Hamza Yardımcıoğlu, Erkan Trükten ve Ömercan Talu, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Gündem 2030” olarak adlandırdığı projeyi ve bu projenin Türkiye ekonomisi ile vatandaşları üzerindeki olası etkilerini tartıştılar.
Bu durumlar, artan maliyetler ve halkın bu maliyetleri karşılayabilme kapasitesi ile ilgili belirsizlikleri de kapsamaktadır. Konuşmacılar, Türkiye’deki yaklaşan seçimlerin ekonomik etkilerini ve Küresel Sıfırlama Fonu gibi yeni gelir kaynaklarını da değerlendirdiler.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın dijital dönüşümü, Ocak 2023’te yayınlanan bir raporla öne çıkmaktadır. Bu rapor, 2020’den bu yana başlatılan dijital para araştırmaları ve kurulan ortaklıklar gibi adımları detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Projenin ilk aşaması 2023 yılında tamamlanmış olup, şu anda dijital Türk Lirası’nın piyasaya sürülmesine yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapıldığı ikinci aşama sürmektedir. Uluslararası ödeme sistemi Swift de, 2024 yıl sonuna kadar yeni bir dijital merkez bankası parası platformunu devreye sokmayı hedeflemekte olduğu konuşuldu.
Konuşmacılar, özellikle Türkiye ve Avustralya’da dijital kimlik ve finans sektörlerindeki mevcut ve yakın gelecekteki gelişmeleri tartıştılar. Cinsiyet ayrımı yapmayan dijital kimlik kartlarının ortaya çıkışını, Avustralya’da bu konuda yasaların kabul edilmesini ve karbon vergileri ile diğer düzenlemelerin yakında uygulanmasını ele aldılar.
Erkan Türk, karbon vergisinin uygulanışını ve vatandaşlar üzerindeki olası etkilerini ele aldı. Ayrıca, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in dijital dönüşüm ve devlet bürokrasisine dair görüşlerine de değindi. Bireysel hakları sınırlayan ve uygulanmayan bazı maddeler içeren mevcut anayasaların yerini alacak yeni bir anayasanın, küresel düzende önemli değişiklikler yaratacağını savundu.
Konuşmacılar, Türkiye’de milyonlarca insanın kimlik ve telefon numaralarını kapsayan kişisel bilgilerin sızdırılmasını ve dijital çağda bu tür bilgilerin korunmasının önemini tartıştılar. Ayrıca, iklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadelede bireysel özgürlükleri sınırlayarak daha iyi bir yaşamı amaçlayan İklim Değişikliği Kanunu gibi yeni düzenlemeleri de incelediler. Yasadışı olarak yürürlüğe giren bazı düzenlemeler iptal edilse de, bu düzenlemeleri uygulayan kişilerin henüz herhangi bir yaptırımla karşılaşmadıkları belirtildi.
Aktivist ve öğretmen Erkan Türk, Türkiye’deki protestolar sırasında arkadaşları ve diğer öğretmenlerle birlikte karşılaştığı sayısız engel ve absürt durumları anlatırken, katılımcıların olmadığı mitingler için düzenlenen yönetmelikler ve bürokratik engellerle ilgili yaşadıkları zorlukları dile getirdi.
Programda kimlik bilgilerinin ifşa edilmesi ve bu konuyu haberleştiren bir gazetecinin tutuklanmasını da ele aldılar.
Konuşmacılar, Türkiye’deki e-devlet sistemi aracılığıyla ve YSK üzerinden siyasetçilerin kişisel bilgilere erişebilmesiyle ilgili potansiyel skandalların meydana gelebileceğini tartıştılar. Ayrıca, diğer demokratik ülkelerde yaşanan benzer sorunlara işaret ederek, bu durumun Çin modeliyle olan ilişkisinin incelenmesinin önemine dikkat çektiler.
Konuşmacılar, 2022 yılında Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş sırasında Avrupa ve Kanada’da meydana gelen olayları tartıştı. Yüksek gerilimin küresel enerji krizi, protestolar, toprak ve hayvan kayıpları gibi sorunların ortaya çıktığını vurguladılar. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu tarihine ve hiyerarşi ve kulluk kavramlarına odaklanarak, Türkiye’nin bu tür durumlarla başa çıkma konusunda tarihsel deneyime sahip olduğunu belirttiler.
