Dünya sahibi olabilmek için, BM kuruluşları da dahil olmak üzere hükümetleri etkileyebilecek bir güce sahip olunması gerekir.
Bu güce sahip olabilmek için çok büyük paralara sahip olmak gerekir. Hatta bu bile yeterli değildir; dünya çapındaki endüstriler de dahil olmak üzere, hayatın pek çok alanında önemli bir etkiye sahip olmak gerekmektedir.
Dünyanın en büyük üç yatırımcısı olan BlackRock, Vanguard ve State Street, dünyanın önde gelen medyasının %90’ından fazlasını kontrol etmektedirler. Rupert Murdoch’ın medya imparatorluğu da büyük ölçüde BlackRock/Vanguard’a aittir. Bu tekel, geleneksel yöntemlerle karşı konulamaz ve “kurallara dayalı olmayan düzen” yaratarak uluslararası ve ulusal yasaları istediği zaman askıya alma gücüne sahiptir.
BlackRock ve Vanguard birbirleriyle yakından ilişkilidir ve yönetimleri büyük ölçüde birbirlerinin yerine geçebilir. Vanguard, BlackRock’ın en büyük hissedarı olup, onu kontrol etmekte ve dünyanın en zengin ailelerinden bazılarına ait olduğu bilinmektedir. Rockefeller Vakfı, Gates Vakfı, Rothschild Vakfı, JPMorgan Vakfı, Clinton Vakfı, Bush Vakfı, Obama Vakfı, Albert DuPont Hayırseverlik Vakfı gibi kar amacı gütmeyen kuruluşlar aracılığıyla milyarlarca dolarlık “bağışlar” yoluyla yatırımları ve para akışlarını gizlemek amacıyla kullanılmaktadır.
Bill ve Melinda Gates Vakfı, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) en büyük bağışları yapan kuruluş olup, aşı ittifakı GAVI üzerindeki kontrolüyle insan sağlığı ve yaşamı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda, çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlayan BlackRock şirketinin de ortağı olan bu vakıf, 2028 yılına kadar dünyanın mevcut Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının (GSYİH) yaklaşık beşte birine denk gelen 20 trilyon dolarlık bir varlığa sahip olacak ve bu varlığı yönetecektir.
State Street, dünyanın en büyük dördüncü varlık yöneticisi olarak, BlackRock-Vanguard ikilisine katıldığında, yönetim altındaki varlıklara 3 ile 4 trilyon dolar arasında daha ekleyebilir. Bu ikinci ve üçüncü kademe finans kuruluşları, BlackRock ve Vanguard’a ait olup, kaçınılması neredeyse imkansız olan güçlü bir kısır döngü oluştururlar. Bu güçle, endüstriyel, askeri, hizmet ve altyapı yatırım makinelerinin en büyük hissedarları olarak, dünyadaki her ülke, kuruluş ve şirkete baskı uygulayabilirler.
Bütün ulusları kendi iradelerine rehin tutuyorlar ama İsrail’in Gazzede bütün bir halkı acımasızca öldürmesini ve katletmesini engelleyemiyorlar. Çünkü kendilerini kimin yaşayıp yaşamayacağına karar veren tanrı olarak gördükleri için güç sarhoşu oldular ve güçleri uygarlığın yok olması tehdidine yol açtı.
BlackRock ve Vanguard, Goldman Sachs, Bank of America, City, Chase ve Morgan Stanley gibi şirketlerin yönetilen yatırımlarını kontrol eden ikincil ve üçüncül varlık yönetimi ve bankacılık kurumlarının da büyük hissedarlarıdır.
BlackRock, Vanguard ve State Street, başta Federal Rezerv olmak üzere merkez bankalarıyla yakın ilişkileri olan güçlü kuruluşlardır. FED’e borç para verirler ve diğer merkez bankalarına bilgisayar sistemleri konusunda danışmanlık yaparlar. Bunu yaparken merkez bankalarının bilgisayar sistemlerindeki işlemleri takip etmemeleri de imkansızdır.
