Sosyal medyanın etkisiyle dünya genelinde birçok insan, gökyüzündeki uyduların NASA’nın Ay’a inişinin bir aldatmacası gibi olduğunu öne sürüyor.
Gizlilikten çıkarılan belgeler, NASA’nın uzay, ay ve uydularla ilgili açıklamalarının bir aldatmaca olduğu iddialarını destekler nitelikte görünüyor.
NASA’nın yalan söylediği tek şey Ay’a iniş mi?
Son zamanlarda bazı uluslararası dergiler, astronotları ve zengin sivilleri uzaya göndermenin bir aldatmaca olduğunu ve bunun 95 milyar dolarlık bir hayali pazarın plan olduğunu iddia ediyorlar.
Dünya çapında CO2 ile ilgili iklim aldatmacasından anlaşılacağı üzere, bilim de sahtekarlık ve finansal dolandırıcılıkla yozlaşmıştır diyebiliriz. Bu makale, dünyamızı bir örümcek ağı gibi saran uyduları ve devlet uzay ajanslarının uydu programlarını incelemektedir.
Uydu iletişim sistemi…
Günümüzde veri, internet ve ses iletişimi, Dünya’nın milyonlarca kilometrekarelik yörüngesinde bulunan binlerce uyduya bağlıdır.
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Japonya Havacılık ve Uzay Araştırma Ajansı (JAXA), Rusya Uzay Faaliyetleri Devlet Kurumu (Roscosmos), Hindistan Uzay Araştırma Örgütü (ISRO), Çin Ulusal Uzay Ajansı (CNSA) ve diğer ülkeler, koordinasyon içinde çalışmaktadır. 2024 yılı itibarıyla, 74 farklı devlet uzay ajansı uzay sistemleri ve araştırmaları üzerine faaliyet göstermektedir. Uzay iletişimi, bu sayısız uydu arasında gerçekleşirken, Dünya yörüngesinde dönen çok sayıda uydu ve uzay enkazı sorunu da gündemdedir.
Bazı insanlar, uyduların iddia edildiği kadar yüksek olmadığını ve devlet uzay ajanslarının gerçekleştirdiği uydu fırlatmalarının bir aldatmaca olduğunu öne sürüyorlar.
Onlar, uyduların Dünya’nın detaylı fotoğraflarını çekmesi gerektiğini, fakat komplo teorisyenlerinin, uydu balon programları aracılığıyla fırlatıldığı iddia edilen tüm uyduların yalnızca 60.000 ile 200.000 feet yükseklikte olduğunu savunduklarını belirtiyorlar.
İnsan yapımı uydular onlarca yıldır uzayda olmasına rağmen, komplo teorisyenleri bunların modern bilimin bir hilesi olduğunu iddia ediyor. İnternette dolaşan ve uzaydaki uyduların bir aldatmaca olduğunu ileri süren videolar, bu iddialara karşı eğlenceli bir bakış açısı sunuyor.
Uzay ajanslarının sundukları, Dünya’daki gerçekliği mi yoksa uzaydaki gerçekliği mi yansıttığını daha yakından inceleyelim.
Büyük devletlerin uzay ajansları, uyduların uzaydaki görüntülerini bilgisayar tarafından oluşturulmuş görüntüler (CGI) olarak sunuyorlar; ancak, bu görüntülerin gerçek olmadığı iddia ediliyor. Gerçekte, uzaydaki uyduların CGI olmayan fotoğraflarının çekildiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Uydular, düşük teknolojili yer tabanlı yöntemler ve yüksek irtifa balonları kullanılarak onlarca yıl boyunca kullanılmıştır. ABD hükümeti, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında yüksek irtifa balonlarını kullanarak bugün uyduların yerine getirdiği işlevleri gerçekleştirmiş ve 1950’lerde bir uydu balonu programına sahip olmuştur. Veriler, onlarca yıldır radyo kuleleri ve denizaltı kabloları aracılığıyla iletilmektedir.
Uzun menzilli navigasyon (LORAN), İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD tarafından geliştirilen hiperbolik bir radyo navigasyon sistemiydi. 1970’lere gelindiğinde, Loran-C’nin uygulanması için gerekli elektronik ekipmanların maliyeti, ağırlığı ve boyutu, katı hal elektroniği ve erken dönem mikro denetleyicilerin kullanımıyla büyük ölçüde azaltılmıştı. Loran-C, Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya ve tüm Atlantik ve Pasifik bölgelerinde en yaygın ve geniş çapta kullanılan navigasyon sistemlerinden biri haline geldi. Sovyetler Birliği, neredeyse aynı özelliklere sahip CHAYKA sistemini işletmekteydi. 1990’larda sivil uydu navigasyonunun ortaya çıkışı, Loran-C’nin kullanımında hızlı bir düşüşe sebep oldu.
Bu durumda akla şu soru geliyor; Eğer yer tabanlı LORAN ucuzsa, binlerce iletişim uydusunu yüzlerce mil uzaya fırlatmak neden pahalı olsun ki?
Uzmanlar, Dünya yörüngesinde yaklaşık 7.500 aktif uydu olduğu ve her hafta ortalama 50 yeni uydu fırlatıldığı konusunda hemfikir. Yüksek irtifa uydu balonları, yüzlerce mil yükseklikteki uydu fırlatmalarına kıyasla daha ekonomiktir.
