Devletiniz Ne Kadar Totaliter?
12 May 2024
- Paylaş:
Devletiniz Ne Kadar Totaliter?
Küresel Elit Şeytanlar, Büyük Sıfırlamaya geçiş sürecinin geniş olarak test edilmesi amacıyla ABD’yi pilot ülke olarak seçmiş olabilirler...
Anayasalarda “demokrasi”, “özgürlük” ve “sosyal devlet” ilkeleri yer alsa da, bu ilkelerin idari uygulamalarda ne derece hayata geçirildiği sıkça tartışılan bir konudur. Bu makalede, otoriterlikle suçlanan ve bu yolda ilerlemesi halinde totaliter bir devlet olacağına dair endişeler bulunan ABD’yi inceleyeceğiz.
Amerikan halkının, küresel elitler tarafından adım adım inşa edilen ve ABD’de başlayan tek dünya totaliter devletinin yapı taşlarını henüz fark etmediler.
Biden yönetimi otoriter ABD’de giderek daha totaliter bir yapı dönüşüyor. Bu yapı; ‘ABD derin devleti’ ya da ‘küresel elitler’ olarak tanımlanan, ABD devletinin çeşitli kademelerinde etkin olan kişi ve grupları, düşünce kuruluşlarını, gizli hükümeti, kurumsal elitleri, polis ve gözetim devletini, askeri-sanayi kompleksini, düşünce kuruluşlarını ve istihbarat ağlarını içermektedir.
Bu kısa girişi okuduğunuzda, “Bize ne Amerika’dan?” demeniz mümkün olabilir. Fakat bu soru, Türkiye’deki pek çok kişinin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki olaylara bakışını yansıtan yaygın bir tepkidir. Bu tepki, Amerika’nın dünya politikalarındaki etkisini ve Türkiye’nin bu politikalardan nasıl etkilendiğini tartışmaya açar.
Bu makalede ele alacağımız konuları okuduğunuzda, “Bu olaylar şu an başka bir yerde gerçekleşiyorsa ve ben kendi ülkemde bunların olabileceğine şahit olmasam bile, çocuklarım veya torunlarım yaşarsa ne olur?” diye düşünmeden edemeyeceksiniz.
Öyleyse başlayalım anlatmaya…
Birçok ülkenin medyası, ABD’deki önemli gelişmeleri göz ardı edebilir. Eğer bu konuları kendi ülkenizin medyasında bulabiliyorsanız, bu, şanslı olduğunuz anlamına gelebilir. ABD’nin sunduğu fırsatlarla ilgili yaygın imajın tersine, oradaki baskıcı polis güçlerinin varlığı, ülkenin totaliter yönlerini ortaya koyuyor. Biz de bu bilgileri değerli okuyucularımıza aktarmayı hedefliyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki polis yapısı, bürokrasi, gizlilik, sürekli savaşlar, şüpheli bir ulus oluşturma, militarizasyon, gözetleme ve geniş polis varlığı gibi özelliklerle tanımlanabilir. Günümüz ABD polis kültüründe bireyler, acımasız saldırılara, tacize ve hesap sorulmadan tutuklamalara maruz kalabilmekte; bu durum, ABD Haklar Bildirgesi’nin polis yapısı için pek önem taşımadığını göstermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, terörle mücadele adı altında özgürlük ve mülkiyet hakları ihlal edilen bir hükümet politikası mevcuttur. Yaklaşık 1500 ABD polis departmanı, gözetleme amacıyla insansız hava araçlarını (İHA) kullanmaktadır. Yasal sınırlamalara rağmen, izinsiz ve sürekli havadan gözetleme artmaktadır. Bu gözetleme, “acil durumlar” gibi bahanelerle yasal sınırları aşarak devam etmekte ve insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, hükümetin zengin ve güçlü kişilerin elinde olduğu, özel çıkar gruplarına ve lobi faaliyetlerine öncelik verilmektedir. Bu durum, demokrasiye zarar verebilecek bir oligarşi ve faşizme yol açabilecek bir polis devletine dönüştürdü. Federal hükümetin, polis güçlerine 18 milyar doları aşkın askeri silahlar, araçlar ve ekipmanlar sağladığı ve bu durumun, küçük kasabalarda vatandaşların protesto direnişlerini savaş durumlarıymış gibi bastırmasına olanak tanıdığı belirtiliyor. Ayrıca, uluslararası hukuku ihlal ederek, ulusal çıkar ve milli güvenlik bahanesiyle halka karşı kullanılmak üzere milyonlarca mermi stoklandığı yönünde iddialar bulunmaktadır.
İnternete bağlı cihazlar, günlük yaşamımızı düzenlememize ve kontrol etmemize yardımcı oluyor; ancak aynı zamanda, polisin potansiyel şüphelileri tespit etmesinden sürücüsüz araçların yollarımızı doldurmasına kadar birçok alanda, biyometrik verilerin izlenmesi ve gözetlenmesi gibi gelecekteki geniş çaplı gözetim yapılarına zemin hazırlıyor.
Özel hapishanelerin kar amacı gütmeleri, Amerika’da küçük suçlar işleyen pek çok kişinin hapse atılmasına ve hapishanelerin sürekli dolu kalmasına sebep olmuş, bu da milyarlarca dolarlık bir endüstriye dönüşmüştür. Bu durum, mahkeme kararlarının vatandaşların hakları ve polis devleti ile olan eşitlik ilkesini ihlal edecek şekilde kullanılmasına yol açmıştır.