BlackRock, Dünya Ekonomik Forumu, BM sistemi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün en büyük etkileyicisi ve bağışçısıdır. Ayrıca Big Pharma aracılığıyla ilaç endüstrisini de kontrol etmektedirler. Küreselci, öjenikçi ve ‘yeşil gündem’ eksantrikleri her şeye sahipler ve ne pahasına olursa olsun iklim değişikliği yalanını yayıyorlar. Para ve hayat pahalılığı onlar için önemli değil. Çünkü insanların yetersiz beslenip erken yaşta ölmeleri onların hedeflerinden biridir.
Peki öyleyse Planlı COVID pandemisi fikrinin arkasında bu finans canavarları mı vardı?
Tabii ki onlar var. COVID pandemisi, küresel finans imparatorluğunun ekonomik yapılarını kendi kriterlerine göre yeniden inşa etmek amacıyla öjenik yıkım gündeminin bir ürünüydü. Roma Kulübü’nün (CoR) “Büyümenin Sınırları” (1972) ve “İlk Küresel Devrim” (1991) raporları, mevcut sistemi yok edip, öjenik ve mutlak kontrolün her zaman ön saflarında yer alan elitlerin yararına yeniden inşa etmek için radikal değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu zaten belirtmektedir. Rockefeller Grubu, şu anda vergiden muaf ve tam bir küresel diplomatik dokunulmazlığa sahip olan Roma Kulübü’nün kurucusu olduğunuda belirtmeden geçmeyelim.
Planlı sahte COVID salgını bu yıkıcı mekanizmanın ilk yapı taşı olmuş, toplumun ve medeniyetin genel yıkımına zemin hazırlamıştır. Artan muhalefete rağmen, dünyadaki 8 milyar insanın %70’inden fazlası aşılanmış ve çoğu 2 ya da 3 enjeksiyon almıştır. Dünya nüfusunu kontrol etmek için, WEF ve CoR tarafından propagandası yapıldığı gibi, “Büyük Para” sahibi Küresel Elit Şeytanlar dünya nüfusunu büyük ölçüde azaltılmasını hedeflemişlerdir.
Planlı pandemi ile ürettikleri aşılar sadece insanlarda ciddi yaralanma ve ölümlere yol açmakla kalmamakta, aynı zamanda doğurganlığı azaltmakta, düşüklere, agresif ve ölümcül tümörlere, miyokardit ve ani ölümlere neden olmaktadır. İleride hangi yeni nesil hastalıkların çıkacağı da endişe konusu olmaya devam etmektedir. Batı’da ise ise ölüm oranı %20 gibi rekor seviyeye kadar çıkabilirken, birçok ülke kamuoyu endişesiyle istatistikleri silmeye çalışmaktadır.
Soros Açık Toplum Vakfı tarafından finanse edilen “uyanma” hareketi, cinsiyet değiştirmeyi ve doğum oranlarını düşüren “çok harfli” (LGBTQIA+ = Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel, Queer, İnterseks ve Aseksüel) cinsiyet ayrımcılığını teşvik ederek Batı dünyasını kasıp kavurmaktadır.
Eğer pandemi anlaşması ve gözden geçirilmiş Uluslararası Sağlık Tüzüğü Mayıs 2024’te onaylanırsa, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyanın en güçlü sağlık otoritesi haline gelebilir. COVID aşılarının sosyal ve ekonomik sonuçları nedeniyle, özellikle Avrupa başta olmak üzere dünyanın geri kalanının DSÖ’den çekilme çağrıları artmaktadır.
Bu yazıları korku yaymak için kaleme almıyoruz.
Aksine, bu sorunların üstesinden gelmek kesinlikle mümkündür.
Bu sorunları aşmanın yolu, Küresel Şeytanların para gücünü yıkmaktan geçer.
Para gücünü yıkmanın tek yolu, mevcut ortodoks finansal ve sosyal sistemden çıkıp yeniden başlamaktır.
Bunun yolu da mevcut ekonomilerde uygulanan borç ve faize dayalı para kredi sistemini (BDPS) bırakmaktan geçer.
Bunun için, ülkelerin yerel ve merkezi yönetimlerinde bu kararlılığı gösterecek kişileri seçmek önemlidir.
***
Şunu da asla unutmamalıyız;
Küresel Elit Şeytanların (KEŞ) insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!!
(Get up and wake up! Stop the evil!)