Peki öyleyse bunları nasıl öngörmüşlerdi?
Makalemiz bu soruya cevaplar bulunmasına yardımcı olacaktır!!
2021 yılının ilk aylarında eşi benzeri görülmemiş değişim birden bire covid pandemisinin başladığı tarihten yaklaşık iki ay sonra dünya medyasında korku iklimi oluşturma amacıyla 7/24 kuşağı içinde yayınlanan haberlerde, tartışma programlarında, reklamlarda, belgeseller başta olmak üzere hiç bir alanı boş bırakmayacak yoğunlukta konu edilmişti.
Özellikle mRNA aşılarıyla Avrupa başta olmak Dünya sağlık hizmetlerinde bir paradigma değişimi yaşanacağını ve bunun da ortalamanın altında yaşam beklentisine sahip insanların ölüm oranlarıyla nüfusun önemli bir azalışa yol açacağını söyleyen sözde koruma amaçlı propaganda bombardımanı vardı.
Bunlar başlıca şu şeklide idi.
- Dünya nüfusu önemli sonuçlara sebep olacak bir değişim yaşanıyor.
- Bunlar sonra daha az bebek ağlaması olacak.
- Daha fazla terk edilmiş ev olacak.
- Bu yüzyılın ortalarına doğru, ölümler doğumları aşmaya başlayacak.
- Anlaşılması zor değişiklikler olacak.
- Doğum servisleri kapanacak.
- Hayalet şehirler ortaya çıkacak.
- Üniversiteler öğrenci bulamayacak.
- Yüz binlerce mülk yerle bir edilecek.
- Boş araziler toplanma park alanlarına çevrilecek.
Bunların bir kısmı pandemi sürecinde oldu;
- İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde doğumevleri tek tek kapandı.
- Çin’in kuzeydoğusunda hayalet kasabalar ortaya çıktı.
- Güney Kore üniversiteleri öğrenci çekmekte zorlandı.
- Almanya parklara yer açmak için yüz binlerce evi yıktı.
Ancak sözde geleceği gören böyle haberlerde dikkat çekici bir detay var!
O detayların içinde COVID-19 salgını sırasında nüfusun azaltılmasının öjenik doğasından veya bazı raporların zehirli olarak tanımladığı tartışmalı aşılama kampanyasından hiç bahsedilmemesiydi. Bunun yerine, pandemi sırasında acil önlem olarak CDC ve DSÖ tarafından onaylanan ancak yeterli testleri yapılmamış bir mRNA tipi gen terapisinin aşı adayı kimyasal sıvının mutlaka kullanımından bahsediyordu. Dünya genelindeki hastanelerde COVID-19 teşhisi konulan hastalardan ventilatöre bağlanan (entübe) hastaların %80’inden fazlası hayatta kalamıyordu. Bunlar ortaya çıkmasına rağmen bazı ülkelerde, klinik testleri tamamlanmamış covid aşı adayı sıvıyı olmayı reddedenleri hayvandan daha aşağı görenler bile çıkmıştı.
COVID-19 aşılama kampanyası ile doğurganlığın azaltıp kadınları kısırlaştırma hızlarında ani yükselişiler olmuştur. CDC, kürtaj olanlara (gen terapisi aşılarını) önermesi de kısırlığın artmasında etkili olmuştur. Her ne kadar CDC ve DSÖ bunu görmezden gelse de istatistiklerde bunu desteklemektedir.
mRNA aşılarının deneysel aşamasında, vücudun kan pıhtılaşması, tromboz, felç ve ölüm gibi ciddi yan etkilerden kurtulma kabiliyeti konusunda endişelere yol açmıştı. Bu gün ise bu endişelere ek olarak kalp krizlerinde artık kanser vakalarında artışlar, beyin felci, demans hastalıklarında ve ruhsal hastalıklarda yoğun artışlar görmekteyiz.
***
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) etkileyerek virüse SARS-CoV-2 adını vermesini sağlamış, daha sonra bu virüsün adı Covid-19 olarak değiştirilerek yaygın bir korkuya ve WHO’nun kriterlerinde ani bir değişime neden olmuştur. Bu korku, görünüşte önemsiz olan bu hastalığın pandemi olarak ilan edilmesine ve 193 BM üyesi ülkenin tamamının Mart 2020 ortasına kadar sokağa çıkma yasağı uygulamasına yol açtı.
