Eşcinsel Aktivizmine Yönelik Sorular ve Eleştiriler (8)
02 Tem 2024
- Paylaş:
Eşcinsel Aktivizmine Yönelik Sorular ve Eleştiriler (8)
Eşcinsel aktivizmine yönelik eleştiriler, çeşitli sosyal sistemler, kültürel inançlar ve kişisel bakış açılarından kaynaklanmaktadır.
Bu eleştiriler genellikle dini ve kültürel değerler, ahlaki ve etik endişeler ile sosyal değişime duyulan korkuya dayanır. Bu serinin sekizinci bölümünde, eşcinsel aktivistlere yönelik önemli eleştirilere devam edeceğiz.
LGBT Yüzünden Yaygınlaşan Anal Kanserin Gizlenmesinin Eleştirisi
NaturalNews’in baş editörü Health Ranger, batılı ana akım medyanın eşcinsel erkeklerde yaygın olan anal kanseri gizlediğini iddia etmektedir. NaturalNews, anal kanser oranının eşcinsel olmayan erkeklere göre 100 kat daha fazla olduğunu belirtmektedir. Daily Mail gazetesi de Amerika’daki eşcinsel erkekler arasında anal kanser salgınına karşı mücadele başlıklı bir yazı yayınlamıştır. Amerikan Kanser Topluluğu ve Amerikan Kanser Derneği, anal kanserin ciddi artışlar gösterdiğini ve toplum sağlığı için büyük bir tehlike olduğunu duyurmuştur.
Bu durum LGBT faaliyetlerinin sekteye uğrama endişesi nedeniyle gizlenmektedir. Eleştirmenler, bu sağlık risklerinin gizlenmesinin, toplumun ve özellikle gençlerin doğru bilgilendirilmesini engellediğini savunmaktadır. Eşcinsel erkeklerde anal kanser oranının yüksek olmasının nedenleri arasında, insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonlarının yaygınlığı gösterilmektedir.
Eşcinselliğin, Hormonal Etkenli Olup Olmamasını Dikkate Almamanın Eleştirisi
Her erkekte az miktarda kadınlık hormonu bulunması normaldir. Ancak bu hormonların aşırı ön plana çıkarılması yanlış tercihlere neden olabilir. Hormonal dengesizlikler tedavi edilmelidir. Bilimsel olarak, düşük testosteron oranı bir erkeğin erkeklere ilgi duymasına neden olmaz, sadece cinsel isteksizlik yaratır. Bazı LGBT bireylerin hormonları sağlıklıdır, bu da hormonal dengesizlik iddiasının tartışmalı olduğunu gösterir. Eşcinsellik, psikolojik bozukluk temelli bir ahlaki sapma olarak görülmektedir. Hormonal dengesizliklerin cinsel yönelim üzerindeki etkisi konusunda yapılan araştırmalar, bu iddiaların bilimsel temellerinin zayıf olduğunu göstermektedir. Eşcinselliğin hormonal dengesizliklerden kaynaklandığı iddiası, birçok bilim insanı tarafından reddedilmektedir.
Popülasyon Genetiği Açısından Eleştiri
Eşcinselliğin genetik temelleri üzerine yapılan araştırmalar, genetik faktörlerin eşcinsellik üzerindeki etkisini sorgulamaktadır. Genetik faktörlerin eşcinsellikte ciddi bir rolü olsaydı, bu genlerin doğal seçilimle yok olması beklenirdi. Ancak, eşcinselliğin sadece genetik değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal faktörlerin karmaşık bir etkileşimi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu nedenle, eşcinselliğin genetik bir temeli olabileceği, ancak bunun tek başına belirleyici olmadığı anlaşılmaktadır.
