Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Gates Vakfı gibi önemli kuruluşların niyetleri ve eylemleri hakkında sorular sorgulamalar yapılmaya devam ediliyor. Şüphe ve şüphecilikle örtülmüş bir dünyada, gücün ayrıcalıklı küresel şeytanların elinde toplandığı düşünülüyor. Hatta dünya nüfusunu azaltmak için gizli bir ajandanın olduğunu iddia ediliyor. Bu makale küresel şeytanların hedefleri ve eylemlerinin arkasında iddia edilen gizli nedenleri ortaya çıkarmaya çalışıyor ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek isteyenlerin endişelerini ele alarak iddiaları ve karşı iddiaları araştırıyor.

“Büyük Sıfırlama” paradigma değişimi mi yoksa bir hile mi?

Dünya Ekonomik Forumu’nun “Büyük Sıfırlama” girişimi, pandemi sonrası ekonomileri ve toplumları yeniden şekillendirmek için sinsi bir plan ve Truva atı olduğu düşünenler kadar, acil küresel zorluklara çözüm sunabileceğini düşünenlerde var elbette. Büyük Sıfırlamanın sürdürülebilirlik adı altında nüfus kontrol stratejilerini uygulamak için kullanılabileceği konusundaki şüpheleri artırıyor.

Büyük Sıfırlamanın temel ilkelerinin küresel yönetişimi iyileştirmek, çevresel ve sosyal zorluklarla başa çıkmak, iklim değişikliği, gelir eşitsizliği ve sağlık eşitsizlikleri gibi krizlere uygun bir yanıt olduğunu savunanlar olsa da, endişelerini dile getirenler ise bireysel özgürlüklerin erozyonu ve gücün küresel elitlerin elinde yoğunlaşması gibi konuları sorguluyorlar.

Küresel şeytanların neyi hedeflendiklerini anlamak ve onları etkisiz kılmak için dilini ve önerilerini daha yakından analiz etmek önemlidir.

Sorgulama yapanlar, kapsamlı bir araştırma yaparak ve farklı bakış açılarını inceleyerek bilinçli kollektif bir görüş oluşturmanın önemli olduğunu belirtiyorlar. Büyük Sıfırlamanın olumlu potansiyeli olduğu iddia edenlere karşı çıkmakta “şeffaflık ve hesap verebilirliği” sağlamak önemlidir.

Küresel Şeytanlara karşı hazırlıklar yaparak ve her zaman tetikte kalarak dünyanın geleceğini şekillendirmeye aktif olarak katılabilir ve bunu milli manevi değerlerimize ve ulusal çıkarlarımıza uyumlu olmasını elbette sağlayabiliriz.

Bill Gates vizyoner bir hayırsever mi yoksa kukla ve illüzyon ustası mı?

Bill Gates, Microsoft’un kurucusu ve ünlü hayırsever olarak bilinir. Ancak, bazıları onun gerçek bir hayırsever olup olmadığını veya küresel meselelerin iplerini manipüle eden bir kukla ustası küresel şeytan olduğunu sorguluyor. Gates’in muazzam serveti ve etkisi, halk sağlığı girişimlerini manipüle etmek ve küresel nüfus sayılarını azaltmak için kullanıldığı yönündedir tüm sorgulamaklar artık. Öte yandan da, birçok insan Gates’in sağlık üzerine yaptığı çalışmalara ve acil zorluklarla mücadelesine hayranlık duyar. Bununla birlikte, birçok kişi de Gates’in etkisi ve eylemlerinin ardındaki gizli güdüler hakkında endişe duymaktadır.

Gates ailesinin sözde hayırsever girişimlerinin özellikle Gates Vakfı aracılığıyla gizli bir plan olan nüfus azalmasının hedeflediği iddia ediliyor. Aile planlaması, üreme sağlığı ve aşı programları gibi girişimlere verdikleri desteği, küresel nüfusu azaltma amacını gizlemek için kullanılan bir taktik olarak görülüyor.

