Çin’in beyin savaşı silahları tehdidi artık teorik değildir ve olağanüstü durumlarla sınırlı alışılmadık bir silah olarak görülmemelidir. Nöro-saldırı kabiliyetleri artık askeri kabiliyetlerin standart bir parçası olarak kabul edilmektedir. Elde taşınabilen silahlar ya da elektromanyetik ışınlar atan daha büyük silahlar olabilen bu silahlar, beyne doğrudan saldırmak ya da beyni kontrol etmek için mikrodalga ya da yönlendirilmiş enerji teknolojisini kullanmaktadır.

İnsanlık aleyhine olan bu tehdidi ele almak için nöro-savaş silahlarının tehlikeleri konusunda farkındalık yaratmalı ve nörobilim ve bilişsel bilim çalışmalarının etik açıdan incelenmesi gibi uluslararası tartışmalar ve politikalar başlatmalıdır.

ABD Kara Harp Akademisi Stratejik Çalışmalar Enstitüsü 1997 yılında kapsamlı Kurumlar Arası Entegre Veri Tabanının dünya çapındaki potansiyel isyancı destekçilerini belirlemek için kullanılacağı bir senaryo öneren bir çalışma yayınlamıştı. Bu proje ABD’nin dünya nüfusunu kontrol etmeye çalışıp çalışmadığı sorusunu gündeme getirmektedir; zira ABD, Rusya ve Çin, nihai hedefi tüm dünyayı kontrol altına almak olan, dünya çapındaki insanların düşünce ve eylemlerini potansiyel olarak etkileyebilecek sistemler üzerinde çalışmaktadır.

İnsan beynindeki sinir uyarıları elektrik akımları tarafından taşınır.

İnsan beynindeki sinir uyarıları, elektromanyetik dalgalar tarafından uyarılabilen elektrik akımları tarafından taşınır. Bu elektriksel uyarılar insan düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını etkileyebilir. 1962 yılında Amerikalı bilim adamı Allan H. Frey, 300 metre mesafedeki gönüllülerde ses algısını tetiklemek için darbeli mikrodalgalar kullanarak bir deney gerçekleştirdi. Bu deney tutarlı sonuçlarla birçok kez tekrarlanmıştır. 2012 yılında ABD hükümeti darbeli mikrodalgalara verilen biyolojik tepkilerle ilgili daha fazla araştırmayı gizleyerek “SSCB’ye fayda sağlamaması için bilgilerin yayılmasını engelledi” diye bilinir.

Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’nın eski müdürü John B. Alexander, “Yeni Zihinsel Savaş Alanı” adlı makalesinde insan beyni faaliyetlerinin uzaktan kontrolünden bahsetmiştir.;

“Işınla Beni Spak…”

Bu alanda büyük bir atılım yapan kişinin nükleer silahlara sahip olmak gibi önemli bir avantaja sahip olacağını belirtmiştir. Halihazırda zihnin gücünden yararlanan, iyileştirme ya da hastalığa neden olma yeteneğinin uzaktan aktarılması gibi ölümcül yetenekleri kanıtlanmış silah sistemlerine sahibiz ve bu da görünürde bir neden olmaksızın hastalık ya da ölümle sonuçlanıyor. Ekstra düşük frekanslı (ELF) dalgalar kullanılarak büyük ölçekli davranış değişikliğinin potansiyel etkisi de endişe vericidir elbette.

ABD ve Rusya, iyonosferde beyin frekanslarında mikrodalgaları titreştirerek güçlü elektrik akımları üretebilen ve gezegenin geniş alanlarında insan beyinlerinin potansiyel kontrolüne olanak tanıyan sistemler geliştirmiştir. 1999 yılında Avrupa Parlamentosu HAARP ile ilgili bir karar alarak Avrupa Birliği’ni yeni “öldürücü olmayan” silah teknolojilerinin düzenlenmesini ve yeni silah stratejilerinin geliştirilmesini takip etmeye çağırmıştı. Sovyetler Birliği’de 1981 yılında iyonosferde beyin frekanslarında elektromanyetik dalgalar üretebilen “Sura” sistemini inşa etmişti.

Allen Frey tarafından yapılan deneyler, cep telefonu sistemlerinden gelen darbeli mikrodalgaların benzer frekanslarda (425 MHz, 1310 MHz, 2982 MHz) kafatasının altına nüfuz edebildiğini göstermişti. Bu da cep telefonu teknolojisinin, mikrodalga sinyalleri beyin frekanslarında titreştirildiğinde insan zihninin ve bedeninin faaliyetlerini manipüle etmek için kullanılabileceği anlamına gelmektedir ki 5G ve yakında hayatımıza girecek olan 6G teknolojisinin riskli olabileceğini göstermektedir.

7 Ekim 2022’de 23 ülke, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Danışma Komitesi’nden nöroteknolojinin insan haklarının geliştirilmesi ve korunmasıyla ilgili etkileri, fırsatları ve zorlukları hakkında bir çalışma yapmasını talep eden bir belge imzaladığını da hatırlatmak istiyoruz.

Eğer bireyler kendileri için, özellikle çocukları için düşünce ve duygu özgürlüğünün garanti altına alındığı bir dünya istiyorlarsa, hükümetlerini ve parlamentolarını zihinlerinin ve bedenlerinin hangi teknoloji ile olursa olsun manipüle edilmesinden koruyacak yasalar çıkarmaya zorlanmasına aktif olarak katılmalıdırlar. Dünyanın daha huzurlu bir yer olması için nöroteknoloji ve zihin kontrol silahlarına karşı olmak bir tercih meselesi değil zarurettir.
***

Yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar ise uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya müddetçe şeytanın planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve uyanık kalmak istediğiniz için teşekkürler…

Bu makalede Mojmir Babacek’ın anlatılarından faydalanılmıştır…