Son yıllarda, yaşamımızı iyileştirme potansiyeli taşıyan veya iktidardakilere bizi izleme ve kontrol etme imkânı veren yeni teknolojilerde benzeri görülmemiş bir artış yaşanmaktadır.
Bu teknolojiler arasında, hastanelerde kimlik doğrulama için kullanılan sistemler, alışveriş yapanların marketteki alışverişlerini sadece ellerini kullanarak ödeyebilmelerini sağlayan avuç içi tarama teknolojileri ve dünya genelinde yaygınlaşan yüz tanıma sistemleri bulunmaktadır.
Avuç içi tarayıcılar birçok ülkede kullanılmaktadır. Örnek olarak ABD’yi ele alalım.
ABD’de, avuç içi tarama sistemi ülke genelindeki Whole Foods mağazalarında kullanılmaktadır.
Öncelikle Whole Foods’u tanıyalım;
Amazon’un bir yan kuruluşu olan Whole Foods Market, Inc., merkezi Austin, Teksas’ta bulunan ve hidrojenize yağlar, yapay renkler, tatlar ve koruyucular içermeyen ürünler sunan bir Amerikan çok uluslu süpermarket zinciridir. USDA Sertifikalı Organik bir bakkal-market olarak bilinen bu zincir, organik seçimleriyle ünlüdür. Whole Foods, Kuzey Amerika’da 500’den fazla ve İngiltere’de yedi mağazaya sahiptir. İlginç bir not olarak, Amazon, şirketi 28 Ağustos 2017’de 13,7 milyar dolara satın almıştır.
Avuç içi tanıma sistemi, kullanıcıların ödeme bilgilerini benzersiz avuç içi izleriyle eşleştirerek işler. Eğer bir Amazon Prime üyesi, hesabına bağlanmışsa, indirimler uygulayabilir ve hesapla ilişkilendirilmiş kredi kartından ödemeleri alabilir. Sistemi deneyen bazı kullanıcılar bunu ürkütücü bulduklarını ifade etmişler. İlk olarak sağ avuçlarını, ardından isteğe bağlı olarak sol avuçlarını taratmaları gerekti. Tarayıcı, daha sonra telefon numaralarını girmelerini talep etti ve Amazon kart bilgilerini doğrulamak için bir bağlantı içeren metin mesajı gönderdi.
Yüz ve el tanıma sistemleri giderek daha da kaygı verici bir hale geliyor; Brezilya’daki G20 toplantılarında, tüm katılımcılar Serpro’nun stand cihazları aracılığıyla yüzlerini tarayarak biyometrik doğrulama sürecinden geçmek zorunda kaldı. Brezilya, şu anda yıl sonuna kadar devam edecek olan G20 dönem başkanlığını sürdürüyor. Bu teknolojiler, gelecekte distopik bir dünyaya yol açabilecek çok garip yeni teknolojiler üretiyor.
Serpro’nun sistemi, belgelerin fiziksel olarak sunulmasına gerek kalmadan güvenli ve sorunsuz bir yolcu taraması sağlamak için bazı Brezilya havaalanlarında kullanılan biyometrik kimlik doğrulama ekipmanlarıyla aynı standardı sağlıyor. Bu teknoloji bir örnek teşkil ediyor ve daha fazla kurum ve G20 ülkesi tarafından benimsendikçe, diğer devletler ve hükümetler tarafından da kaçınılmaz olarak benimsenecektir. İnsanlar bir gün yüzleri taranmadan iş bulamayabilir, banka hesabı açamayabilir veya market alışverişi yapamayabilir.
Şimdi size bir cihazdan bahsedeyim;
Apple’ın Vision Pro’su Şubat ayında tanıtıldı. Apple, bu cihazın, uygulamaların etrafınızda çalıştığı “uzamsal bilişimin” başlangıcı olduğunu iddia ediyor. Şirketin reklamlarında, Vision Pro’nun amacının uygulamaları ve bilgileri gerçek dünyanın üzerine yerleştirerek gerçekliği artırmak olduğu ve hedefinin çok daha büyük olduğu vurgulanıyor.
Gelecek…
Gelecekte insanların kafalarının içinde bilgisayar çipleri ya da tüm bilgisayarlar olabilir. Elon Musk, Neuralink’in ilk insan deneme katılımcısının, şirketin çipinin implante edilmesinden yaklaşık bir ay sonra beyniyle bir bilgisayar faresini kontrol edebildiğini iddia ediyor. Ayrıntılar az olmakla birlikte, beyin-bilgisayar arayüzleri üzerinde çalışan diğer şirketler Neuralink’ten daha fazla teknolojik engelin üstesinden geldiklerini iddia ediyor. Bu arada birçok şirket beyin çipleri ve pilleri üzerinde çalışıyor ve henüz erken olmasına rağmen bunların kaçınılmaz olarak çok daha sofistike hale geleceğini iddia ediyorlar.
Zihin okuma teknolojisinin giderek geliştiği ve insanların düşüncelerini kullanarak makinelerle iletişim kurabildiği belirtiliyor. Kullanıcıların yalnızca düşünceleriyle internet araması yapmalarına imkân tanıyan giyilebilir bir kulaklık geliştirildiği söyleniyor. Bu cihaz, kullanıcının belirli bir kelimeyi duyduğunda veya düşündüğünde sinyalleri kaydederek, bu bilgileri cevap bulmak için interneti kullanan makinelerle paylaştığı iddia ediliyor.
Bu teknoloji bazılarına göre oldukça etkileyici fakat aynı zamanda çok tehlikeli olabilir.
Yapay zekâ ve hologram teknolojileri gerçeklikle birleştikçe, ‘gerçek’ ile ‘dijital’ arasındaki çizgiler bulanıklaşmaya başlayacaktır. Yapay zekanın hızla gelişimiyle, bu iki dünya arasındaki fark giderek daha da belirsizleşecektir. Eğer kontrol altında tutulmazsa, yapay zekâ on yıldan daha kısa sürede dünyamızı derinden etkileyebilir. Birçok kişi bu değişimleri heyecanla karşılayabilir, ancak bazıları bu teknolojinin, çoğumuzun bugün hayal bile edemeyeceği felaketlere yol açabileceğine inanmaktadır.
Şimdi, küresel bir şeytanın elinde bu tür bir güçle neler yapabileceğini düşünün!
***
Şunu da asla unutmamalıyız;
Küresel Elit Şeytanların (KEŞ) insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
(Get up and wake up! Stop the evil!)