Kalk Ve Uyar! Kötülüğe Dur De!

Hero Image

İnsanlık Aleyhine Tehditler: Transhumanizm

  • 03 May 2024

  • Paylaş:
Blog Detail Header

 

İnsanlık Aleyhine Tehditler: "Transhumanizm"

 

Bilim insanları yapay zekayı insan beyin hücreleriyle birleştirme konusunda önemli ilerlemeler kaydediyor…

 

Nature Electronics dergisindeki bir makaleye göre, laboratuvar ortamında yetiştirilen beyin dokusu elektronik donanımlarla entegre edilerek bir “biyo-bilgisayar” oluşturulmuş. Araştırmacılar, ses tanıma yeteneğine sahip “Brainoware” adında yenilikçi bir sistem geliştirdiler. Bu sistem, Yapay Zeka’nın verimliliğini artırmak amacıyla insan beyin dokusunu yapay sinir ağlarıyla bütünleştiriyor. Yapay Zeka tasarımcıları, insan beyninin bazı işlevlerini yapay sinir ağlarına dahil ederek performansı iyileştirmeyi amaçlıyorlar.

 

“Transhümanizm” terimi, insanlığa karşı bir tehdit oluşturabilecek bir gelişme olarak adlandırılabilir mi? Elbette, bu mümkündür.

 

Biyo-bilişimdeki en son yeniliklerden biri, yapay kök hücrelerin nöronlara dönüşümünü teşvik ederek geliştirilen beyin organoidleridir. Bu organoidler, insan beyninden alınan hücreler kullanılmadığı için etik endişeleri hafifletiyor. Ancak, kan damarları olmadan, organoidlerin uzun ömürlü olmaları mümkün olmayıp, bu da veri setleri üzerindeki çalışmaları ekonomik açıdan zorlaştırıyor.

 

Transhümanistler, biyoloji ve teknolojiyi bütünleştirmek için karşılaştıkları zorluklara rağmen araştırmalarını sürdürüyorlar. Araştırmacılar, küresel elitler ve finansman kuruluşları, bu entegrasyonun gerçekleşebileceğine inanıyor ve bu ilerlemenin nasıl elde edileceğini keşfetmeye çalışıyorlar.

 

Peki bununla neyi amaçlıyorlar ve neler yapıyorlar?

 

Transhümanistler, canlı sistemlerin maddi ve enerjik bileşenlerden oluştuğuna ve bu etkileşimlerin kodlarla ifade edilebileceğine inanır. Onlar, biyolojik olmayan malzemelerle biyolojik sistemleri geliştirebileceklerini ve biyo-donanımın sentetik olabileceğini savunurlar. İnsan beyninin biyolojik ‘yazılımının’ gizli kodlarını çözerek ve elektronikle entegre ederek insan yeteneklerini artırmayı ve yeniden programlamayı hedeflerler.

 

Araştırmacılar, beyin dokusunu yapay ağlarla entegre ederek, her bir nöronu bir donanım parçası ve dendritleri de nöronları birbirine bağlayan kablolar olarak kabul ediyorlar. Nöronlar arası güçlü bağlantılar, tekrarlanan etkileşimlerle istatistiksel olarak güçlenir. Eğer bu yöntem eğitim sistemine uygulanırsa, öğrenciler programlanabilir sinir ağları gibi işlenebilir ve istenen tepkiler için ödül ve ceza sistemi kullanılabilir. Ancak, bu yaklaşım eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler yerine, sadece emirleri takip eden robotları yaratabilir.

 

Peki daha başka neler yapıyorlar?

 

Organoidler, canlı bir organizmanın dışında üretilen ve organların küçük, basitleştirilmiş, üç boyutlu versiyonlarıdır. Genellikle, doku veya kök hücrelerin farklılaşmasını ve organizasyonunu teşvik eden besinler ve kimyasal sinyallerle oluşturulurlar. Bu minyatür organlar, genişlikleri tipik olarak bir saç teli kadarından birkaç milimetreye kadar değişebilir ve orijinal organların tüm işlevlerini yerine getiremezler. Ancak, tasarımına bağlı olarak, organların bazı işlevlerini taklit edebilirler ve hatta gerçek bir vücuttaki gibi gelişebilirler.

 

Organoidler, transhümanist araştırmacılar tarafından düşünüldüğünde, sayısallaştırılmış bilgisayarlar olarak ele alınan canlı sistemler, anlaşılması güç benzersiz bir zekaya sahip olabilir. Nöronlar, yapay sinir ağlarından farklı olarak bilgi işleyebilir, biyoelektrik dalgalarıyla iletişim kurabilir ve girişim desenleri yaratabilir.

 

Transhümanist biyosemiyotik araştırmacılar, doğal beyin aktivitesinde yeni keşifler yapmaktadır. Allah tarafından yaratılan beyindeki nöronlar, sürekli ve kesintisiz koordinasyon içinde olduklarından, bir düşünce oluştuğunda, üç boyutlu biyoelektrik dalgalar dokular arasında ilerleyerek sanal bağlantılar oluşturur. Beyindeki her hücre, dış sinyalleri verimli bir şekilde işlemek için, serbest dolaşan protistlerden evrimleşmiş karmaşık organeller içerir. Buna karşılık, insan yapımı yapay sinir ağları, benzer bir süreçten yoksun olup, yapıları daha katı ve sabittir.

