Hikayemiz ABD ve İngiltere’de geçiyor.
Hikaye dediysek, farazi değil saf gerçekler…
Başlayalım anlatmaya…
Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de WEF’in kurucu ortağı olan III. Charles’in kralı olduğu İngiltere’de kızamık yeni yılın ilk iki haftası sonunda rapor edildi. Rapor özellikle İngiltere de panik havasına yol açtı.
BBC’ye ve İngiliz medyasına göre, kızamık geçiren çocuk sayısında son on yılların en yüksek seviyesine ulaşan keskin bir artış görüldüğünü haber konusu yapmasına rağmen bu artışın düşük aşılama oranlarından kaynaklandığını öne sürmekten de geri durmadı. Tabii başta BBC olmak üzere İngiliz medyasının bulaşıcı hastalıklar konusundaki haberlerin doğruluğu, İngilizler tarafından uzun zamandır da sorgulanmakta…
ABD medyasına göre ABD deki kızamık hastalıkları durumu İngiltere gibi. Özellikle Philadelphia’daki salgının yüksek olduğu, ancak teşhis konulan kişilerin hiçbirine kızamık-kabakulak-kızamıkçık (MMR) aşısı yapılmadığı iddiasını ortaya atarak suçu hastaların ve ABD halkının üzerine yıktılar.
Farklı ülkelerdeki ayrı salgınları ele almalarına rağmen, NBC ve BBC raporları, birkaç saat arayla yayınlanmalarına rağmen şaşırtıcı bir şekilde aynı vurucu kilit noktalarında hem fikir oldukları bir yana sanki koordinasyon halinde oldukları izlenimi vermekte… Mesajı vurgulamak için çeşitli haber kaynaklarından başlıkları aşağıda bulabilirsiniz:
- Sky News: İngiltere ve Galler’de kızamık vakaları MMR aşısı konusundaki tereddütler nedeniyle arttı.
- Daily Mail: Philadelphia’daki kızamık salgını Delaware’e de sıçramış olabilir, zira aşı tereddütü salgına zemin hazırlıyor.
- Forbes: Philadelphia’daki kızamık salgını Philadelphia’daki kızamık salgını aşı tereddütlerinin giderek arttığına dikkat çekiyor.
- Evening Standard: Londra’daki endişe verici düşük aşılama oranları kızamık vakalarında artışa yol açıyor, acil önlem alınması gerekiyor.
Bu durumun ve propagandanın nereye doğru gittiği sizce de açık, değil mi?
Ancak, suçlama oyununun tek taraflı olmadığını kabul etmek önemlidir.
Ancak her iki ülkede pek çok kişi ülkelerinde kızamığın artmasında yasadışı göçmenleri suçlama kolaycılığına kaçıyorlar.
Hem BBC hem de NBC raporları bu suçlama oyunun teorisine incelikli bir şekilde katkıda bulunuyor. Amaçlarının ise dikkatleri şu gibi önemli sorulardan uzaklaştırmak olduğu ise apaçık ortadadır.
- Çoğunlukla zararsız olan bir hastalıktan neden korkmalıyız?
- Bunun altında yatan propaganda nedir?
- Gerçekten bir kızamık salgını var mı?
İngiltere Kraliyet Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA) Ekim ayında DSÖ’ya kızamığın yeniden ortaya çıkabileceği uyarısında bulunan bir mektup gönderdi. Mektupta sadece Londra’da 160.000 vakaya kadar çıkabileceği öngörülüyordu.
Bu sayının, geçen yıl Avrupa genelinde bildirilen toplam vaka sayısından bile beş kat daha fazla olacak demektir. Bu da bir önceki yıla kıyasla 30 katlık bir artış anlamına gelmektedir.
Küçük salgınlarla ilgili manşetler var mı?
Tahminler abartılı mı?
DSÖ acil eylem çağrısında bulunuyor mu?
Covid salgını esnasında şifa olsun diye enjekte edilen mRNA’lı ve grafenli aşı adayı kimyasal sıvıların bir yan etkisi olabilir mi?
Görünen o ki kızamık salgınıyla ilgili hikaye bir süre daha manşetlerde yer almaya devam edecek.
Bu hikâye nereye gidiyor?
Amacı nedir?
Panik ve korku ortamı oluşturup Covid pandemisinde aşı olmayı reddedenleri habersiz mRNA’lı kimyasalları mı enjekte edecekler.
Hikaye yeniden güncellenecek olan mRNA lı kızamık aşılarını zorunlu kılma konusuna odaklanmış gibi görünüyor. Henüz resmi olarak teklif edilmemiş olsa da sosyal medyada, TV programlarda ve gazete köşelerinde tartışılıyor. Ancak bu tartışmanın tamamen organik olduğunu varsaymak tam bir saflık (enayilik) olur.
Zaten her iki ülkede zorunlu kızamık aşısı fikri yeni değil. İngiltere’de 2019 yılında “uzmanlar” tarafından kısa bir süre önerilmiş ancak fazla destek görmemişti. Almanya ise 2020 yılında, tüm çocukların okula gitmeden önce kızamık aşısı olmasını zorunlu kılan bir yasayı uygulamaya koydu. O zamandan bu yana, aşılama hakkındaki konuşmalar COVID-19 salgınından etkilendi ve bu da “zorunlu” ve “zorunlu” gibi terimleri daha yaygın hale getirdi.
Bunu Türkiye’ye uyarlarsak;
Ya bu aşıyı olacaksınız yada olacaksınız. Bu diyardan aşı olmadan gitmek yok…
***
Küresel Şeytanların insanları önce hasta edip sonrasında tedavi etme adı altında köleleştirme gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar ise uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanların planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Küresel İfşa…