Kalk Ve Uyar! Kötülüğe Dur De!

Hero Image

Küresel mRNA Moratoryumu İlan Edilmelidir

  • 05 Şub 2024

  • 10 dakika

  • Paylaş:
Blog Detail Header

Küresel mRNA Moratoryumu İlan Edilmelidir

Bilim insanları Covid 19’a şifa olsun diye “icat çıkarılan” mRNA aşıları için güvenlik endişeleri nedeniyle küresel moratoryum çağrısında bulunarak çocukların aşılama programından derhal çıkarılmasını istediler…

Tıp Bilimleri Dergisi Cureus’ta yayınlanan hakemli bir makale, güvenlik endişeleri kapsamlı bir şekilde araştırılana kadar DSÖ üyesi hükümetlerin COVID-19 aşılarına küresel bir moratoryum uygulaması gerektiği çağrısı yaptılar.

Çağrıya konu olan makalede FDA’nın COVID-19 mRNA enjekte edilebilir ürünlerini tüm popülasyon için onaylamasının, ilgili tüm ruhsat verilerinin adil bir şekilde değerlendirilmesi ve risk ve faydaların yeterli bir şekilde dikkate alınmasıyla desteklenmediği sonucuna varmışlardır. Ayrıca aşıların çocukluk aşılama programından derhal çıkarılması ve takviye aşıların askıya alınması çağrısında bulundu.

İlaç şirketlerinin ve düzenleyici kurumların suiistimallerine yönelik tam bir soruşturma yapılması çağrısında bulunarak, bu çalışmayı COVID-19 mRNA ürünlerinin geçici olarak durdurulmasını savunan ilk hakemli çalışma haline getirmiştir.

Makaleden Yapılan Altı Çıkarım;

1-) Gen terapileri olarak yeniden sınıflandırılan COVID-19 aşıları hızlı bir ruhsatlandırma sürecinden geçti ve yedi ay içinde onaylandı.

Bunun nedeni, şirketlerin potansiyel çoklu doz toksisitesine ilişkin klinik öncesi çalışmaları atlaması ve uzun vadeli advers etkiler için gözlem süresini kısaltmasıydı. Denemeler ciddi advers olaylar ve mortaliteden ziyade semptomların azaltılmasına odaklanmıştır. mRNA ürünleri, artık aşı olarak sınıflandırılmaktadır, viral bir hastalıkla mücadele etmek için ilk Acil Kullanım İznini (EUA) almıştır. Bununla birlikte, gen terapisi bileşenlerinin aşı olarak güvenliği kapsamlı bir şekilde incelenmemiştir ve mRNA’nın vücut hücrelerini uzun bir süre boyunca spike proteini üreten fabrikalara dönüştürebileceği ve potansiyel olarak kronik sistemik enflamasyona ve bağışıklık fonksiyon bozukluğuna yol açabileceği konusunda önemli bir endişe vardır.

2-) Pfizer’in mRNA aşısı denemeleri semptomların azaltılmasına odaklanmış ancak ciddi hastalıkları veya ölümleri önleyip önlemediklerini ölçmemiştir.

SARS-CoV-2 bulaşmasında, hastaneye yatışta veya ölümde azalma olduğunu gösteren büyük ölçekli, randomize, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır. Hem plasebo hem de müdahale gruplarında klinik COVID-19 gelişen kişi sayısı, COVID-19’un şiddeti ve ölüm oranı hakkında anlamlı sonuçlar çıkarmak için çok azdı. Pfizer’in %95 etkinlik iddiası, aşı grubundaki 22.000 kişiden sekizine kıyasla, PCR ile doğrulanmış COVID-19 testi pozitif çıkan 22.000 plasebo alıcısından 162’sine dayanmaktadır. Pfizer çalışmalarından elde edilen verilerin yeniden analizleri, aşıların aşılanmamış gruplara kıyasla 20. haftada tüm nedenlere bağlı ölüm oranını önemli ölçüde etkilemediğini göstermektedir. ABD Gıda ve İlaç İdaresi’ne sunulan altı aylık pazarlama sonrası veriler de aşı ile tüm nedenlere bağlı ölümlerde azalma olmadığını göstermiştir.

Makalede, tek bir hafif ila orta dereceli COVID-19 vakasını önlemek için yaklaşık 52.000 aşı gerektiğini ve 100.000 Pfizer dozu başına tahmini 27 ölüm olduğunu savunmaktadır. Ancak, çalışma tasarımı ve veri bütünlüğü sorunları nedeniyle, gerçek faydanın daha düşük olması muhtemeldir. Değiştirilmiş mRNA enjeksiyonları, kurtarılan her hayat için 14 kat daha fazla ölüme neden olmuştur. Aşı piyasaya sürüldükten sonra, Cleveland Clinic’te yapılan iki çalışma aşının COVID-19’a karşı koruma sağlamadığını ve takviye aşıların “çığır açan” enfeksiyon riskini artırdığını doğruladı. Makalede, veri bütünlüğü sorunları nedeniyle aşının gerçek faydasının çok çok daha düşük olabileceği gösterilmiştir.

3-) COVID-19 için modifiye mRNA enjeksiyonlarına ilişkin Pfizer çalışması, verilerdeki kanıtlara rağmen ölüm dahil olmak üzere advers olayları düşük tahmin etmiştir.

