Öküzün B*ku Doğu’da Yükselen Tehdittir
12 May 2024
- Paylaş:
Öküzün Boku Doğu’da Yükselen Tehdittir
Küresel Elitlerin Toplanma Merkezi olan Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Rusya’daki oligarkların yükselişi ve ülkenin geleceğini şekillendirmede etkili bir faktör olmuştur.
WEF, küresel işbirliğini teşvik ederek ve çeşitli sektör liderleriyle diyalog kurarak, Rusya’nın ekonomik ve politik yapısında önemli bir rol oynamıştır. Ancak, WEF Rusya devlet başkanı Putin'in muhalif net duruş sergilemesinden dolayı Davos’taki etkinliklere katılımının yasakladığı da bilinmektedir.
1996’da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda, Rusya’nın piyasa ekonomisine geçişi sırasında büyük servetler kazanan oligarklar, Rus heyetinin büyük bir bölümünü temsil ediyordu. Bu oligarklar, Boris Yeltsin’in yeniden seçilmesi için finansal destek sağlamak ve ülkenin geleceğini şekillendirecek stratejiler üzerinde çalışmak için özel toplantılarda bir araya geldi. Boris Berezovsky liderliğindeki bu grup, Yeltsin’in o yılki seçim zaferini pekiştirmede kilit bir rol oynadı. Yeltsin’in baş yardımcısı ve Rusya’nın özelleştirme programının arkasındaki isim olan Anatoly Chubais ile düzenli olarak strateji toplantıları gerçekleştirdiler.
Boris Yeltsin’in yeniden seçilme serüveninden bahsederken şu gelişmeden bahsetmeden geçemeyeceğiz.
Gerçek hikaye Rus oligarkların 1996 WEF toplantısına katılmadan önce Rusya’da meydana gelmeye başladı…
Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, ekmek kuyruklarındaki vatandaşları görmezden gelerek ‘radikal reformlar’ın süreceğini duyurdu. Yardımcısı Rutskoy ise bu reformları ‘ekonomik soykırım’ olarak nitelendirdi. Yeltsin, muhalefeti bastırmak için parlamentoyu topçu ateşiyle hedef alacaktı.
Ekonomik çöküş ve milyonlarca insanın işsiz kalması sonucunda Yeltsin’e karşı bir siyasi hareket doğdu. Parlamentoda iki farklı grup ortaya çıktı; Yeltsin muhalifleri, onu görevden almak için ardı ardına önergeler sundular. 21 Eylül 1993’te Yeltsin televizyona çıkarak parlamentoyu feshettiğini ve yeni seçimlere kadar ülkeyi özel yetkilerle yöneteceğini açıkladı. ABD tarafından övülen demokrat Yeltsin, muhalefetin baskısına dayanamayarak parlamentoyu feshettiğini ilan etti ve ertesi gün Rus Parlamentosu yine de toplandı.
Parlamento, Yeltsin’i görevden alıp yerine yardımcısını atadı. Rusya, tehlikeli bir siyasi krizin eşiğine gelmişti. Moskova sokakları, on binlerce insanın akınına uğradı. Meydanlar, Yeltsin karşıtı sloganlarla yankılanıyor, halk parlamentoyu savunuyordu. Yeltsin, ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğiyle 4 Ekim 1993’te, Beyaz Saray olarak bilinen Rus Parlamentosu’na top ateşi açtı. Dünya televizyonları, bu olayı canlı yayınladı. ABD Başkanı Bill Clinton ise Yeltsin’in eylemini demokrasiyi savunma olarak nitelendirdi ve desteklediğini açıkladı.
Özelleştirme Yağması
Yeltsin, Parlamento’nun baskısından bir yıl sonra, Aralık 1994’te Çeçenistan’a askeri müdahalede bulunarak işgal etti. Moskova’nın kontrolünde özerk bir cumhuriyet oluşturmaya çalıştı fakat Çeçenlerin direnişi karşısında geri adım atmak zorunda kaldı ve iç politikada zor duruma düştü.
IMF’ye boyun eğmiş Rusya’nın 1995’te dış borçları büyük ölçüde arttı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya’daki yeni zengin iş insanlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini kazanmak için Yeltsin, yeni bir özelleştirme dalgası başlattı. Rusya’nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni ortaya çıkan Rus bankalarına düşük fiyatlarla sattı. Bu hisseleri ele geçiren, ‘oligark’ olarak adlandırılan ve çoğunluğu Yahudi kökenli olan iş insanları, ulusal medya ve bankaların sahipleri haline geldiler.
