Günümüzde, bazı teknolojilerin şüpheli amaçlarla kullanılma ihtimali, beraberinde ciddi endişeleri de doğurmuştur.
2013’te başlayan Yenilikçi Nöroteknolojiler Yoluyla Beyin Araştırmaları Girişimi, nörobilim ve nöroteknoloji alanlarında önemli ilerlemeler yaparak insan beyninin daha iyi anlaşılmasını amaçlamaktadır. Beyin-bilgisayar arayüzleri gibi çalışmalar, medyada sıkça yer almakta ve cihaz kontrolü için beyne implant yerleştirilmesi gibi konuları içermektedir.
Peki öyleyse bu açıklamalar ve iddialar gerçek olabilir mi?
Nöroteknoloji, sinir sistemine dair bilgileri ve teknolojileri birleştiren, nörobilim araştırmalarını uygulamaya dönüştüren bir bilim dalıdır. ‘Nöro’ (sinir) ve ‘teknoloji’ kelimelerinin birleşmesiyle oluşur. Nöromühendislik ise, bu teknolojilerin geliştirilmesi için mühendislik tekniklerini kullanır. Nöroteknolojinin amacı, sinir sistemi anlayışımızı ilerletmek ve bu bilgiyi teknolojik çözümlere dönüştürmektir.
Günümüzdeki açıklamalara göre, “Elon Musk’ın Neuralink şirketi, beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) üzerinde çalışmaktadır. Bu implantlar, yaşlanma, hastalık, kaza veya yaralanma sonucu kaybedilen yeteneklerin geri kazanılmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olacak şekilde tasarlanmıştır.”
Bu iddiaların gerçekliği konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değil. Açıklamaların güç gösterisi mi yoksa bir yanılsama mı olduğu da belirsiz. Ancak, bazı teknolojilerin dünya hakimiyeti amacıyla Küresel Elit Şeytanlar tarafından kötü niyetle kullanıldığına dair endişeler artıyor.
Günümüzde birçok devlet, hükümet ve ordu, beyin-bilgisayar arayüzlerinin (BCI) savaş zamanındaki rollerini tartışıyor; insan vücudu ve beyni, geleceğin savaş alanları olarak görülüyor. Neurorights hareketi, gelişmiş nöroteknolojilerin günlük yaşamda yaygınlaşmasının, insanlar ile makineler arasındaki ilişkiyi temelden değiştirebileceğini savunuyor. Askeri-istihbarat kompleksinin nöro-savaşa olan ilgisi, nörobilimin askeri uygulamalarının potansiyel riskleri hakkında endişeleri artırıyor.
Teknolojinin geliştirilmesi…
Pentagon’un araştırma kolu olan DARPA, invaziv olmayan nöral arayüz teknolojilerine önemli katkılar sağlayan ABD şirketlerinin büyük bir bölümünü desteklemiştir. Geçtiğimiz 25 yıl içinde, DARPA nöroteknoloji sahasında 40’tan fazla programı hayata geçirerek telepati, zihin kontrolü ve zihin okuma gibi alanları daha ulaşılabilir kılmıştır. Özellikle 1999 yılında başlatılan [BIO: INFO: MICRO] Arayüz programı altında finanse edilen çalışmalar, maymunların kollarını kullanmadan beyin-makine arayüzlerini (BMI) kontrol etmeyi öğrenmeleri gibi beyin-bilgisayar arayüzü araştırmalarında çığır açan gelişmelere yol açmış olabilir.
2013 yılında başlayan Yenilikçi Nöroteknolojiler Yoluyla Beyin Araştırmaları Girişimi, nörobilim ve nöroteknolojilerin sınırlarını genişleterek insan beyninin daha iyi anlaşılmasını amaçlamaktadır. Bu girişim, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH), Ulusal Bilim Vakfı (NSF) ve DARPA tarafından desteklenmekte ve Allen Beyin Bilimi Enstitüsü, Howard Hughes Tıp Enstitüsü, Kavli Vakfı ve Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü gibi özel kuruluşlarla iş birliği içindedir.
DARPA’nın Beyin İnisiyatifi’ne olan ilgisi, araştırmalardan ziyade askeri uygulamalara yöneliktir ve finansmanın akışı, askeri önceliklerini göstermektedir. ElectRx, HAPTIX ve RE-NET gibi ortak projeler, çatışma zamanında ve sonrasında kullanımı artırmak için beyne en yeni teknolojileri uygulamayı hedeflemekte; bu da kendi kendine iyileşme, uzuv kaybı yaşayanlar için gelişmiş dokunma hissi ve düşüncelerle kontrol edilen beyin-makine arayüzleri sağlama potansiyelini taşımaktadır.
DARPA, 2000’lerin başlarından beri savaşçıların bilgi yönetimi yeteneklerini geliştirmek üzere artırılmış biliş üzerine çalışmalar yapmaktadır. Florida Üniversitesi, 2022’de, zorlu ortamlarda AR kulaklık teknolojisi kullanarak insan bilişsel işlevlerini iyileştirmek için destek gördü. Beynin savaşa özgü görevleri daha iyi yerine getirebilmesi amacıyla 2014’te yapılan İspanyol beyin-beyin arayüzü çalışması gibi projeler devam etmektedir. AB’nin İnsan Beyni Projesi, Çin Beyin Projesi, Japonya’nın Brain/MINDS programı ve Kanada’nın Brain Canada projesi gibi diğer girişimler de bulunmaktadır. Bu teknolojiler başarılı bir şekilde uygulanıp geliştirilirse, uluslararası arenada, savaş alanlarında ve günlük yaşamda büyük etkiler yaratacaktır.
