Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansları anlamına gelen COP’lar, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında her yıl düzenlenmektedir. Bu toplantılar küresel iklim sorunlarını ele almayı ve iklim değişikliğiyle mücadele için çözümler bulmayı amaçlamaktadır.
Ancak, bu COP’ların gelecek için geniş kapsamlı etkileri olabilecek hileli bir ajandası olabileceğine dair endişeler var. Bu yıl COP28, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ev sahipliğinde 30 Kasım- 12 Aralık 2023 tarihleri arasında Dubai’de düzenlendi.
COP’lar veya Taraflar Konferansları ilk defa 1992 yılında Rio de Janeiro’da düzenlenen Dünya Yeryüzü Zirvesi’ düzenlenmesiyle başlamıştır. Bu zirve trilyonlarca dolarlık bir dolandırıcılığın meşrulaştırma olarak görülmelidir. Çünkü bu dolandırıcılığın kökeni, Roma Kulübü’nün BM Gündemi 2030 ve Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından savunulan “Büyük Sıfırlama”nın kilit yönleri için bir plan görevi gören “Büyümenin Sınırları” başlıklı raporuna kadar uzanmaktadır. COP’lar, BM Gündemi 2030’un ve WEF’in Büyük Sıfırlamasının başlatılmasını kolaylaştıran bir manipülasyon olarak gördüğü COVID-19 salgınına benzer şekilde, Birleşmiş Milletler’in 193 üye ülkesinin tamamını kapsayan küresel bir şemaya dönüşmüştür artık.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Birleşmiş Milletler, gündemlerini uyumlu hale getirmek ve ortak hedefler doğrultusunda çalışmak üzere bir ortaklık kurdu. 2019’da başlayan bu iş birliği, BM Gündemi 2030’u ve WEF’in Büyük Sıfırlamasını koordineli bir şekilde uygulamayı amaçlıyordu. Bu girişimler, küresel zorlukları ele almayı ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeyi amaçlayan kapsamlı planlardır. Bununla birlikte, bazılarının dünya nüfusunu azaltmak, kontrol için toplumu otomatikleştirmek ve dijitalleştirmek ve iklim modellerini manipüle etmek için jeomühendislik teknolojisini kullanmak için tasarlandıklarını öne sürdüğü niyetleriyle ilgili endişeler var. Bu iddiaları eleştirel bir gözle incelemek ve bu gündemlerin küresel yönetişim ve çevre üzerindeki potansiyel etkilerini değerlendirmek önemlidir.
Bu konu bugüne kadar dünya nüfusunun %90’ından fazlasının propagandalarla yayılmış ve benimsetilmiş bir aldatmacadır. Bu muazzam yalan, küresel Şeytanlar tarafından insanlığın tam kontrol ve köleleştirme sağlamak amacıyla üretilmiş ve bu yalan başarılı propagandayla devam etmektedir.
COP28 Başkanı Sultan Al Jaber, BAE’de tamamen devlete ait bir kuruluş olan Abu Dhabi National Oil Company’nin (ADNOC) CEO’sudur. ADNOC, üretim açısından dünyanın en büyük 12. petrol şirketi olarak tanınmaktadır. Şirket 2021 yılında günlük 4 milyon varili aşan üretim kapasitesine ulaşmakla yetinmeyip, 5 milyon varile ulaşmayı hedeflemektedir. Sultan Al Jaber aynı zamanda Abu Dabi Mali ve Ekonomik İşler Yüksek Konseyi’nin de üyesidir. Ayrıca Emirates Kalkınma Bankası’nın başkanlığını yürütmekte ve prestijli Mohamed bin Zayed Yapay Zekâ Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyesi olarak önemli bir pozisyonda bulunmaktadır.
Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi ADNOC sürdürülebilir enerji geleceğine öncülük etmeye kararlıdır. Daha temiz enerji çözümlerine odaklanan ADNOC, karbon emisyonlarını azaltmak ve yarının enerjilerine yatırım yapmak için dönüştürücü adımlar atmaktadır. İklim bilincine olan bağlılığının bir göstergesi olarak ADNOC, kısa bir süre önce önemli bir doğal gaz üretim projesi için sözleşme imzaladığını duyurdu. Proje, Emirlikler kıyılarında yer alan Hail ve Ghasha açık deniz gaz sahalarının geliştirilmesini içerecek. Değeri 16.9 milyar dolar olan bu iki sözleşme ADNOC’un çevresel sorumluluğa öncelik verirken doğal gaz üretim kapasitelerini genişletme konusundaki kararlılığını vurgulamaktadır. ADNOC bu tür projelere yatırım yaparak sürdürülebilir bir enerji endüstrisinin yolunu açıyor.
