İsviçre’nin Davos kasabasında her yıl düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) zirvesi, 2024 Ocak ayının 15-19 arasında sürecek olan etkinliklerinde, Küresel Şeytani Ölüm Çetesi’nin günden güne eriyen potansiyel gücünü tartışmayı amaçlıyor…

Forum, Çin başbakanı, Avrupa Komisyonu başkanı, devlet başkanları, BM genel sekreteri, Dünya Sağlık Örgütü başkanı ve ABD dışişleri bakanının da bulunduğu çok çeşitli küresel liderleri, üye ülkelerin devlet başkanlarını veya temsilcilerini bir araya getirdi.

Zirvenin teması ise, Planlı sahte pandemi olan Covid’in anlatısının dünya genelinde önemli bir kitle kaybettiği 2021’den bu yana tartışılan bir kavram olan “Güveni Yeniden Kazanmak” olarak açıklandı ise de işin aslı hiçte öyle değil

Tartışmalarda şu temel alana odaklanacaklarmış:

  • Güveni yeniden taelemek/kazanmak
  • Bölünmüş bir dünyada güvenlik ve işbirliğinin sağlanması,
  • Yeni bir çağ için büyüme ve istihdam yaratılması,
  • Yapay zekanın ekonomik ve sosyal bir itici güç olarak kullanılması;
  • İklim, doğa ve enerji için uzun vadeli bir strateji geliştirilmesi ve iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisinin ele alınması.

Haftanın “İklim Değişikliği Sağlığınızı Etkilediğinde” başlıklı ilk paneli, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini ölçen yeni bir WEF raporunun yayınlanmasıyla aynı zamana denk gelmeside tevafük olmadığının bilinmeisnde fayda vardır.

Aynı program kapsamında Dünya Sağlık Örgütüde (DSÖ) boş durmuyor tabiiki. Birçok panele de ev sahipliği yapıyor

İklim değişikliği ve sağlık arasındaki etkileşimi tartışmak üzere bir panele ev sahipliği yapıyor. DSÖ Özel Elçisi Vanessa Kerry, iklim krizinin bir sağlık krizi olarak önemini ve konuyu ele almak için halk sağlığı stratejilerine duyulan ihtiyacı vurguladı.

DSÖ’den Tedros Adhanom Ghebreyesus’un moderatörlüğünü yaptığı “Obezite Salgınıyla Mücadele” konulu panelde ilaç olarak gıda da tartışıldı. “Aşırı Turizmle Mücadele” gibi konularla aslınd aseyahat kısıtlamalarının nasıl olabileceğini tartışmaya açtı.. Panelde ayrıca şu anda dünya nüfusunun %46’sından fazlasını temsil eden ve G7’den daha büyük bir GSYH’ye sahip olan BRICS ülkelerinin küresel jeopolitik ve ekonomik manzara üzerindeki etkisi de tartışıldı. Panelde BRICS’in geleceği, yapay zekanın kullanımı, güven ve Rusya’nın yokluğu da tartışıldı. DSÖ’nün biçrok sunumları ve gündem maddeleirni ele alması bekleniyor.

Asıl Gündem Küresel Sansür Uygulamalarını Yaygınlaştırılmasıydı…

Davos’taki yıllık toplantısında “özel bir konuşma” yapan seçilmemiş ama atanmış olan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen iklim değişikliği, jeopolitik ortam, demografik değişimler ve teknolojik ilerlemeler gibi büyük küresel zorluklarla mücadele etme kabiliyetini sınırlayan dezenformasyon ve yanlış bilgilendirmenin ciddi risklerinin altını çizerken; “Önümüzdeki iki yıl boyunca küresel ekonomi için en büyük endişenin çatışma ya da iklim değil, sosyal ağlar ve medya üzerinden dezenformasyon ve yanlış bilgilendirmeler” olduğunu söyledi.

Leyen (çamaşır leğeni değil) toplumların kutuplaşmasının ve yanlış bilginin yayılmasının uluslararası ekonomi için önemli bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. En büyük sorunun “dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme, hemen ardından da toplumlarımızın kutuplaşması” olduğunu vurguladı. Leyen dezenformasyonu engellemek için hükümetler ve özel sektör arasında ortaklıklar kurulması çağrısında bulundu. Çözümlerin ülkeler, şirketler, hükümetler ve “demokrasiler” arasındaki işbirliğinde yattığını vurguladı. Hükümetlerin yanlış bilgilendirmeyi önleme ihtiyacını ifade özgürlüğünü koruma ihtiyacıyla dengeleyerek çok yavaş hareket edebileceği veya artan düzenleyici kontrolü insan haklarını baltalamak için kullanabileceği konusunda uyardı.

Ursula von der Leyen, Küresel Şeytani bir kuruluş olan WEF’in 10 yıllık uzun vadeye kıyasla önümüzdeki iki yıl için en önemli riskler tablosunun “yanlış bilgilendirme” ile başarılı bir şekilde mücadele edebileceğine inandığını, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyonu gündeme alması birinci sıraya alması gelecekte Küresel Şeytanlar ve işbirlikçi devletlerin ve hükümetlerin “Büyük Sıfırlama hedefinin” gerçekleştirilmesi için dijital hizmetlerde, sosyal ağlarda ve medyada daha fazla sansür anlamına gelmekte…

DeepLearning.AI’nin kurucusu Andrew Ng ise yaptığı sunumda teknolojinin kendisinden ziyade yapay zekanın “uygulamalarını” düzenlemenin önemini vurguladı. Yapay zekanın yarattığı potansiyel sorunlarla ilgili uyarılar yapılırken, gerçek potansiyel sorunların göz ardı edildiğini savundu ve sansasyonel risk değerlendirmeleri yapılırken, gerçek potansiyel sorunların göz ardı edildiğini öne sürdü. Yapay zekayı şeytanlaştırmak yerine, onu “uygulamaları” aracılığıyla kontrol etmenin zamanının geldiğini öne sürdü. Ayrıca, insanları kâr amacıyla duygusal olarak manipüle edebilen sistemlerden düzenleme gerektirecek bir şey olarak bahsetti.