Erkan Türk, enerji santrallerinin çoğunlukla fosil yakıtlardan enerji üretmesinin çelişkisini tartışırken, elektrikli araçlar aracılığıyla karbon emisyonlarını azaltma çabalarını destekleyenlerin dünya genelindeki benzer durumları nasıl ele aldıklarını merak ettiğini ifade etti. Ayrıca, ülkelerin enerji üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını devam ettirmeleri halinde, karbon emisyonlarını azaltma taahhütlerinin ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulandı.
Konuşmacılar, İstanbul’un deprem riski yüksek bölgelerini gösteren mahrumiyet riski haritasının önemini vurgulayarak, bu projelerin uygulanmasında bürokratların rolünü ve şehir planlaması üzerindeki etkilerini tartıştılar. Ayrıca, Murat Kurum’un 1,5 milyon yeni konut inşa edileceği ve altı milyon İstanbullunun taşınacağı yönündeki açıklaması gibi İstanbul’un yönetimiyle ilgili çeşitli konulara da değindiler. Ayrıca, İstanbul’un yönetim tarihine ve City of London Corporation’ın İstanbul’un geleceğini şekillendirmedeki rolüne de değindiler.
Konuşmacılar fosil yakıtlardan elektrik üretimine geçişi ve elektrikli araçların lojistik üzerindeki etkisini ele almaktadır. Sadece elektrikli otomobillere bireysel erişimin önemini değil, aynı zamanda elektrikli kamyonların konuşlandırılmasının getirdiği lojistik zorlukları da vurguladılar. Küresel sıcaklık değişimleri, yanlış bilgilendirme ve bir asır önce uluslararası anlaşmazlık konusu olan tarihi Kanal İstanbul projesi de tartışma konuları arasında yer alıyor.
Konuşmacılar, Lozan Antlaşması ve Montrö Sözleşmesi, köprülerin inşası, insanların merkezi bölgelerden sürülmesi ve yabancı güçlerin, mültecilerin ve gecekonducuların İstanbul’a müdahalesi gibi İstanbul’un mevcut durumunu şekillendiren tarihi olayları tartıştılar. Küresel mülteci politikasına ve Türkiye’nin Suriye’deki rolüne de değinen konuşmacılar, Türkiye’nin eylemlerinin bölgesel istikrarsızlığa katkıda bulunabileceğini öne sürdüler.
Konuşmacılar, Suriye ile ilgili jeopolitik projeleri ve Türkiye’nin çok kültürlü yapısının inşasını tartıştılar. Suriye’nin bölünmesinin ardından Türkiye, yeni bölgelerin oluşturulmasında etkin bir rol üstlenerek güvenlik ve düzenin sağlanmasında garantör konumuna geldiğini ancak bu süreç, Türkiye’yi çeşitli risklere maruz bırakmış ve mülteci krizi gibi yeni meydan okumaları doğurmuştur. Türkiye’nin çok kültürlü bir yapıya sahip olmasının, ülkenin kültürel kimliğini, ekonomik yapılarını ve küresel diplomasisini desteklemek adına uluslararası harekete geçilmesini gerektirdiğini ifade edildi.
Konuşmacılar, mevcut kültürel yapı projelerini ve bunların potansiyel risklerini ele almakta, bu projelerin kendi perspektiflerine nasıl entegre edilebileceğini ve muhalif taraflarla etkileşimin nasıl yönetileceğini tartıştılar. Ayrıca, ‘kurt kapanı’ veya ‘perde olayı’ gibi durumlarla başa çıkabilmek için yeni bir bakış açısı ve strateji geliştirme gerekliliğini vurguladılar.
Konuşmacılar ayrıca katliam ve bombalama eylemlerinden sorumlu olanlar da dahil olmak üzere çeşitli şiddet olaylarını ve bu olaylara karışan kişileri tartışmaktadır. Ayrıca, küresel durumun beklendiği gibi ilerlediğini ve devam eden mülteci krizinin önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşeceğini ekleyerek konuşmasını bitiriyor.
***
Şunu da asla unutmamalıyız;
Küresel Elit Şeytanların (KEŞ) insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
(Get up and wake up! Stop the evil!)