Mavi Boru Konsepti Geliştirmeliyiz...
26 May 2024
- Paylaş:
Mavi Boru Konsepti Geliştirmeliyiz!
Su Savaşları Kapımıza Dayandı...
Sabah uyandığınızda iki bardak su içtiğinizi düşünün. Lavaboda sifon çekmek ve ellerinizi yıkamak yaklaşık 10 litre su kullanmanıza neden olur. Eğer beş kişilik bir aileniz varsa, bu günlük olarak 50 litre su tüketimi demektir. Balkon ve banyoları yıkarken, evin önünü süpürürken, bahçeyi sularken ya da arabanızı temizlerken yaklaşık 100 litre su harcarsınız. Bahçe sulama işlemi ise, bahçenin büyüklüğüne göre su tüketimini daha da artırır ve bu kullanılan sular artık içme suyu kalitesindedir.
2023 yılında İstanbul’da günlük su kullanımı ortalama 3 milyon metreküp olarak kayıtlara geçmiştir.
Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Her bir kenarı 100 metre olan bir küp düşünün; bu, 1 milyon metreküp hacim demektir. İstanbul’da her gün, bu hacmin üç katı kadar su tüketiliyor. Gündüz nüfusu yaklaşık 20 milyon kabul edildiğinde ve her bir kişinin günde 2 litre su içtiği varsayıldığında, bu nüfusun toplamda 40 milyon litre su tükettiği sonucuna varırız.
40 milyon litre su, 40 bin metreküpe eşittir. 3 milyon metreküp suyu 40 bin metreküplük birimlere ayırdığımızda, sonuç 75 olur. Bu, İstanbul’da yaşayan insanların, belediye tarafından sağlanan içme suyunun her bir 40 bin metreküplük kısmını içilebilir kalitede tükettiği anlamına gelir. Ancak, bu miktarın 74 katı kadar su, çeşitli amaçlarla israf ediliyor.
Suudi Arabistan’da çöllerde su muhafazası, çöllerin canlanması ve tarımın ilerlemesi hakkında basit bir örnek vermek istiyorum. Suudi Arabistan, taşkın sularını barajlarla tutarak, atık suları arıtmadan kullanarak ve içme suyunu çeşitli yollarla değerlendirerek bu konularda önemli adımlar atmıştır.
Türkiye’de acil olarak hayata geçirilmesi gereken bir konsept var
Bu konseptin adı mavi boru sistemidir. Mavi boru, içme suyunu temsil eder. Bina içindeki su şebekesi ve tesisatlarına bağlanır, kullanım miktarı bir saat ile ölçülür ve buna göre ödeme yapılır. Özellikle mutfaklar için sadece bir mavi boru bağlanmalıdır ve bu borudan yalnızca içilebilir kalitede su akmak zorundadır. Diğer borular ham su taşımalıdır; bu su atık su, artezyen kuyusu suyu ya da toplanan yağmur suları olabilir, hatta belirli oranlarda deniz suyu bile içerebilir.
Bu durumda ne olacak?
Tuvaletlerde, balkon temizliğinde, araba yıkamada veya bahçe sulamada kullanılan sular, içme kalitesinde olmayacaktır ve bu amaçlar için ayrı bir hat kullanılacak. Ancak içme suyu kalitesindeki su, sadece mavi boru hattından temin edilmelidir.
Beş kişilik bir aile düşünün: bir ebeveyn ve üç çocuk. Her biri günde iki litre su tükettiğinde, bu günlük toplamda on litre su tüketimi anlamına gelir. Bu da ayda yaklaşık üç yüz litre suya eşittir. Eğer bu miktarı iki katına çıkartırsak, ayda altı yüz ila yedi yüz litre arasında içme suyunu tüm vatandaşlarımıza, hanelere ücretsiz olarak sunabiliriz. Diyelim ki altı yüz litre; bu miktarın üzerindeki tüketim için kademeli bir ücretlendirme sistemi uygulanabilir. Tüketim arttıkça, suyun fiyatı da buna göre kademeli artırılabilir.
Diğer suyu da oldukça ucuza sağlayın ki çevre kirliliği oluşmasın.
Su olmadan tuvaletler gibi temel ihtiyaçlar işlevsiz kalırdı. Yüksek binaların inşası, suyun gücüne olan ihtiyacı artırıyor. Kir, hastalıkların yayılmasına yol açabilir ve bu da ciddi salgınlara dönüşebilir. Mavi boru konsepti, yeni ve eski binalarda içme suyu kalitesinde su sağlayarak ve geri kalanı ham su olarak kullanarak su tasarrufu yapmamızı sağlar.
Mavi boru tek başına yeterli değildir. Ülkemizdeki barajlar, doğal göller ve nehirler, entegre bir su sistemi ile birleştirilmeli ve bu sistem sayesinde, özellikle Güneydoğu ve Doğu bölgelerindeki su kaynakları bilinçli ve etkin bir şekilde kullanılarak hem tasarruf sağlanmalı hem de su kullanımı sistematize edilmelidir.
Su, büyük bir lütuf olmakla birlikte, kıtlığı da yaşanabilir bir gerçektir.
Geçmişte yaşanan su sıkıntıları, özellikle 2020’nin kurak dönemi, gelecekteki su güvenliği konusunda endişeleri artırmaktadır. 2024 yılı için yağışlı bir sezonun garantisi olmaması, bu yıl da kuraklık riskini gündeme getiriyor. Su eksikliği, kıtlığa ve ürün veriminde düşüşe yol açarak, yaklaşan bir tehlikenin habercisi gibi duruyor. Tarım faaliyetleri ise devam etmekte; ekim, dikim ve hasat işlemleri sürdürülmektedir. Ürünlerin toplanması ve stoklanması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Suya erişimin her koşulda hayati olduğu bir gerçek. Erişim sağlanamazsa, önümüzdeki 3-5 yıl içinde su savaşları, stratejileri ve mücadeleleri ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu olası krizi önlemek için, şehirlerimizin su kullanımını ve Türkiye genelinde su tasarrufunu sistematik bir şekilde yönetmek zorundayız. Etkili bir su yönetimi ile mevcut kıtlık ve susuzluk sorunlarını minimum zararla aşabiliriz.
Allah memleketime su kıtlığı yaşatmasın…
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de…
Makalemizi beğendiyseniz paylaşmayı unutmayınız…