Yapay Zeka uygulamalarının risk seviyesine göre sınıflandırılmasını öneriyor ve tıbbi cihazlar gibi “gerçekten riskli” durumlardan “sözde iyi niyetle” bahsediyor olsada, dezenformasyondan bahsettiğinde sınıflandırması belirsizleşiyor ve potansiyel olarak dezenformasyon yayan sohbet sistemlerinin yalnızca kolayca tanımlanabilir değil, aynı zamanda riskli olduğunu ve kesinlikle sansürlenmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca, hem küçük hem de büyük modellerin “kötü tıbbi tavsiye verme” ve “dezenformasyon üretme” açısından eşit derecede tehlikeli olabileceğine inanarak, Yapay Zeka projelerinin bir kısmının işlevine göre çelişkili olarak karşı çıkıyor. Yapay Zeka teknolojisinin serbestçe çalışmasına izin verirken, kullanımına ilişkin özellikle enformasyon alanında düzenlemeleri sıkılaştırmanın gerektiğinde kesinlikle sansürün uygulanması gerektiğini savundu. Bu da niyetin arkasında başka bir şeytani düşünce olabileceği şüphesini doğurmaka.

David Friedberg, bireyler için merkezi olmayan bir teknoloji platformu olarak açık internet döneminin sona erdiğini belirtti. Chamath Palihapitiya, Avrupa’nın aşırı erişimini ve yarı-merkezi planlamasını eleştirirken, David Sacks sosyal ise medya şirketlerinin yasadışı içeriği kaldırmasını gerektiren ancak bunu tanımlamayan yasanın muğlaklığını eleştirdi.

Harvard profesörü Naomi Oreskes, dezenformasyonun yayılmasının sosyal medya şirketleri tarafından en üst düzeyde güçlendirildiğini ve bununla mücadelenin öneme vurgu yaptı. Sosyal medyada ve sosyal ağlarda “dezenformasyonun” dünya çapında yaygınlaştırılmasından eski ABD Başkan Trump’ı sorumlu tutarak, sorunun önemli bir kısmının sosyal medya şirketlerine ve bazı medya şirketlere atfedilebileceğini belirtti. Trump ve destekçilerinin son yıllarda çevrimiçi sansürün en ağır yüküyle karşı karşıya kalmasına rağmen Oreskes, sosyal medya platformlarının Trump’ı sansürlemediğini çünkü Trump’ın yeniden Başkan olursa; “şirket vergilerini azaltacağını” düşündükleri için sansür uygulamadıklarını öne sürerek iddiasını gerekçelendirmesi ise hayli ilgimizi çektiğini belirtmek isteriz.

Oreskes’in önerdiği çözümler ifade özgürlüğü açısından endişe verici sonuçlar doğurmakta ve küresel sansürün Küresel Şeytanların hedefi olan Büyük Sıfırlama için olmazsa olmaz acil ve önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Sonuç olarak;
Kürsel Şeytani çete WEF’teki elitler ise hep bir ağızdan dijital medya ve İnternet sektörünün daha fazla sansür yapması gerektiğinde hem fikirdirler artık. Küresel hale getirilmek istenen Dijital Hizmetler Yasası interneti Küresel şeytanların şeytani hedeflerinin gerçekleştirilmesine engel olmaması için kontrol etmeye yöneliktir.

Ademin nesline düşman oldukları için empati yoksunu küreselciler gerçeklerden ve yayılmakta olan farkındalıktan korkuyorlar. Davos konferansında, şeytana taptıklarından dolayı akli dengesini yitiren küreselci bireyler internet ortamında sorgulanmaktan ve yüksek sesle yapılan itirazlardan korktuklarını açıkça ortaya koymuşlardır.

Küreselciler sosyal medyayı, sosyal ağları ve medyayı sansürlemek ve eleştirel düşünenleri susturmak istediklerini ifade ederken aynı zamanda dezenformasyonun ana kaynağının WEF üyesi olan hükümetler, Dünya Ekonomik Forumu ve Birleşmiş Milletler olduğunu gizlemeye çalışmaları artık iyice sırıtıyor. Bu yıl Davos konferansına katılan üye ülkelerden siyasilerin sayısının geçen yıllara nazaran oldukça azaldığını görmekteyiz. Bunun sebebide pek çok ülkede kamuoyunun uyanması ve önemi ölçüde duyarlılığınınoluşturduğu siyasi baskıdan kaynaklanmaktadır. Katılımın azaldığını hissettirmemek içinde eksikleri kullanışlı işadamları ile doldurmuşlar.

Büyük Sıfırlama gerçeğini uçuk komplo teorisi diyerek görmeyi reddedenlerin dezenformasyon ve yanlış bilgilendirmenin gerçek kaynaklarının kim olduğunu anlatmaya çalıştık bu makalemizde.
***

Küresel Şeytanların insanları köleleştirme gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar ise uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanların planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığı vereceği vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…

Guweste
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de.!)