Kalk Ve Uyar! Kötülüğe Dur De!

Hero Image

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İdeolojisine Karşı Öneriler

  • 18 Mar 2024

  • Paylaş:
Blog Detail Header

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İdeolojisine ve Politikalarına Karşı Neler Yapılabilir?

 

1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar yeniden gözden geçirilmelidir. Nitekim Hırvatistan'da İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması geniş ölçekli tepkilerle karşılanmış, Macaristan, üniversitelerdeki toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları programını yasaklamış, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi ise İstanbul Sözleşmesi'nin anayasaya aykırı olduğuna karar vermiştir.
 

2. Bu politikalar, kadını erkeğe karşı rekabete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır. Bu durum, kadının fıtratını ve sınırlarını zorlamakta, strese sokmakta, bu anlamsız rekabete girdiği için çocuk yapamamakta, sıcak bir aile yuvası kuramamakta, huzuru aramaktadır.
 

3. Kadının iş yaşamına teşvik edilmesi (kadının çalışması propagandası) bir devlet politikası olarak uygulanmamalıdır. Kadının çalışması öznel koşullarla yakından ilişkilidir; ailenin tercihine bırakılmalıdır. Ayrıca, “Dışarıda çalışmayan kadın ikinci sınıf vatandaştır” gibi yanlış bir algı ile de mücadele edilmelidir. Ev hanımlığını tercih eden kadınlara saygı duyulmalıdır.
 

4. Çalışmayan kadınların çalışmamasından kaynaklı problemlere vurgu yapıldığı kadar, çalışan kadınların da iş yaşamı kaynaklı problemlerine de vurgu yapılmalıdır. 
 

5. Devlet kadının çalışmasından daha çok piyasanın ve çalışma koşullarının insanileştirilmesine odaklanmalıdır. 
 

6. Kadın ve erkeğin cinsiyet kimliğinden kaynaklanan farklılıkların sosyal yaşamda ne gibi farklılıklara yol açacağı konusu ajite edilmeden bilimsel ve ilmi veriler ışığında değerlendirilmelidir. 
 

7. Aile Bakanlığı çocuğun anne hakkına odaklanan politikalar üretmelidir. Çocuğun “anne hakkından” kısıp kadının “çalışma hakkına” verilmesi adil bir yaklaşım olmasa gerektir. 
 

8. Kadın ve erkeklik rollerine ilişkin yerleşik algılara toptancı bir şekilde yaklaşılmamalıdır. Olumlu algı ve uygulamalar desteklenmeli, olumsuz algı ve uygulamalar hakkaniyetli bir şekilde değiştirilmeye çalışılmalıdır. 
 

9. Toplumsal cinsiyet politikaları kadının haklarını kadının doğası ve öznel koşulları üzerinden değil, “erkeklik” üzerinden tartışmaktadır. Erkeğe odaklanmış bu yaklaşım biçimi hem kendi içinde paradoks taşımakta hem de kadının fıtratına uygun hakları elde etmesine engel olmaktadır. TCE ideolojisi, batı felsefelerin hegemonyasını yansıttığı için etnosantrizme yol açmakta ve batı dışı kültürleri baskılamaktadır. Bu durum ciddi endişelere yol açmaktadır. Cinsiyet rolleri konusunda etnosantrizme yol açmayan hakkaniyetli bir düzenleme yapılmalı.


10. Cinsiyet ayrımcılığının kaldırılmasının yolu kadının erkeklik, erkeğin de kadınlık rollerine yaklaştırılması değildir. Bu, cinsiyet ayrımcılığının değil, cinsiyetler arasındaki farklılığın kaldırılmasına hizmet eder. Erkeğin de kadının da yapabileceği iş, görev ve roller olduğu gibi cinsiyet farklılıklarından kaynaklı olarak her bir cinsiyetin daha kolay ve doğasına uygun iş ve görevlerin de söz konusu olabileceği hesaba katılmalıdır.


11. Toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımını savunan bütün görüşler ne yüzde yüz yanlıştır nede yüzde yüz doğrudur. Bizler doğruları alır, yanlışları eleştiririz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin kavramsallaşmasında ve dünyada yaygınlaşmasında etkin rol oynayan kadın aktivistler, erkeklik ve kadınlığa ilişkin rollerde toplumun bazı yanlışlarını dile getirmekte ve burada eşitliğin adaletin olmadığını vurgulamaktadırlar. Bu konularda kendilerine kısmen hak vermekteyiz. İtirazımız ise, cinsiyete ilişkin önerilen yeni sosyal rollerinin sorgusuz, sualsiz dayatılması ve mutlak hakikat gibi sunulmasınadır. Toplumdan topluma, kültürden kültüre değişen farklılıklar bir tehdit olarak algılanmamalı, bir zenginlik olarak görülmelidir. Bir kültürde olumlu karşılanan bir cinsiyet rolü, başka bir kültürde hiç hoş karşılanmayabilir. Kadın ve erkeklik rollerine ilişkin yerleşik algılara toptancı bir şekilde düşmanca yaklaşılmamalıdır. Cinsiyet rollerine ilişkin olumlu algı ve hakkaniyetli uygulamalar desteklenmeli, olumsuz algı ve adaleti zedeleyen uygulamalar ise toplumsal dokuya zarar vermeden ikna edici empatik iletişim ile düzeltilmelidir.

 

12. Cinsiyet faşizmine ve etnosantrizme yol açmayan hakkaniyetli bir yol izlenmeli. Cinsiyet rollerinin, kadın erkek ayrımı yapmadan; iffet, güzel ahlak, merhamet, karşılıklı yardımlaşma, empati, diğerkamlık, eşitlik, adalet, farklılıklara tahammül, sabırlı olma, sorumluluk bilinci, dürüstlük, erdemli olma vb. değerler üzerinden işlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu yapılmadığı takdirde cinsiyet rollerindeki sorunlardan dolayı huzursuzluk ve gerginlik devam edecektir. Bu durum hem aile içi iletişimi hem de toplumsal barışı zedelemektedir.

 

13. Kendi değer ve medeniyetimize dayalı olarak kadının ve erkeğin uğradığı haksızlıkların önüne geçecek teoriler, modeller geliştirilmeli ve bunların uygulama alanları geliştirilmelidir.

 

14. Toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadını erkekleştirme, erkeği kadınlaştırma ya da cinsiyetin önemsizliği konusuna değil, cinsiyet farklılıklarının göz önünde bulundurularak cinsiyetten kaynaklı ayrımcı uygulamalara karşı mücadele verilmesi daha yararlı olacaktır.

 

15. Dolayısıyla cinsiyetten kaynaklanan veya toplum içinde değerli görülmüş ve benimsenmiş sorumluluklara karşı bu rollerin önemsizliğine değil, rollerin getirdiği sorumlulukların adil bir şekilde paylaşılmasına odaklanılmalı. Eşitlik sağlama amaçlı uygulamalar baskı aracına dönüşmeden, yeni bir eşitsizlik ve etnosantrizm üretmeden empatik bir yaklaşımla adil bir sorumluluk dağılımı sağlayacak şekilde kurgulanmalı.  

 

16. Cinsiyete sonradan yüklenilen rollerin adaletli olması için, kız erkek ayrımı yapılmadan ev içinde sorumluluklar verilmelidir. Çocuklar bu şekilde adil ve sorumlu yetiştirilirse cinsiyet rollerinde karmaşa yaşanmayacaktır. Kızlardan ve erkeklerden beklenen ahlaki davranışlar da adalet esas olmalıdır.

 

17. Özellikle tüm okullarda, halk eğitim merkezlerinde, rehberlik ve araştırma merkezlerinde; “Aile okulu” kapsamında; eşler arasında sadakat, sabır, hoşgörü, fedakârlık, diğerkâmlık, merhamet, sevgi saygı, sorumluluk ahlakı vb. kavramlarına vurgu yapılmalıdır. 


18. Evlenmeye hazırlanan sözlü, nişanlı çiftlere 5 günlük “Eviliğe Hazırlama” kursları verilmeli. Bu kurs sayesinde evliliğin ciddiyeti, haklar ve görevler, sorumluluklar, stres yönetimi, zaman yönetimi, duygu yönetimi becerileri, öfke kontrolü, çatışma çözme becerileri, empatik iletişim, aile içi rollerin dağılımında hakkaniyet, çocuk yetiştirmede temel ilkeler ve iletişim vb. konularda farkındalığı artırıcı dersler işlenebilir. 


19. Yaratılışta farklı meziyetlerle donatılmış olan kadın ve erkeğin cinsiyet rollerinin farklı olması normaldir. Önemli olan aile, çevre vasıtasıyla sonradan eklenen rollerin adalete uygun olmasını sağlamaktır. Günümüzde yapılmak istenen ise, farklı olanın farklılığını yok etmek ve eşcinselliği normalleştirmektir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise, küreselciler ve maalesef feministler tarafından amacından saptırılıp istismar ediliyor ve kötüye kullanılıyor. 