Gates Vakfı ise; yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar ve eğitim dahil olmak üzere dünyanın en acil sorunlarından bazılarını ele almaya odaklandığı açıklamaktadır. Hükümetleri, STK’lar ve diğer hayır kurumlarıyla ortaklıklar yoluyla dünya çapında milyonlarca insanın yaşam kalitesini iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Küresel sağlık, vakfın ana odak alanlarından biridir ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocuk felci, sıtma ve HIV/AIDS gibi hastalıklara karşı aşı kampanyalarını savunmaktadır.

Anacak, Gates vakfının bu çabaların fedakarlıktan kaynaklanmadığına, bunun yerine nüfus artışını kontrol etmek ve önemli karlar elde etmek için bir araç olarak hizmet ettiğine inananlar hızla artmaktadır. Gates’in finansal yatırımları da inceleme altına alındığında ilaç, aşı, tıbbi müdahaleler ve genetiği değiştirilmiş GDO’lu ürünler gibi endüstrilere katılımının, küresel sağlık krizlerinden kâr elde etmek veya gıda arzını kontrol etmek gibi gizli yatırımları olduğu sonucuna varıldı.

Ek olarak, Gates’in genetiği değiştirilmiş (GDO) ürünlere yaptığı yatırımlar, küresel gıda arzı üzerindeki kontrolü hakkında şüpheler uyandırıyor haliyle. GDO teknolojisine verdiği destek, tarımı tekelleştirmek ve dünyanın gıda üretim sistemleri üzerinde etki yaratmak için daha geniş bir hedeflerinin parçası olarak görülüyor. Bu kontrol, Gates’e muazzam bir güç verecek ve potansiyel olarak gıda mevcudiyetini ve fiyatlarını kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde manipüle etmesini sağlayacaktır haliyle…

Gates vakfı; sağlık sonuçlarını iyileştirmek ve gıda güvenliğini artırmak gibi küresel zorluklara odaklanan yatırımlarının bu amaca hizmet ettiğini belirtiyor. Bunun yanında, finansal katılımının kaynaklardan ve uzmanlıktan yararlanarak bu alanlarda etkili olmasını sağladığını iddia ediyor. Ancak dünyada Gates vakfının şeffaflık ve hesap vermesini isteyenlerin sayısı hızla artmaktadır.

Aşılar bir kurtarıcı mı yoksa sessiz bir silah mı?

Bu makalede aşıları araştırmak ve güvenilir kaynaklarla işbirliği yaparak, aşıyla ilgili yaralanma ve ölüm iddialarını çevreleyen gerçeklere ışık tutmayı amaçlıyoruz.

Aşılar, modern tıbbın zirvesi ve halk sağlığında önemli bir araç olarak kabul edilmektedir. Ancak aşıların nüfus azalmasıyla alakalı olduğu iddia edilmektedir. Gerçek dünyadaki kanıtlar ise, Covid-19 aşılarının kasıtlı olarak zarar vermek, doğurganlığı kontrol etmek vb. için tasarlandığına dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Bu durum, zaten şüpheyle yaklaşan insanlar arasında endişeleri artırmaktadır.

Aşılar, bağışıklık sistemini uyararak vücudun enfeksiyonlara karşı kendini savunmasını sağlayan bir işlev görür. Covid-19 aşılarının geliştirme süreci, normalde 8 ila 10 yıl süren bir zaman çizelgesine sahiptir. Bu süre, aşı adayı kimyasal sıvıların güvenlik, etkinlik ve uzun vadeli etkilerini değerlendirmek için kapsamlı testlerin yapılmasını sağlar. Aşılar için geliştirme ve onay süreci, araştırma aşamaları, klinik denemeler ve düzenleyici incelemeleri içerir. Ancak Covid-19 aşıları için bu süreç göz ardı edilerek “Acil Kullanım” izni verilmeden önce süreç hızlandırılmıştır.