Plaka tanıma sistemleri, polis ve özel şirketler tarafından araçları takip etmek, vatandaşlar hakkında bilgi toplamak ve geniş bir izleme ağı kurmak amacıyla kullanılıyor. Güvenlik ve trafik yönetimi gibi alanlarda yararlı olmakla birlikte, bu sistemlerin kişisel mahremiyet üzerinde oluşturabileceği riskler ve büyük biraderin lehine küresel bir gözetim ağına dönüşme ihtimali de bulunmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, acil durumlar veya sıkıyönetim dönemlerinde, Ordu ve Federal Acil Durum Yönetim Ajansı (FEMA) tarafından kullanılmak üzere, ulusal güvenlik tehdidi olarak kabul edilen Amerikalı vatandaşlarla ilgili “Ortak Çekirdek” adında bir veritabanı tutmaktadır.
Polis güçlerinin askerileşmesi artış gösteriyor ve SWAT ekipleri, gündelik polis operasyonlarında daha yaygın bir şekilde yer alıyor. Her yıl 80.000’den fazla paramiliter baskın yapılmakta; bu baskınlarda kapılar zorla açılıyor, özel mülkiyetlere hasar veriliyor, insanlar endişeleniyor ve suçlular ile potansiyel tehditler hedef alınıyor, ki bu durumlar bazen ölümcül sonuçlar doğurmaktadır.
Patokrasi ve ön suçlar, günümüzün dikkate değer meseleleri arasında bulunmaktadır. Federal hükümetler veri toplama ajansları, davranış bilimcileri, şirketler, sosyal medya platformları ve topluluk organizatörleri gibi çeşitli aktörler, “aşırılık yanlısı” olarak nitelendirilen kişileri ve muhalifleri belirlemek ve bu kişilere karşı önlemler almak için farklı yöntemlere başvurmaktadırlar. Gözetim, yüz tanıma, tahmini polislik, biyometri ve davranışsal epigenetik gibi gelişmiş teknolojiler, muhalifleri tespit etmek amacıyla kullanılmaktadır.
Polis kuvvetleri, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere, şok tabancaları, elektroşok cihazları ve kauçuk mermiler gibi potansiyel olarak ölümcül olmayan silahları zor kullanma araçları olarak kullanabilir. Silahsız vatandaşlar, sorgulama amacıyla bu silahlarla vurulup daha sonra sorgulanıyorlar.
2009 yılından bu yana hükümet, “Uyanık Kartal Operasyonu” olarak adlandırılan bir izleme sistemi kullanılarak savaşın psikolojik etkileri nedeniyle askerî gazileri aşırılık yanlısı ve potansiyel bir iç terör tehdidi olarak değerlendirmekte ve onları sürekli olarak izlemektedir.
Özel mobil tarayıcıları ile devlet birimleri, X-ışınları veya radyo dalgaları kullanarak bireylerin evlerini gözlemleme yeteneğine sahiptir. Yüz tanıma yazılımları, insanların hareketlerini sürekli izleyerek, her adımın takip edildiği ve kaydedildiği bir toplum oluşturuyor. Bu teknolojiler, hükümet ajanlarının potansiyel şüphelileri hızla tanımasına ve böylece kapsamlı bir gözetim ağını gerçekleştirmesine olanak tanırken, aynı zamanda yok edilmesi gereken hedefler olarak belirlenmeye de açık hale getiriyor.
ABD’de gençler, anlaşılması zor ve önemsiz gibi görünen suçlar yüzünden ağır cezalara çarptırılabiliyor. Eyalerde sıkça değişen yasaları takip etmekte güçlük çeken gençler, bazen farkında olmadan yasa dışı hareketlerde bulunabiliyor ve bu da cezai işlemlere neden olabiliyor. Mesela, öğrencilerin okula öksürük şurubu, göz damlası, siyah ruj, tırnak makası, gargara gibi basit eşyalar getirmesi ya da katlanabilir tarak gibi sustalı bıçağa benzeyen aletler taşıması bile cezalandırılabilir bir durum oluşturabiliyor. Bu durumlar, gençleri sanki mahkum ya da polis olmaya veya polis için çalışmaya mecbur bırakan bir çaresizlik içine sokabiliyor.
Bu kadar örnek yeterli olacaktır.
Gelelim asıl soruya?
ABD hükümeti daha totaliter hale gelirken peki ya diğer devletler ne haldeler?
ABD’deki konu ettiğimiz uygulamaları kıyaslayarak, devletlerin ve hükümetlerin otoriterlik düzeyleri ve totaliter olma potansiyelleri karşılaştırılabilir. Yaşadığınız devlet ve hükümet bu türden olmasa bile, ileride bu yönde uygulamaları hayata geçirme eğilimine göre ölçümlemeler yapılabilir. Şunu da eklemek gerekir ki, Küresel Elit Şeytanların Büyük Sıfırlama’ya geçiş sürecinin geniş olarak test edilmesi amacıyla ABD’nin pilot ülke olarak seçildiği görülüyor.
Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır.
Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de
Makalemizi beğendiyseniz paylaşmayı unutmayınız…