20. Özellikle çalışma yaşamında kadın ile erkeğe aynı sorumlulukları yüklemek eşitlik gibi görünse de bu adalete uygun olmayabiliyor. Burada cinsiyet farklılıklarını dikkate almamız gereken özel durumlar olabiliyor. Mesela; ağır demir çelik fabrikalarında, maden ocaklarında, kanalizasyon işlerinde, inşaat işlerinde, yoğun kas gücü gerektiren diğer işlerde kadınları bu ağır işlerde çalışmaya zorlamak eşitliğe uygun gibi görünebilir ama asla adalete uygun değildir. Çünkü kadınların ve erkeklerin fiziksel yapıları aynı değildir. Erkeklerin çalıştığı ağır işleri kadınlara yaptırmaya kalkmak zulümdür. Her eşitlik, bize adaleti garanti etmeyebilir.

 

21. Toplumun, ailenin, eğitimin, kültürün, basın ve medyanın, dizi ve filmlerin, cinsiyete yüklediği sosyal roller vardır, bu roller toplumdan topluma değişebilir. Önemli olan cinsiyete yüklenen bu rollerin, fıtrata ve adalete uygun olarak verilmesidir. Cinsiyet rollerinin dağıtımında adaletin ve hakkaniyetin esas olması durumunda karışıklık, belirsizlik yaşanma riski azalacaktır.

 

22. Biyolojik yapının, fıtratın etkisinin öngördüğü cinsiyet gerçekliği ile çevresel etkilerin (sonradan kazanımların) öngördüğü toplumsal cinsiyet rolü arasında farklılaşma, çatışma olmamalıdır. Herhangi bir karışıklık, insan ruhunda çatışmaya ve bunalıma sebebiyet vermektedir. Biyolojik yapı ve fıtratın öngördüğü cinsiyet rolü, çevresel kültür ve eğitsel yönlendirmeler ile adalete uygun bir şekilde desteklenmelidir.

 

23. Diğer taraftan, sıklıkla dillendirildiği gibi, kadına şiddet olgusunun ülkemizdeki geleneksel yapılarla ilişkisi olduğunu reddetmek mümkün değildir. Bu bağlamda toplumda kadını aşağılayan, tahkir ve tezyif eden dahası bütün bunları, mezhebi, felsefi ya da ideolojik bir gerekçeye oturtmaya çalışan, dinin özünden kopuk “tahrif edilmiş din algısına” dayanarak sürdüren, sapkın bir anlayışla da aynı şekilde yüzleşmek ve hesaplaşmak gerekmektedir.

 

24. Eğitim sistemimiz ve aile yapımız, AB projelerinin ve neo-liberal mantığın insafına bırakılmamalıdır. Bugün belki de insanlığın son kalesi olan aile kurumu tehdit altındadır. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar yeniden gözden geçirilmelidir. Eğitim sistemi cinsiyetler arası çekişme ve üstünlük tartışmalarından uzak tutulmalı, cinsiyetçilik dışlanmalı, adaletli, ahlaklı, erdemli ve kendi medeniyet değerlerini önemseyen, özgün bilgiler üreten bir nesil yetiştirmeye yönelik bir perspektif belirlenmelidir. Aile ile ilgili eğitim planlamaların-da eşler arasında sorumluluk bilinci, adalet, sabır, diğerkâmlık, hoşgörü, fedakârlık ve merhamet kavramlarına vurgu yapılmalıdır.

 

25. Anne babalar, cinsiyete sonradan yüklenilen rollerin adaletli olması için, kız erkek ayrımı yapmadan ev içinde sorumluluklar vermelidir. Çocuklar bu şekilde adil ve sorumlu yetiştirilirse cinsiyet rollerinde karmaşa yaşanmayacaktır. Kızlardan ve erkeklerden beklenen davranışlar da adalet, hakkaniyet, sorumluluk bilinci esas olmalıdır. Meselâ; iffetli olmak, uyumlu, sakin, kibar, sabırlı, merhametli olmak sadece kızlara has bir özellik olmamalıdır. Bu konuda erkeklerinde sorumlu yetiştirilmesi gerekmektedir. Çocuklara adalet, hakkaniyet, empati kurma, merhamet, farklılıklara saygı, anlayış, hoşgörü, duygularını sağlıklı yönetebilme, etkin dinleme becerileri ve etkili iletişim becerileri öğretilmelidir. Bunu başarabilirsek, kadın ve erkek cinsiyet rolleri ile ilgili tartışmalar ve kavgalar da sona erer.


Vedat Kat
Psikolojik Danışman & Sosyolog

 

Makale Yazarı

Article Author

Vedat KAT

Yazar

Yazarın Diğer Yazıları

Paylaş:
Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.