Geleneksel aşı geliştirme süreci, laboratuvarda ve hayvanlar üzerinde yapılan klinik öncesi testlerin yanı sıra üç ayrı klinik deneme aşamasında insan deneklerini içerir.

  • Faz 1 denemeleri, aşının güvenliğini ve dozaj seviyelerini küçük bir gönüllü grubunda test etme hedeflenir.
  • Faz 2 denemeleri ise aşının immünojenisitesini değerlendirmek ve güvenlik profilini daha iyi anlamak için çalışma popülasyonunu genişletilir.
  • Faz 3 denemeleri ise binlerce ila on binlerce katılımcıyı içererek aşının hastalığı önleme etkinliğini belirlemeyi amaçladı ve yan etkileri izlemeyi hedeflenir

Katılımcılar, aşı ve plasebo/grup alarak iki gruba ayrılır. Aşının etkinliği, gruplar arasındaki sonuçların karşılaştırılmasıyla değerlendirilir. Klinik deneylerin tamamlanmasının ardından, aşı geliştiricileri FDA veya EMA gibi düzenleyici uluslararası kurumlara verileri sunarlar. Bu kurumlarda aşının güvenlik, etkinlik, üretim süreçleri ve kalite kontrol önlemleri gibi verileri inceleyerek kamu kullanımı için onay vermeden önce titizlikle değerlendirirler. Ancak Covid-19 pandemisi nedeniyle aşılar için geliştirme ve onay süreci hızlandırılmış ve sadece birkaç ay sürmüştür. Acil Kullanım İzni (EUA) mekanizması, aşıların halk arasında kullanımı için düzenleyici sürecin tamamlanmasını beklemeden acil kullanıma geçilmesine izin verildi.

Bill Gates’in, büyük Covid-19 aşı araştırma ve geliştirmesi yapan şirketlerinde hisseleri olduğu ve ayrıca ilaç düzenleyicilerde başta olmak üzere küresel sağlık girişimlerine fon sağlayarak önemli finansal katkılarda bulunmuş olması düşünüldüğünde bu karar şüpheleri beraberinde getirmiştir. Tabii Covid-19 aşı yatırımlarındaki potansiyel çıkar çatışması, yatırımlarının getirilerini artırmazlarsa ilaç düzenleyicilerinden fonları geri çekmekle tehdit edebileceği öne sürüldüğü içinde yolsuzluk endişelerini artırıyor.

Acil kullanım için yetkilendirilmiş Covid-19 aşıları geliştiren şirketlerde Gates Vakfının ortak olması, potansiyel çıkar çatışmaları hakkında soru işaretleri uyandırıyor. 2016 yılında Moderna, Gates vakfının klinik araştırma öncesi bir ortamda antikor kombinasyonlarının değerlendirilmesini ve potansiyel bir mRNA enjeksiyonu için bir Faz 1 klinik denemesinin yürütülmesini içeren ilk projelerini desteklemek için 20 milyon dolar sağladığını duyurmuştu. Moderna, Gates Vakfı ile arasındaki çerçeve anlaşmasının, 2022 yılına kadar önerilen ve onaylanan devam projeleri için 100 milyon dolara kadar finansmanla sonuçlanabileceğini duyurdu. Bu anlaşmanın bir parçası olarak Moderna, Gates Vakfı’na münhasır olmayan lisanslar sağlamakla yükümlüydü.

Tesadüfe bakın ki, Gates Vakfı Covid-19 pandemisinin başlamasından hemen önce Eylül 2019’da BioNTech’ten 55 milyon dolar değerinde hisse satın almadan önce 2002’de Pfizer’den hisse satın almıştı. Böylelikle de Gates Vakfı’nın Pfizer ve BioNTech’e yaptığı yatırımlar ile ortaklıkları dünya çapında acil kullanım izni alan ilk COVID-19 aşılarından biriyle sonuçlandığı için oldukça karlı olduğunu da kanıtladı. Gates Vakfı, hızlı onay ve yaygın dağıtım sayesinde hisse senedi fiyatları önemli ölçüde artan şirketlere yatırım yaparak servetini büyütmeye devam etmektedir.

