununu çözemez ve suçluları kahramanmış gibi sunar. Farkındalık eksikliği, sosyal meselelere yol açar ve toplum şüpheci ve eleştirel düşünceyi benimseyene dek, insanlar farkında olmadan başkaları tarafından manipüle edilebilir. Ayrıca, insanları belirli konularda şüpheci olmaya itme çabaları da görülebilir...
Ancak, insanlar bu tür manipülasyon tekniklerine karşı uyanık olduklarında, toplumsal değişim kaçınılmaz hale gelir. Felsefeciler Derneği'nde yer alan bir makalede belirtildiği gibi, iyilik ve kötülük kavramları üzerine düşünen filozoflar, adaletsizlik ve despotizm karşısında iyiliği savunurken, kötülüğü tanımlayarak iyiliği de açığa çıkarmaya çalışıyorlar. Prof. Dr. Koray Karabekiroğlu'nun yazısında ise, insanların kötülük yapmasının nedeninin kötü amaçlar değil, kendilerini ötekilerden üstün görme ve onlar için en iyisini bildiklerini düşünme eğilimleri olduğu vurgulanıyor. Bu bakış açıları, toplumsal kötülüklerin sadece bireysel körlükten değil, aynı zamanda kolektif bir bilinçsizlikten kaynaklandığını gösteriyor.
Sonuç olarak; eğer Küresel Elitlere karşı zafer kazanmak istiyorsak, ilk mücadelemizi kendi içimizdeki benlikle yapmalıyız. İnsanlığı kuşatan aldatıcı yanılsamalara karşı uyanık kalmalı ve içgüdülerimizle doğru sandığımız düşünceleri bile alternatif bakış açılarıyla sorgulamaya cesaret etmeliyiz. Bunu başarabilirsek, Küresel Elitlerin yenilgisi kaçınılmazdır.
Tekrar edelim;
Küresel elitlere karşı yükselen hareketlerde hiç kimse zafer kazanmış değildir...
SADİ ÖZGÜL
Guwuste.com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!