Birçok ülkede sivil özgürlüklerin %80’ini kısıtlandı ve yarı kalıcı bir sıkıyönetim durumu oluşturdu. Birleşmiş Milletler, küresel ekonominin felç olmasına sebep oldu. İnsanları işsiz aşsız bırakıp, borca ve faize edecek rejimler uygulandı.
İşsizlik, açlık ve borçlanma önemli ölçüde artmış, yaygın bir umutsuzluğa ve acıya yol açmıştır. Pek çok insan evsiz ve yiyeceksiz kalmış, bu da dünyanın bir çok ülkesinde intihar ve açlıktan ölme gibi trajik sonuçlara yol açmıştır.
Pfizer’in eski Başkan Yardımcısı ve Alerji ve Solunum Hastalıkları Baş Bilim İnsanı Dr. Mike Yeadon, aşılara duyulan ihtiyacı ve deneysel aşıların bedensel ve ruhsal etkinliğini sorgulaması hale hafızalarda tazeliğini korumaktadır.
Robert F. Kennedy Jr. ise, koronavirüs aşılarının virüse maruz kalındığında hastalığa yatkınlığı artıran antikorlar üreten benzersiz özelliklerine dikkat çekmiştir. Nüfus bilimciler ise nüfusun azalması karşısında bir paradigma değişikliğine ve adaptasyona ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Küresel şeytanlar ise sadece birkaç ay içinde toplam servetlerinin üzerine 200 milyar daha koydular. Çünkü Dünya Gıda Programı, o yıl akut açlık çeken insan sayısının 265 milyonu aşacağını ve bu vakaların yaklaşık yarısının COVID-19 pandemisinden kaynaklanacağını öngörmüştü.
Pandemi tedbirlerinin gevşetilmesinde en büyük etken bilimsel tahminlerin, mRNA temelli enjeksiyonların insan genomunu etkileyebileceğini ve vücudun DNA ile ilgili herhangi bir etkiyi ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını kısmen göstermesi olmuştu
Gündem ID2020, BM Gündemi 2030 ve Büyük Sıfırlamanın yaratılmasından sorumlu olan Küresel Şeytanların bu felaket sonucundan sorumlu olduğu apaçık ortadadır. Günümüzde ise COVID histerisinin yanlışlara dayandığı ve mRNA’lı ve grafenli aşı adayı kimyasalların (COVID aşıları) küresel bir felakete neden olmak amacıyla insan nüfusunu azaltma potansiyeline sahip olduğu bilinci yavaş artsa da yeterli değildir.
Ancak bu görüşler her ne kadar evrensel olarak kabul görmese de, bu aşıların potansiyel sonuçlarının ve Big Pharma’nın insanlık aleyhine olabilecek yeteneklerinin gelişmesi olarak görülmelidir. Bu aşıların dünya nüfusunu azaltmayı amaçlayan biyolojik silahlar olarak kabul edilmesidir. Bu aşıları olmaları yönünde insanlara baskı yapanlar adalet önüne çıkması gereklidir.
Siz siz olun bundan sonra insanlığın gelecekteki (Hastalık x) yada Pandemi X gibi planlı pandemilerden kurtulmanın yolunu aşılar başta olmak üzere, kişisel verilerin ve paranın dijitalleştirerek etkili bir şekilde mücadeleden geçtiği söyleyenlere asla inanmayın.
Dünyanın birçok ülkesinde COVID kısıtlamalarının gevşetilsede CDC tarafından gen tedavisi olarak onaylanan mRNA aşılarının covid’e şifa olsun diye kullanım onayı vermesinin risk potansiyelleri hala güncelliğini korumaktadır.
İnsanlığın ve dünyanın hayrına olan ise, adım adın teknokratik baskıcı düzene geçiş için devletlerin ve hükümetlerin baskıcı zorbalığın üstesinden gelmekten geçer. Bunun yolu da önce mücadeleden zaferle çıkacağımıza kendimize inanmayı, kolektif olumlu ve insanlığın geleceğine yönelik iyi düşünceleri benimsemeyi ve dayanışmanın gücünü kabul etmeyi gerektirir.
Sonrasında kalkıp uyarmak ve kötülüğe de dur demek, zaferle sonuçlanır…
***
Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Bunlardan biride Adem’in neslinin azaltılmasıdır. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de.!)