 

Peki öyleyse sorulara devam edelim;

 

Transhümanistler, insan beynini dijital bilgisayarlarla mı entegre etmeyi hedefliyorlar, yoksa beyin dokusunu dijital bilgisayarlara mı entegre etmeyi? Hangi yöntem daha riskli? Bilimsel araştırmalar bu sorulara ışık tutabilir. “Brainoware” adlı bir cihaz, Nature Electronics dergisinde tanıtılan bir makalede yer aldı. Bu cihaz, organoidlerde elektriksel desenler yaratmak için yoğun 2D elektrot dizilerini kullanır ve organoid nöronları bu uyarılara kendi elektriksel tepkileriyle karşılık verir.

 

Yirmi yıl önce yapılan bir deneyde, bir kova suyun beyin organoidi gibi davrandığı keşfedilmiştir. Su, “bir” ve “sıfır” ses kayıtlarını yalnızca %1.5 hata oranıyla ayırt edebilmiştir. Bu etkileyici performans, Brainoware araştırmacılarının Shakespeare’in eserlerini kullanarak nöronların tüm kapasitesini kullanmadıklarını ortaya koyabilir. Biz böyle düşünüyoruz, ancak okuyucuların ne düşüneceğini kestiremiyoruz.

 

Bu deneyler, Andy Adamatzky’nin liderliğindeki West of England Üniversitesi’nde bulunan Geleneksel Olmayan Hesaplama Laboratuvarı’nda gerçekleştirilmiştir. Laboratuvar, hesaplamalar yapmak ve bellek rezervuarı olarak işlev görmek için reaksiyon-difüzyon dalgaları oluşturan balçık küfü kullanmaktadır. Araştırmacılar, doğal malzemelerle her türlü materyal üzerinde deneyler yapmayı hedefliyor gibi görünüyor.

 

Peki öyleyse hesaplama rezervuarı da nedir?

 

Hesaplama rezervuarı, doğrusal olmayan etkileşimlerle çalışan ve bir kova su gibi bireysel birimlerden oluşan bir fiziksel sistemdir. Bu birimler, önceki girdilerin sonraki tepkileri etkilediği döngülerde birbirine bağlanarak bilgi saklayabilir. Bu kabiliyet, bilgisayarların belirli görevler için eğitilmesine olanak tanır ve bazen araştırmacıların girdilerin çıktılara nasıl dönüştüğünü anlamasına gerek kalmadan “kara kutu” olarak adlandırılır.

 

Peki, transhümana dönüştürülmüş insanlar yaratma fikri nereden geldi?

 

2015 yapımı bilim kurgu filmi Ex Machina, izleyicilere bu konsepti tanıttı. Transhümanistler, filmdeki gibi silikon çipler ve elektronik devrelerle değil, jel tabanlı yapay bir beyinle donatılmış, yarı insan yarı bilgisayar tasarımına sahip bir insanımsı robotun geleceğini hedefliyorlar.

 

2012’de Bacigalupi ve Don Favareau, insan beynindeki nöronlar arasındaki sürekli iletilen sinyallerin bir araya gelerek faydalı bir sinyal oluşturabileceği bir dijital sistem tasarlamayı düşündü. Bu yenilikçi yaklaşımın, ek maliyet olmaksızın birden çok sinyali doğal bir şekilde birleştirerek bilgisayarların verimliliğini artırabileceğini savundular. Sonrasında, beyin organoidleri ve balçık küfünün olağanüstü özelliklerini kullanarak siborglarla dolu bir gelecek hayal ettiler.

 

Transhümanistler ve araştırmacılar, insan-makine entegrasyonu, organik maddenin bozulması ve elektronik cihazlardaki kimyasalların sebep olduğu hücresel iltihaplanma gibi zorluklarla mücadele etmektedirler. Bu sorunlar henüz çözülebilmiş değil. İnsanların bu zorlukları aşabilmesi için yaratılışta belki de bir koruma mekanizması bulunmaktadır. Bu ilahi koruma, biyolojik hücrelerin kodlarını çözmek yerine, sinyalleri yorumlamaya yönelik olabilir, bu da insanların yeni teknolojilere alerjik reaksiyon göstermesine yol açabilir.

 

Bilgisayar bilimcileri ve siberologlar, robotların Turing Testi’ni geçme yeteneklerini artırırken biyolojiyi de dikkate alıyorlar. Ancak, daha güvenilir ve verimli araçlar geliştirme sürecinde karşılaştıkları belirsiz zorluklar ve başarısızlık korkusu onları etkilemektedir.

 

Yine de Transhümanizm hayalin vazgeçmiş değiller. Kimileri, cinsel obje ve ev işleri için kullanılacak yarı insan robotlar üretmeyi düşlüyorlar; bu, Jetgiller çizgi filminin etkisinde kalmış olabileceklerini düşündürüyor.

 

Bu tür istekler, insanları köleleştirmek veya eşleri birer mal gibi görmek gibi toplumsal olarak reddedilen ve insanlık dışı sayılan uygulamalardan esinlenmiş olabilir. Ancak, insan hayatının kalitesini yükseltebilecek araçlar mevcuttur. Bu araçların etkin kullanımı, insan yeteneklerini artırmaya yönelik olmalıdır.

 

Transhümanizm, Adem’in cennetten kovulmasına sebep olan ve onun soyundan intikam alma amacı güden şeytanın etkisi altında olabilir. Gelecek yazımızda, Transhümanizm’in hedeflerinin, Adem’in soyuna düşmanlık besleyen ve şeytanın cennetten kovuluşuyla ilintili temellere dayanmaktadır.

 

Bu makale; insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir, aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan “Büyük Sıfırlama” gibi hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. 

 

Guwuste.com
Kalk ve uyar, Kötülüğe de dur de

Makale Yazarı

Article Author

GUWUSTE

Yazar

Yazarın Diğer Yazıları

Paylaş:
Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.