Yeltsin İkinci Kez Başkan Olmak İstiyordu…
Boris Yeltsin’in ikinci kez Rusya Devlet Başkanı olarak seçilme hikayesi gerçekten ilginç bir döneme işaret ediyor. 1995 yılında iki kalp krizi geçiren ve alkol bağımlılığı ile mücadele eden Yeltsin, 17 Aralık 1995’teki parlamento seçimlerinde beklenmedik bir şekilde ağır bir yenilgiye uğradı. Desteklediği ‘Vatanımız Rusya Partisi’ yalnızca %12,2 oy alırken, Gennady Zyuganov liderliğindeki ‘Rusya Federasyonu Komünist Partisi’ %34,9 oy alarak seçimleri kazandı. Bu sonuçlar, Haziran 1996’daki devlet başkanlığı seçimlerinin Komünist lider Zyuganov tarafından kazanılacağına dair genel bir beklenti oluşturdu. Ancak Şubat 1996’da Yeltsin, bir dönem daha başkanlık için yarışacağını ve Haziran seçimlerine katılacağını açıkladı.
Yeltsin’in karşısında, Komünist Parti lideri Genadi Zuganov ve General Aleksandr Lebed gibi iki güçlü rakip bulunuyordu. Yeltsin’in adaylığını ilan etmesinin ardından yapılan anketler şöyleydi;
- Genadi Zuganov: %50-55
- General Lebed….: %30-35
- Başkan Yeltsin…..: %2-8
Yeltsin, ekonomiyi IMF’ye bırakarak, Rusya’nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını özelleştirme bahanesiyle peşkeş çekerek ve halkı işsizlikle karşı karşıya bırakarak halk nezdinde itibarını kaybetmişti. Alkol bağımlılığı, ciddi sağlık problemleri ve dengesiz davranışları da onun popülaritesinin düşmesine katkıda bulunmuştu.
Kamuoyu anketlerindeki olumsuz sonuçları gören Yeltsin destekçileri endişeye kapıldı. Özellikle, özelleştirmelerden milyarlarca dolar kazanan oligarklar panik halindeydi. Bu kişiler, Yeltsin’i başkanlık seçimlerini iptal etmeye zorladılar ve açıkça ‘Seçimlere gerek yok, ülkeyi bir diktatör gibi yönetin!’ teklifinde bulundular. Bu öneriyi yapanlar, ABD tarafından desteklenen ve övülen Rusya’nın yeni demokratik yüzleri arasındaydı.
Yeltsin kendisine verilen öğütü dinlemedi.
Seçim kampanyası için ekip yenilendi; liderliğe Tatyana ve özelleştirme sürecinin arkasındaki isim Çubais getirildi. Çubais, bankerler ve medya patronlarından oluşan bir ekip oluşturarak hızla çalışmaya başladı. Medya patronları Yeltsin lehine sürekli propaganda yapacak, bankerler ise kampanya için finansal destek sağlayacaktı. Karşılığında Çubais, özelleştirme kisvesi altında Rusya’nın en kıymetli varlıklarını bu kişilere devredecekti.
Moskova’daki başkanlık seçimlerinde uygulanan kural basitti: İlk turda %50’den fazla oy alan aday doğrudan başkan olurdu. Eğer ilk turda kimse bu oranı yakalayamazsa, bir ay sonra yapılacak ikinci turda en çok oyu alan aday başkan seçilirdi.
Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu.
Seçim kampanyası hız kazandı. Rus medyası Yeltsin lehine yayın yaparken, diğer adaylar televizyonda yer bulamıyordu. Kamuoyu yoklamalarına göre Yeltsin, Zuganov ve Lebed’in oldukça gerisindeydi. Yeltsin’in kampanyasını yöneten kızı Tatyana ve iş ortağı Çubais, acilen bir çözüm bulmak zorunda kaldılar. Ve çözümü buldular.
Özelleştirme sırasında büyük kazançlar elde eden Yahudi asıllı Rus iş insanları aracılığıyla ABD’den destek talep ettiler. Açıkçası, Amerikalıların gelip seçimi kazanmalarını sağlamalarını umuyorlardı!