Bunun nedeni, acil durum onayından kısa bir süre sonra denemenin körlüğünün kaldırılması ve plasebo (boş aşı) grubu katılımcılarının aşılanmasına izin verilmesiydi. Deneme koordinatörleri, ilk yedi gün boyunca aşıyla ilgili olaylardan çok COVID-19 ile ilgili olaylara odaklanmış ve 30-60 gün boyunca yalnızca “talep edilmeyen” advers olayları kaydetmiştir. Veriler popülasyonun sadece %20’sinden toplanmış ve çalışma verilerinin hiçbiri bağımsız olarak doğrulanmamıştır. Bu durum, endüstrinin gen enjeksiyonlarının faydaları hakkında abartılı ve çarpıtılmış bir tahmin sunmasına ve potansiyel zararları önemli ölçüde hafife almasına olanak sağlamış olabilir. Michels ve arkadaşları tarafından yapılan bağımsız araştırma, denemelerin ilk 33 haftasında 38 deneğin öldüğünü ve eksik veriler nedeniyle öngörülen toplamın yalnızca yaklaşık %17’sini temsil ettiğini göstermektedir. Ölüm oranı artmaya devam etmiş, Pfizer kardiyovasküler olaylardan kaynaklanan ölümlerde önemli bir artış olduğunu bildirmemiştir.

4-) Pfizer ve Moderna aşıları, hem denemelerde hem de pazarlama sonrası raporlarda iyi belgelenmiş sayıda ciddi advers olay (SAE) ile kapsamlı bir şekilde incelenmiştir.

Her 100.000 aşı alıcısı başına ortalama SAE 125’tir, ancak Fraiman ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada aşılanmış katılımcılar arasında SAE riski %36 daha yüksek bulunmuştur. Diğer aşılar tipik olarak milyonda 1-2 SAE ortalamasına sahiptir, ancak Fraiman ve arkadaşları milyon aşı başına 1.250 SAE tahmin ederek bu kriteri “en az 600 kat” aşmıştır. Aşıların piyasaya sürülmesinin ardından, ABD ve Avrupa’daki büyük ilaç güvenliği raporlama sistemleri, miyokard enfarktüsü, pulmoner emboli, kardiyo-solunum durması, serebral enfarktüs, serebral hemoraji ve iskemik inme dahil olmak üzere her iki mRNA aşısıyla ilişkili sağlık sorunları tespit etmiştir. Otopsi çalışmaları da COVID-19 mRNA aşısına bağlı ölümlerin çoğunun kardiyovasküler yaralanmadan kaynaklandığı ciddi zararlara dair kanıtlar sağlamıştır. Pfizer’in verileri, neredeyse her organ sistemini etkileyen ve üçte biri ciddi olarak sınıflandırılan yaklaşık 1,6 milyon gibi önemli sayıda advers reaksiyon göstermiştir.

5-) Araştırmacılar, kararsız ve depolanması zor olan, parti değişkenliğine ve potansiyel kontaminasyona yol açan mRNA teknolojisinin güvenliği ve toksisitesi konusunda endişe duymaktadır.

Pfizer’in mRNA aşıları, bulunmaması gereken plazmid DNA içerebilir. Denemelerde kullanılan “temiz” süreç seri üretim için pratik değildir, bu nedenle üreticiler E-coli bakterilerini kullanarak plazmidleri çoğaltan “süreç 2″yi kullanmaktadır. Bu, aşılarda bilinmeyen etkileri olan kalıntı plazmidlerle sonuçlanabilir. Ayrıca aşılar, kansere neden olan bir DNA virüsü olan simian virüs 40 (SV40) DNA’sı içerebilir. Cambridge’de yapılan bir çalışmada, COVID-19 aşılarında spike proteini için modifiye edilmiş RNA talimatlarında istenmeyen bağışıklık tepkilerine neden olan bir kusur tespit edilmiştir.

6-) Bu derleme, moleküler taklit, antijen çapraz reaktivitesi, patojenik priming, viral reaktivasyon, immün tükenme ve immün fonksiyon bozukluğu dahil olmak üzere COVID-19 mRNA aşılarında advers olaylara ve aşı etkisizliğine katkıda bulunan biyolojik mekanizmaları incelemektedir.

Ayrıca, birincil adjuvan olan PEG’in ve spike proteininin kendisinin toksik etkilerini de vurgulamaktadır. Yazarlar, aşı korumasının immünolojik temelini açıklamakta, aşı başarısızlığı mekanizmalarını ve mRNA aşılarıyla ilişkili sorunları tartışmakta ve aşıların hastalığa neden olma potansiyelinin kapsamlı bir analizini sunmaktadır.

Dikkatli okuyucular özetini çıkarmaya çalıştığımız o akademik makalede aşı üreticilerinin yaptıkları rakamsal hileleri ve aşı adayı kimyasal sıvıların formülünde kullandıkları maddelerin (şimdilik bilenenleri) kanserden tutun bazı hastalıklara neden olabileceğini ve ileride de adı konulmamış bilinmeyen hastalıklar olabileceğinden endişelerini “felaket tellallığı” yapmama adına “şimdilik” üstü kapalı ifa etmek istemişler.

Sonuç olarak;
Küresel Şeytanlar Büyük Sıfırlamayı gerçekleştirmek için Covid19 planlı pandemisiyle dünya nüfusunu ilk operasyonla %25 azaltmayı hedeflemişlerdi. Ancak bunu bu sefer tutturamadılar. Bu ileride bu işin peşini bırakmayacakları anlamına gelmemektedir. Ne yapıp edip bu hedeflerine ulaşmak için her yolu deneyeceklerdir.

Bize düşen onların her türlü aşılarına ve pandemi çığırtkanlıklarına ve hiçbir işe yaramayan sadece oksijensiz kalmamamıza sebep olan maske kullanım çağrılarına karşı önyargıyla yaklaşmak olmalıdır.
***

Şunu asla unutmamalıyız;
Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…

Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de !!)

 
 

Makale Yazarı

Article Author

GUWUSTE

Yazar

Yazarın Diğer Yazıları

Paylaş:
Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.