Peki öyleyeyse bu teknolojinin arkasında gizlenen bir hedef mi var?
Beyin-bilgisayar arayüzlerinin (BCI) savaşçı performansını artırmak için kullanılması olan nöro-savaşın hem olumlu hem de olumsuz etkileri olacaktır. Eğer ele geçirilirse, kötü niyetli düşmanlar potansiyel olarak bir BCI komutanının beynine korku, kafa karışıklığı veya öfke enjekte ederek ciddi hasara neden olabilir. Nöroimplantlar bir kişinin zihinsel işlevlerini kontrol edebilir, potansiyel olarak anıları ve duyguları manipüle edebilir ve hatta kullanıcıya işkence bile edebilir.
Kimyasal savaşın uluslararası düzeyde büyük ölçüde yasaklanmış olmasına karşın, mevcut yasalar ve uygulamalar, beyinleri hedef alan bazı kimyasal saldırı ve manipülasyon türlerine izin vermektedir. Rice Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, meyve sineklerinin beyinlerini uzaktan kontrol edebilme kapasitesiyle, beyinleri askeri bir hedef haline getirebilecek yeni bir “beyin-kara-deniz-uzay-gökyüzü” küresel savaş modelinin mümkün olabileceğini öne sürdüler.
Peki öyleyse, teknolojiler jeopolitik ilişkileri sert ve yumuşak güç araçlarına dönüştürdükçe, nöro-savaşın da ufukta belirdiğini söyleyebilir miyiz?
Uzmanlar, nöro-silahların sosyo-ekonomik güç uygulamada veya toplumları askeri müdahale olmadan bozmada kullanılabileceğini ifade ediyorlar. NöroS/T, düşmanın bilişsel, duygusal ve davranışsal kapasitelerini hedefleyerek, küresel pazarlarda sosyo-ekonomik etki yaratma veya düşmanlarla rekabette ‘yumuşak’ ve ‘sert’ güç olarak kullanılabilir.
Nöro-savaş silahlarının yıkıcı kapasiteleri, kinetik olmayan çatışmalarda aktörlere stratejik üstünlük sağlayabilir. Kinetik olmayan nöro-savaşın, askerler ve askeri sonuçların yanı sıra sivilleri ve toplumları da etkileme ihtimali, özellikle devletler arası düşmanlıkların arttığı zamanlarda daha yüksektir.
Uzmanlar, Nöroharp’ın siyasi liderler ve halk üzerinde manipülasyon yaparak özgür iradelerini baskılayabileceğini ifade ediyorlar. Bu teknoloji, kinetik tepkilere ihtiyaç duymadan siyasi iradeleri halka dayatabilir. Kitleleri şaşırtmak, pasivize etmek veya yok etmek için çeşitli araçlar kullanılabilir. Savunma amaçlı olarak, nöro-savaş potansiyel teröristleri sakinleştiriciler, oksitosin enjeksiyonları ve beyin taramaları ile tespit ederek çatışmaları önleyebilir. Bu durum, insanların hoşlanmadıkları bir durumdan zevk almalarını sağlayan yüksek teknolojili bir baskı sistemine dönüşebilir. Nöro-savaş, düşman toplumların kültür ve değerlerini değiştirebilir ve duyguları manipüle ederek onları çökertebilir. Nöro-silahlar, zihni yeni ve öngörülemeyen yollarla hedef alarak yumuşak gücün yeni bir boyutunu temsil edebilir. İşte distopik bir savaş teknolojisi tam da budur.
Bu bağlamda, asıl ele alınması gereken soru şu olabilir: Nöroteknoloji ve benzeri teknolojilerin amacı, Transhümanizme doğru bir adım mıdır?
BCI’lar, nörofarmakoloji ve DARPA gibi nöroteknolojiler, beyin fonksiyonlarını merkeze alarak yeni nesil savaşçıların oluşturulmasına olanak tanıyabilir. Neurorights, teknoloji geliştiricileri tarafından önerilen ve teknolojinin normalleştirilip kamusal alana entegre edilmesini hedefleyen bir kavramdır. Bu, Küresel Elit Şeytanların insan ile makineyi birleştirme amacı taşıyan transhümanist çabalarını hızlandırabilir. Ancak bu tür girişimler, genellikle kamusal tartışmalara az yer bırakacak şekilde yönlendirildiğinden, egemenlik ve insanlık bu şüpheli gelişmeler karşısında risk altında olabilir.
Nörosavaşın tam anlamıyla başlamamış olsa da, bu alanda ilerlemelerin eşiğinde olduğumuzun farkında olmak önemlidir…
Şunu da asla unutmamalıyız;
Küresel Elit Şeytanların (KEŞ) insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
(Get up and wake up! Stop the evil!)