Covid-19 aşılarının gerçek dünya kanıtları ise zararlı maddeler içerdiklerini ve nüfus kontrolü yaparak doğurganlığı etkilediklerini ortaya koymaktadır. Bu iddialar, hükümet verileri ve bilimsel kanıtlar tarafından desteklenmektedir.

İstatistikler ise Covid-19 aşısının yumurtalıklar, doğurganlık, hamilelik ve yeni doğan bebekler üzerindeki endişe verici etkileri nedeniyle potansiyel nüfus düşüşünü vurguluyor. Ek olarak, önemli sayıda aşırı hızda artan ani ölümler, Covid-19 aşılamasının bir nüfus azalması felaketi için adeta bir biyolojik silah olduğunu doğrulamaktadır. Dünya üzerindeki devletler ve hükümetler, herkesi Covid-19 aşısı olmaya zorlamak için adeta birbirleriyle yarışırken, 75 milyarı doları deneysel mRNA ve grafen içerikli aşı adayı kimyasal sıvılar için karanlık bir suç sahip bir şirket olan Pfizer’e veriliyor.

Gerçek dünya verileri, Covid-19 aşılarının kullanıma sunulmasından bu yana ani ölümlerde önemli bir artış olduğunu gösteriyor. Bu artışlar mRNA ve grafen içerikli aşı adayı kimyasal sıvının güvenliği ve etkinliği konusunda endişeleri artırıyor. İşte başta Gates vakfı olmak üzere bu büyük yatırımın halk sağlığına fayda sağlamak yerine zarar verdiği düşünülüyor. Aşının dağıtımından önce ve sonrasındaki ölüm oranları arasındaki büyük farklar, aşıların güvenilirliği konusundaki endişeleri arttırıyor. (Kaynak)

Verilere göre, Avrupa genelinde EuroMOMO’ya sağlanan veriler, Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) Pfizer COVID-19 aşısı için 12 ila 15 yaş arası çocukları da kapsayacak şekilde acil kullanım yetkisini genişletmesinin ardından ani ve aşırı ölümlerde önemli bir artış olduğunu gösteriyor. 27 ülkede özellikle İngiltere ve Birleşik Krallık, Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya’da, 0-14 yaş arası çocuklardaki ölümler, 2023’ün 12. haftasına kadar %760 artmış durumda…

Aşı geliştirme, düzenleyici süreçler ve pazarlama sonrası gözetim ve denetlemede şeffaflık önemlidir. Çünkü halkın güvenini oluşturur ve bilinçli karar vermeyi teşvik eder. Ayrıca, bireylerin sağlık ve esenlikleri konusunda bilinçli seçimler yapmaları için doğru bilgi sağlamak da önemlidir.

Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Gerçeği Talep Etmek

Güvensizlik ve şüphecilikle dolu bir dünyada, şeffaflık ve hesap verebilirlik talebi artıyor haliyle de. “Gezegeni kurtarmak” bahanesiyle nüfus azaltma iddiaları karşısında güçlü kurum ve etkili figürlerin şeffaf davranmamaları nedeniyle amaçlarını sorgulayanlar arasında kaygılar artıyor.

Bunda sonra, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Bill Gates gibi etkili figürlerin girişimleri, şeffaflık ve güvenilir verileri paylaşma taahhütleriyle çevrelenmiş olsa da, bu taleplerinin gerçek niyetlerini ve insanlık aleyhine altın vuruşlar yapıp yapmadıklarını hatta bundan sonra da yapmayacakları yönünde gizli planları olup olmadığını açıklığa kavuşturmak için bağımsız soruşturmalar gerekiyor. İşte bunun içinde Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Bill Gates’in sözde iyilik iddialarını ispat etmeleri için kapsamlı veri ve kanıtlara ihtiyaç vardır. Ancak bu yönde şeffaf bilgiye “ticari sır” gerekçesi ile erişim olmadığı içinde halkın, açıklamalara inanması zorlaşıyor.