Abu Dabi Ulusal Petrol ve İnşaat Şirketi NPCC ve iki İtalyan şirketi arasındaki ortak girişim, anakaradaki altyapının geliştirilmesinden sorumludur. Ancak bu durum Avrupa’nın resmi iklim fanatizmiyle çelişkili görünüyor. Proje 2030 yılına kadar yaklaşık 42,5 milyon metreküp gibi önemli bir miktarda gaz üretmeyi hedefliyor. ADNOC bu projenin dünyada iklim nötrlüğünü hedefleyen ilk proje olduğunu iddia ediyor.
Ancak bu kadar büyük miktarda gaz üretmenin nasıl iklim nötr olarak kabul edilebileceği sorgulanmalıdır. Görünen o ki iklim nötrlüğü, eleştirel düşünmelerini engellemek için sıradan insanların zihinlerine enjekte edilen basit bir slogan haline gelmiş durumda. İklim nötrlüğü kavramı, çevre üzerindeki gerçek etkiyi dikkate almadan her şeyin iyi olduğunu ima ediyor gibi görünüyor.
Soru – “iklim nötrlüğü” nedir?
“İklim nötrlüğü” kavramı, kamuoyuna dayatılan ve onları eleştirel düşünmekten etkili bir şekilde caydıran akılda kalıcı bir ifadeden başka bir şey değil gibi görünüyor. “İklim nötr” olma fikrini teşvik ederek, her şeyin yolunda olduğu ve daha fazla düşünmeye gerek olmadığı ima ediliyor. Bununla birlikte, bu kavramın herhangi bir içeriğe sahip olup olmadığını sorgulamak önemlidir. Bu durumda 40 milyon metreküpten fazla gaz üreterek gerçekten iklim nötr olduğumuzu iddia edebilir miyiz? Bu pek mümkün görünmüyor. Sultan Al Jabar’ın COP28’deki liderliğinin, iklim aktivistlerinin isteklerinin aksine hidrokarbon enerji kullanımını aşamalı olarak durdurmaya odaklanmadığı açıktır.
Bu durum, gerçek anlamda iklim nötrlüğünün sağlanmasına yönelik çabaların samimiyeti ve etkinliği konusunda endişelere yol açmaktadır. Ele alınan konu, iklim aktivistlerinin eylemlerini ve fosil yakıtla çalışan araçlara karşı protestolarını ele almaktadır. Onlara eylemlerinin potansiyel sonuçları hakkında bir fikir vermeyi öneriyor. Aşağıdaki tablo bile, bu tür etkinliklerde mevcut olan çok çeşitli bakış açıları hakkında bir fikir vermektedir.
Kasım 2022’de Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenen ve yaklaşık 70.000 kişinin katıldığı COP27 etkinliğine benzeyen bir tiyatrodur Abu Dabi COP28. Katılımcılar arasında, bu platformu ağ oluşturma amacıyla kullanan binlerce STK ve iş dünyası temsilcisi de bulunmaktadır. Yaklaşık 2,000 katılımcının, daha fazla olmasa da petrol şirketlerini, hükümetleri veya ekonomileri ve gelecekteki üretimleri için fosil yakıtlara büyük ölçüde bağımlı olan şirketleri temsil eden lobiciler olduğu tahmin edilmektedir.
Şimdi büyük resmi çizelim;
Dubai’deki COP28’de bulunan katılımcı lobiciler, dünyanın en önemli enerji kaynağı olan hidrokarbonların kullanımdan kaldırılmasını savunmuyorlar. Çünkü dünya genelinde tüm enerjinin yaklaşık %85’inin hidrokarbonlardan geldiği tahmin edilmektedir.
Bunun yerine, bu lobiciler kâr amacıyla petrol ve gaz anlaşmalarına aracılık etmeye odaklanmış durumdalar. İşte bundan dolayıda bu yıl, COP28’deki varlıkları ve faaliyetleri her zamankinden daha önemli. Sultan Al Jabar, onları ADNOC anlaşma yapıcıları ve diğer büyük petrol ve gaz şirketlerinin ticari yöneticileri ile buluşturmada önemli bir rol oynadı.
Sürdürülebilir enerji tartışmalarının yapıldığı 1992 Rio Dünya Zirvesi’nden bu yana fosil yakıt tüketimine odaklanmanın artarak çevresel bozulma döngüsünü devam ettirdiğini görmek her yıl yeri değiştirilerek sahnelen tiyatronun aynı senaryosudur.
CO2 (karbon) emisyonlarını azaltma ve daha temiz enerji kaynaklarına geçiş konusunda onlarca yıldır verilen sözlere rağmen, fosil yakıtlar hala dünyadaki toplam enerji tüketiminin yaklaşık %85’ini oluşturmaktadır.
Hidrokarbon enerjisinden uzaklaşma konusunda kaydedilen bu ilerleme eksikliği, özellikle iklim değişikliğinin acilen ele alınması gerektiği düşünüldüğünde endişe vericidir. Ayrıca, fosil yakıt endüstrisindeki lobicilerin ve iş anlaşmalarının sayısı artmaya devam ederken, genel kamuoyu büyük ölçüde konudan habersiz veya konuya ilgisiz kalmaktadır.