Amerikan yönetimi, George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate gibi deneyimli üç siyasi danışmanı Moskova’ya gönderdiğini açıkladı. Bu üç Amerikalı danışman, Moskova’ya hızla vararak kampanyaya destek olmak üzere çalışmaya koyuldular. Seçim kampanyalarını yönetme konusunda uzman olan bu danışmanlar, Amerikan deyişiyle, “öküzün b*kunu altın…” diye yutturabilecek derecede yetenekliydiler. Yeltsini Rus halkına ‘benzersiz bir demokrat lider’ olarak sunacaklardı.
Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu:
Yeltsin’in rakipleri üzerine medya sürekli yalan haberler yayacak, çamur ve iftira atacaktı! Yeltsin’in ekibi bu taktiğe karşı çıktı; yalan söylenmeyecek, iftira atılmayacak, dürüstlük ön planda olacaktı. Ancak Amerikalıların cevabı netti: Seçimi kazanmak istiyorsanız, bizim önerdiğimiz stratejiyi izleyeceksiniz; dürüstlük ile seçim kazanılmaz!
Üç Amerikalı siyasi danışman, Yeltsin’e ikinci önerilerini sundular: Yeltsin, halkın arasına karışacak, onlarla sarılıp öpüşecek, gençler için düzenlenen eğlence programlarına katılacak, onlarla birlikte şarkılar söyleyip dans edecekti; kısacası, ‘çok sevecen ve şirin’ bir imaj çizecekti. Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadılar. Onlar, Yeltsin’in doğal davranışını tercih ediyor, yapmacık bir rol oynamasını istemiyorlardı. Ancak Amerikalı danışmanlar ısrarcıydılar; rol yapmadan ve halkı ikna etmeden seçim kazanmanın mümkün olmadığını savunuyorlardı.
Yeltsin’in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD’den getirilmesinde payı olan Rusya’nın özelleştirme vurguncusu oligarklar ve medya patronları araya girdiler. Yoğun tartışmalardan sonra Amerikalı üç uzman danışmanın önerileri kabul edildi. Artık Yeltsin’in seçim kampanyasında ipler bu üç Amerikalının eline geçmişti.
Seçimin ilk aşamasında, ‘öküzün b*kunu altını altın diye yutturabilecek’ yetenekte üç Amerikalı uzman, Yeltsin’in nerede konuşacağını, kimlerle buluşacağını planlarken aynı zamanda medya için sloganlar üretiyordu.
Rus medyası, Yeltsin’in rakipleri hakkında asılsız dedikodular ve iftiralar yayarak, en mantıklı düşünen insanların bile kafasını karıştırıyordu. Yeltsin’in rakipleri Zyuganov ve Lebed, bu karalama kampanyasına karşı şaşkına dönmüş, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak bir televizyon kanalı ya da gazete bile bulmakta güçlük çekiyorlardı.
16 Haziran 1996’da gerçekleşen başkanlık seçimlerinde katılım oranı %70 idi ve alınan sonuçlar şöyleydi: Yeltsin %35, Zuganov %32, Lebed %14,5. Başkanlık için ilk turda kimse seçilememiş olsa da, Yeltsin için bu sonuçlar büyük bir zafer anlamına geliyordu. Birkaç ay önce kamuoyu desteği sadece %5 iken, bu oran adeta büyülü bir dokunuşla %35’e yükselmişti! Yeltsin’in kampanya ekibi büyük bir mutluluk yaşarken, üç Amerikalı danışman daha temkinli bir tavır sergileyerek asıl mücadelenin yeni başladığını ifade ediyordu.
Seçimin İkinci Aşaması
Üç Amerikalı uzman, görevlerine hızla başladılar. Yolun yarısını başarıyla tamamlamışlardı, fakat şimdi kritik hamleyi yapmaları gerekiyordu. Yeltsin’e hızla bir strateji sundular: İlk turda %14,5 oy alan Lebed’e reddedemeyeceği bir teklif yapın ve onun ikinci tura katılmasını engelleyin!