Eşcinsellerin Beyinlerinin Farklı Olduğu İddiasının Eleştirisi
Simon LeVay, eşcinsel erkeklerdeki hipotalamus boyutunun heteroseksüel erkeklerden daha küçük olduğunu bildirmiştir, ancak bu durumun neden mi yoksa sonuç mu olduğu belirsizdir. Cinsel yaşamın beyni etkilediği bilinmektedir. LeVay, homoseksüelliğin genetik olduğunu kanıtlamadığını ve araştırmalarının abartıldığını itiraf etmiştir. Beyin yapısının cinsel yönelim üzerindeki etkisi konusunda yapılan araştırmalar, bu iddiaların doğruluğunu sorgulamaktadır. Beyin yapısındaki farklılıkların cinsel yönelimden mi yoksa cinsel yönelimin beyin yapısını mı etkilediği konusunda kesin bir sonuca varılamamıştır. Bu eleştiriler, eşcinselliğin doğuştan gelen bir özellik olmadığını savunan görüşlere dayanmaktadır.
Eşcinselliğin Hayvanlar Aleminde Olduğunun İddia Edilmesi…
Eşcinselliği savunanlar, hayvanlar aleminde görülen eşcinsel olayları örnek göstermektedir. Ancak insan, hayvandan üstün bir varlıktır ve yaptıkları davranışlardan dolayı eleştirilebilen ve yargılanabilen varlıklardır. Bu yüzden hayvanlar dünyasından örnek vermek, insan türü için geçerli bir kıyaslama olamaz. Hayvanlar aleminde görülen eşcinsel davranışlar, insanlardaki eşcinselliği açıklamak için yeterli bir temel oluşturmaz. İnsanlar, ahlaki değerleri ve normları olan varlıklardır. Bu eleştiriler, eşcinselliğin hayvanlar aleminde görülen davranışlarla açıklanamayacağını savunan görüşlere dayanmaktadır.
Eşcinselliğin Doğuştan Olduğunu İddia Edenlerin Düştükleri Derin Çelişki
Eşcinsel örgütler, eşcinselliğin doğuştan geldiğini savunurken, Queer teorisyenleri cinsiyet özelliklerinin sonradan kazanıldığını iddia etmektedir. Cinsel yönelimde biyolojik kaynaklı zayıf araştırma sonuçlarına dayanmak, cinsiyet farklılıklarında ise çevresel faktörlere vurgu yapmak çelişkili bir tutumdur. Bu çelişki, eşcinselliğin doğuştan gelen bir özellik olmadığını savunan görüşlere dayanmaktadır. Cinsel yönelim ve cinsiyet özellikleri konusundaki araştırmalar, bu iddiaların doğruluğunu sorgulamaktadır.
Eşcinselliğin Doğuştan Olduğunu İddia Edenlere Bazı Sorular
Eşcinselliğin doğuştan geldiğini savunanlar, cinsiyet özelliklerinin sonradan kazanıldığını iddia etmektedir. Erkek eşcinsellerin kadınlara, kadın eşcinsellerin de erkeklere yönelik cinsel çekim hissetmediği iddiası tartışmalıdır. Eşcinsel olup sonradan heteroseksüel olan bireylerin varlığı, eşcinselliğin sabit bir yönelim olmadığını gösterebilir. Eşcinselliğe yönlendiren faktörler arasında aile bütünlüğünün sağlanamaması ve çocukların arkadaş ortamlarında gördükleri eşcinsel yönelimlere duydukları merak sayılabilir. Eşcinselliğin doğuştan geldiğini savunanlar, cinsiyet özelliklerinin sonradan kazanıldığını iddia etmektedir. Bu çelişkili tutum, eşcinselliğin doğuştan gelen bir özellik olmadığını savunan görüşlere dayanmaktadır. Araştırmalar, bu iddiaların doğruluğunu sorgulamaktadır.
Sonuç olarak; Bu makale eşcinsel aktivizmine yönelik eleştiriler, çeşitli sosyal, kültürel ve biyolojik argümanlara dayanmaktadır. Bu eleştiriler, eşcinselliğin doğuştan gelen bir yönelim olup olmadığı, hormonal ve genetik faktörlerin rolü, ve eşcinselliğin toplum üzerindeki etkileri gibi konuların farklı boyutlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!
Okuyucularımız; kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…