Binlerce katılımcıyı çeken yıllık COP (Taraflar Konferansı) zirveleri de seyahat ve bu tür etkinliklerle ilişkili diğer faaliyetler nedeniyle azaltmayı iddia ettikleri CO2 emisyonlarına katkıda bulunmalarına katkıları ise tam bir çelişkidir.
Dünya çapında gerçek karbondioksit (CO2) emisyonlarını hesaplamak, çok az kişinin üstlenmeye cesaret edebileceği göz korkutucu bir görevdir. Bunun başlıca nedeni, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) perde arkasında faaliyet gösteren güçlü bir oluşum olan Finans-Asker-Bilişim-Medya-İlaç (FMIMP) karanlık ittifakının etkisidir. Karanlık ittifak insanlığın yararına değil kârlarına öncelik veren karanlık güçler tarafından yönlendirilmektedir. Tıpkı daha öncelilerde olduğu gibi Taraflar Konferansı COPS28’deki toplantıları sırasında gerçek CO2 emisyonları ve sera gazları hakkındaki tartışmalardan kesinlikle kaçındılar. Bu konunun gündeme getirilmesi karanlık FMIMP ittifakının kazançlı kârlarını tehlikeye atabilir.
İklim değişikliği ve karbon (CO2) Dünya’nın varoluşundan bu yana meydana gelen doğal bir olgudur. İklim değişikliğine katkıda bulunan çeşitli faktörler olsa da güneş açık ara ana itici güçtür. Güneş hareketleri, Dünya ikliminin yaklaşık %97’sini oluşturmaktadır ve bu durum tarih boyunca böyle olmuştur. Büyük iklim değişiklikleri 20 bin ila 30 bin yıllık bir süre içinde meydana gelebilir ve bu süreler arasında daha kısa döngüler olabilir. Bu değişiklikler Dünya’daki yaşamın uyum sağlamasına olanak tanıyan bir hızda gerçekleşir. Bu model şimdiye kadar gözlemlenmiştir ve bilimsel kanıtlar bunun milyarlarca yıl daha devam edeceğini göstermektedir.
Hollanda hükümeti ise yaklaşık 3.000 çiftliğin kapatılması ve Hollanda tarım arazilerinin önemli bir bölümünün âtıl bırakılması yönünde tartışmalı bir karar aldı. Bu kararın arkasında çiftlik hayvanlarından kaynaklanan metan emisyonlarının iklim değişikliğine katkıda bulunduğu gibi kanıtlanmamış bir iddiaya dayanıyor. Ancak bu iddianın arkasına art niyet vardır.
Hollanda, küçük boyutuna ve nüfusuna rağmen dünya tarım ürünleri pazarında ABD’nin hemen arkasında yer alan önemli bir ülkedir. Çiftliklerin kapatılmasına yönelik bu kararın ardında gizli ajandası ise gıda üretimi üzerindeki potansiyel etki ve artan sefalet ve açlık oluşturmak ve kim ne yiyeceğine ve ne kadar yiyeceğine yönelik karar almayı küresel şeytanların inisiyatifine bırakmaktan başka bir şey değildir.
Bunu da şu anekdotla daha iyi anlaşılacaktır.
İrlanda’nın eski Cumhurbaşkanı Mary Robinson, COP28 Başkanı Sultan Al Jaber ile yaptığı görüşmede alıntılanmaya değer şunları söyledi.
“Özellikle kadınları ve çocukları etkileyen mutlak bir krizin içerisindeyiz. Çünkü henüz fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmayı taahhüt etmedik. Siz COP28 Başkanı ve ADNOC’un CEO’su olduğunuza göre güvenilen birisiniz. Fosil yakıtlar aşamalı olarak ortadan kaldırılmalı, dünya ekonomilerini uygun fiyatlı yenilenebilir temiz enerjilere dönüştürmeliyiz. Bir gecede olmayacaktır açıklaması yapabilirsiniz hemen. Sizden duymak istediğim şey budur.”
Büyük sabırla onu dinleyen Sultan Al Jaber şu cevabı verir;
“Benden yapmamı istediğiniz şeyin arkasında hiçbir bilim yok, yani fosil yakıtları, petrolü, gazı, kömürü aşamalı olarak ortadan kaldırmak… Bu konuda yalan söylüyorsun ve senin adına yalan söylememi istiyorsun. Kömür, petrol ve gazın aşamalı olarak kaldırılması dünyayı mağara dönemine geri götürür”
Küresel Şeytanların İklim yalanı propagandalarıyla yenilenebilir ama daha kazançlı enerji için baskıları artırırken Al Jaber’in bakış açısı ise fosil yakıtların geleceği ve küresel enerji üretimindeki rolleri ile ilgili süregelen tartışmaları vurgulamaktadır.
İkim Değişikliği bahane, küresel şeytanların akçeli işleri şahane!!