Seçimin ilk turundan iki gün sonra, 18 Haziran 1996’da, Başkan Yeltsin Amerikalı uzmanların tavsiyesini uyguladı ve Lebed’i ‘Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri’ ve ‘Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı’ olarak atadı. Lebed, bu prestijli görevi büyük bir memnuniyetle kabul etti ve başkanlık seçimlerinin ikinci turunda Yeltsin lehine çekildiğini duyurdu.
Lebed’in yarıştan çekilmesiyle, alan Yeltsin ve Zuganov’a açılmıştı. Üç Amerikalı danışman, Zuganov’a karşı kampanyayı hızla başlattı. Medya, her gün ve gün boyunca sürekli olarak belirli sloganları yineleyerek bu kampanyayı destekledi.
- “Zuganov’a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!”
- “Zugonov’u seçmek demek, diktatör Stalin’i diriltmek demektir!”
- “Zuganov’a verilecek oylar, demokrasinin sonu, özgürlüklerin sonu olacaktır!”
- “Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya’da iç savaş çıkacaktır!”
- “Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin’e verin!”
- “ABD’nin ve Avrupa’nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin’i seçin!”
Medya, tek taraflı propagandayı sürdürürken, Rus işadamlarının oluşturduğu özelleştirme havuzundan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın belirlediği bölgelere ve gruplara aktarıldı. Aynı zamanda IMF, Rusya’ya 10 milyar dolarlık kredi sağladığını açıkladı. Yeltsin’in seçim kampanyası ekibi büyük bir mutluluk yaşadı.
Üç Amerikalı uzman, Yeltsin’e emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini ödeme önerisinde bulundu. Bu ödemeler hızla gerçekleştirildi. Televizyon kanalları, emekli maaşlarını ve ücretlerini alan vatandaşların Yeltsin’e sarılıp gözyaşları içinde teşekkür ettiklerini sürekli yayınladı.
Seçimin ikinci turuna bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi. Medya, üç Amerikalı uzmanın tavsiyesiyle, Yeltsin’in aşırı yorgunluktan dolayı grip olduğunu duyurdu. Yeltsin’e kimse yaklaştırılmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü yayınlanmadı. Bu durum ustalıkla yönetildikten sonra, 3 Temmuz 1996’da başkanlık seçiminin ikinci turu yapıldı. Yüzde 69 katılım oranıyla gerçekleşen seçimde, iki aday şu oy oranlarını aldı:
Yeltsin ( %53,8 ), Zuganov ( %40,3).
Üç Amerikalı uzman, medya ve özelleştirme vurguncusu oligarkların desteğiyle, Rus halkına öküzün b*kunu altın diye yutturmayı başardı. Boris Yeltsin, Rusya’nın devlet başkanı olarak ikinci kez seçildi. Yeltsin’in ikinci dönem başkanlığından sonra, IMF’den 40 milyar dolar borç alındı, fakat bu para devlet hazinesine girmek yerine, Yeltsin’in kızı Tatyana ve Yeltsin’i destekleyen özelleştirme vurguncusu oligarkların Amerika ve Avrupa’daki banka hesaplarına aktarıldı.
Bu gerçek hikaye, 2002’de Amerika’da çekilen ‘Spinning Boris’ adlı filme ilham kaynağı oldu. Türkçe’ye ‘Boris Yeltsin’in Rus Halkına Sunumu’ olarak çevrilebilir.
Davos, İsviçre’de bulunan ve küresel elitlerin çıkarlarını koruma ve genişletme merkezi olarak uzun süredir hizmet veren bir şehirdir. Dünya Ekonomik Forumu’nun en üst düzey yönetim organı, finans dünyası ve küresel finansal yönetimden temsilcilerle doludur. Önemli banka ve düşünce kuruluşlarından Mukesh Ambani, Herman Gref, Ernesto Zedillo ve Mark Carney gibi yönetim kurulu üyeleri de burada görev almaktadır. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Fransa maliye bakanlığı ve IMF başkanlığı görevlerinde bulunmuş ve Bilderberg toplantılarına katılarak güçlü bir geçmişe sahip olmuştur.
Bu tür aldatmacalar sadece Rusya’da değil, dünya genelinde de sahnelenmeye devam ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun kadrosunu incelediğimizde, bu tür aldatmacaların arkasında WEF’nin de olduğu ortadadır.
Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır.
Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de
Makalemizi beğendiyseniz paylaşmayı unutmayınız…