Yüksek irtifa gözetleme balonları, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kullanılmakta ve genellikle 80.000 ile 120.000 feet yükseklik arasında seyrediyorlar. Yörüngedeki çoğu uydu ise yaklaşık 100 ile 1.243 mil yükseklikte dolaşırken, bazı özel uydular 22.370 mile kadar çıkabilmektedir.
Ancak yüksek irtifalara çıkıldıkça, aerodinamik denge ile ilgili ciddi sorunlar meydana gelmektedir. Uyduları uzaya göndermek için kullanılan roketler ağır nesnelerdir. Analistlere göre, yaklaşık bir ton veya daha fazla ağırlığa sahip herhangi bir cisim, bir motor tarafından desteklenmedikçe veya bir balona bağlanmadıkça gökyüzünde süzülemeyecek ve aerodinamik dengesini koruyamayacaktır.
Google’ın Project Loon girişimi, stratosferde süzülen balonlar kullanarak dünyanın uzak bölgelerine 3G hizmeti sağlamayı hedeflemektedir. Stratosferdeki platformlardan oluşan bir ağ, uydulara kıyasla daha ucuz ve esnek bir kapsama alanı sunabilir ve gerektiğinde hızlı bir şekilde devreye sokulabilir.
Elon Musk’ın SpaceX şirketi, Starlink uydularını 24 Eylül 2022’de yörüngeye gönderdi ve alınan görüntüler, uyduların Dünya’dan 550 km yükseklikte olduğunu gösterdi. İlk büyük uydular grubu, Mayıs 2019’da 60 uydu içeriyordu ve her biri 227 kg (500 lbs) ağırlığındaydı. SpaceX, uzaydaki kalabalıklaşma endişeleri nedeniyle bu uyduları 550 km gibi görece düşük bir yükseklikte konumlandırmaya karar verdi.
Gizliliği kaldırılmış belgeler, NASA’nın 1950’lerdeki uydu balon programını tanımlıyor ve bazı uzmanlar, 1940’lardan itibaren tüm uydu programlarının aslında balon programları olduğunu iddia ediyor. Bu belgelere göre, NASA’nın roket programından önce, tüm küresel uydu programı bir balon programıymış. MIR uzay istasyonu da dahil olmak üzere birçok uydu projesi, NASA’nın iddialarının aksine, roketlerle değil, İsveç’teki Esrange Uzay Merkezi’nden balonlarla fırlatılmış.
Uydu telefonları, cep telefonu sinyallerinin ulaşamadığı uzak bölgelerde kullanılır çünkü sinyallerini uzaydaki uydu ağlarından alırlar ve dünyanın en ıssız yerlerinde bile kesintisiz kapsama sağlarlar. Ancak, uydu telefonlarının yüksek irtifa uydu balonlarıyla veya en yakın cep telefonu kulesiyle iletişim kurması, sinyalin daha güçlü olması nedeniyle genellikle daha iyidir.
Uydular, ilk olarak 1945 yılında bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke tarafından tasarlandı ve bugün uydular bilimsel bir gerçek olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
NASA’nın Ay’a inişi hakkında aldatmaca iddiaları ortaya atılmıştır.
Bazı kaynaklar, NASA’nın birçok üst düzey yetkilisinin Mason olduğunu ve hatta astronot Edwin ‘Buzz’ Aldrin’in bir Mason olarak Tapınak Şövalyesi Haçı ile ödüllendirildiğini iddia etmiştir. British Columbia ve Yukon Masonluk Büyük Locası’nın Masonik web sitesinde yer alan bir liste, NASA yöneticilerinin, astronotların ve bilim insanlarının çoğunun Mason olduğunu kabul etmektedir. Listede Edwin E. “Buzz” Aldrin Jr., Leroy Gordon Cooper Jr., John H. Glenn Jr., Virgil I. “Gus” Grissom, James Irwin, Edgar D. Mitchell, Walter M. Schirra Jr., Thomas P. Stafford, Paul J. Weitz, Clark C. McClelland, James Edwin Webb, NASA Üniversitesi ve Kenneth S. Kleinknecht gibi isimler bulunmaktadır.
Küresel Elit Şeytanların hakimiyeti altındaki bankacılık unsurları, siyasi ve büyük şirketlerin güç yapıları ile Masonluk’un üst düzeyleri arasındaki ilişki dikkat çekici bulunmaktadır. ABD’nin radyo spektrumunun bazı bölümlerini yerel kullanım için lisanslaması, televizyon, uydular, cep telefonları ve dijital radyo için ayrılan bantlarla hava dalgalarının ticarileştirilmesi de tartışma konusudur.
Günümüzde birçok radyo, TV ve internet platformu, küresel elit şeytanların ideolojilerini papağan gibi tekrarlayan bir yöne doğru ilerlemektedir. Bu platformlar tarafından yayılan haberlere ve anlatılara karşı çıkanlar, sözde demokrasi için tehlikeli olarak görülmektedir.
Asıl kritik soruya gelince;
Eğer küresel web sitelerinin uyduları uzayda ise, bu uyduları kim kontrol ediyor?
***
Şunu da asla unutmamalıyız;
Küresel Elit Şeytanların (KEŞ) insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
(Get up and wake up! Stop the evil!)