Veri kaynakları, analiz metodolojileri ve olası çıkar çatışmalarıyla ilgili şeffaflık elbette çok önemlidir. Bağımsız soruşturmalar, endişeleri ele almak ve şüpheleri doğrulamak veya çürütmek için hayati bir rol oynayabilir. Bu soruşturmalar ise saygın, güvenilir ve liyakatli uzmanlardan oluşan kuruluşlar tarafından yapılmalıdır.

Bu tür bir araştırma Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Bill Gates’in faaliyetleri ve gündemi hakkında tarafsız bir değerlendirme sağlayabilir ve belki de küresel şeytanların, insanlık aleyhine altın vuruşların hedeflendiği gizli nedenleri ortaya çıkarabilir.

İnsanlığı ilgilendiren konularda uzman çevreler tarafından aynı zamanda açık diyalog ve eleştirel düşünme, karmaşık konuları anlamak tartışma ortamları oluşturmak için önemlidir. Farklı bakış açılarını teşvik eden tartışmalar, konuyu kapsamlı bir şekilde araştırmayı mümkün kılar. Entelektüel titizlik ve bilinçli tartışma ilkelerine saygı gösteren bir ortam, bireylerin sunulan kanıtları ve argümanları değerlendirmesine ve kendi sonuçlarını çıkarmasına yardımcı olabilir. Şeffaflığı teşvik etmek ve hesap verebilirliği talep etmek, net, kanıta dayalı karar verme ve bireysel hakların ve refahın korunması için önemli bir çağrıdır.

Buradaki amaç, güçlü kuruluşların ve etkili figürlerinin eylemlerinin halkın çıkarlarına uyumlu olmasını ve incelemeye tabi tutulmasını sağlamak olmalıdır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik talepleri, özellikle dünya nüfusunu azaltma endişelerini ele alırken önemlidir. Eleştirel düşünme ve açık diyaloğa vurgu yapmak, bireyleri bilinçli kararlar almaya ve geleceklerini korumalarını güçlendirir.

Sonuç: Ayırt Etme Gücü ve Harekete Geçirici Mesaj

Eleştirel düşünme, gerçeğe ve özgünlüğe özlem duyulan bir dünyada önemli bir araçtır. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ile Bill Gates’in niyetlerini ve eylemlerini sorgularken, kanıtların analizi, güvenilir kaynaklara dayanma ve yapıcı diyaloğu teşvik etmek önemlidir. Bu şekilde, potansiyel gerçeği ortaya çıkarabiliriz. Bilgi ve eleştirel düşünme ile donanmış bireylerin yaşadıkları dünyayı şekillendirmelerine yardımcı oluruz.

Araştırma sürecinde şeffaflık ve hesap verebilirlik önemlidir.
Şüpheler ve şüphecilik devam etse de, doğrulanmış iddialardan temelsiz komplo teorilerini ayırmak önemlidir. İnsanlığı ilgilendiren meseleler üzerine güçlü kurumlardan ve etkili bireylerden şeffaflık talep etmek, güvenin yeniden inşası için yardımcı olabilir. Küresel güçlüleri (Küresel Şeytanları) bir çok problemden sorumlu tutarak açık bir diyalog teşvik edilebilirse, geleceği şekillendirebiliriz.

Küresel şeytanların sebep olduğu problemlerde çözüm odaklı etkili yol almak için şeffaflığın gerekliliğini vurgulayarak gerçeği aramak zorundayız. Eleştirel değersayımına dayalı düşünceyle meşgul olmak, algıya yönelik varsayımlara meydan okumak, adalet, eşitlik ve gerçeğe ulaşmak için daha iyi bir dünyaya katkıda bulunmak her bireyin sorumluluk hissetmesi gerekir.

Velhasıl; Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Bill Gates tarafından propaganda edilen nüfus azaltma planı bundan sonra çok ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir.