Tabii ki bunların hepsi bir aldatmacan ibarettir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) bu aldatmacanın iki temel bileşenidir. Aldatmacadaki temel hedeflerden biride UNFCCC sözleşmesi sıcaklıkların belirli bir eşiğin üzerine çıkmamasını zorunlu kılarak, finansal olarak sömürülebilecek bir karbondioksit emisyonu kıtlığı yaratmaya çalışmaktır.
Bunun içinde çiftçilerin ve enerji santrallerinin emisyonlarını dengelemeleri, onları karbon kaynaklarına ve yutaklarına dönüştürmeleri gerekmektedir. Ancak CBD, biyoçeşitliliği restore ederek izin verilen karbondioksit emisyonu artırmayı amaçlamaktadır. Hükümetler ormanları ve mangrovları iyileştirmek için trilyonlarca dolar harcıyor, ancak bu ormanlar tarafından emilen karbonda bir artışa neden oluyor ve böylece izin verilen karbondioksit emisyon havuzunu artırıyor.
Peki öyleyse yukarıda adlarından ve amaçlarından bahsettiğimiz iki sözleşme arasında çelişki yok mu?
Çelişki gibi görünse de aslında yoktur.
Çünkü işin içinde başka bir şeytani plan vardır.
Karbon emisyonları, tatlı su, ekoturizm veya orman kerestesi gibi bir “doğal mal” tarafından sağlanan bir “ekosistem hizmeti” olarak kabul edilir. Ancak, bu kullanıma yalnızca doğal kaynağın bu süreçte zarar görmemesi halinde izin verilmektedir.
Doğal Varlık Şirketleri, çiftçiler ve enerji santralleri gibi karbon kaynakları için daha yüksek fiyatlara yol açabilecek kıt karbon kredisi arzından kar elde etmeye odaklanmış şirketlerdir.
Küresel Çevre Fonu ise, keyfi bir coğrafi alan ve süre tanımlayan bir peyzaj yaklaşımı kullanarak ekosistem hizmetleri için karma finans anlaşmaları yapılandırmaktadır. Sonuç, bir holding şirketine devredilen ve Doğal Varlık Şirketi olarak borsada listelenen bir ekosistem hizmeti kiralamasıdır. Ancak özel sektör neredeyse hiçbir katkıda bulunmuyor çünkü yetersiz katkısı kamu sektörü, yani vergi mükellefi tarafından kolayca absorbe edilebiliyor.
Kamu-özel ortaklıklarının (PPP) yapısı, özel yatırımcıların devletten daha “tecrübeli” olduğu ve iflas durumunda korunduğu inancına dayanmaktadır. Buda, özel yatırımcı bir kuruş bile kaybetmeyeceği, kaybedenleri ise devlet hazinesi, dolayısıyla da vergi mükellefi olan halk olacağı anlamına gelir. Bu ek risk genellikle daha yüksek bir faiz oranıyla dengelenir, ancak bu durumda öyle değildir. Küresel Çevre Fonu’na (GEF) göre, özel yatırımcılar genellikle çok daha az risk karşılığında faiz oranının 2-3 katını almaktadır.
Bu da sözde “gezegeni kurtarmak” maskesi alında devleti dolayısıyla da vergi mükellefleri olan sokaktaki insanları soymak ve küresel şeytanlara devasa bir para transferi yapmak demektir.
Tahminimiz Merkez bankaları da gelecekte karbon emisyonlarıyla bağlantılı olacak olan CBDC’leri (merkez bankaları dijital para birimi) zorluyacak. Bu da, herkes karbon vergisi ödeyecek küresel şeytanlarda “karbon ödeneği” alacak anlamına geliyor.
Bu da tıpkı para kredi sisteminde olduğu gibi sözde iklim krisiz sahtekarlık üzerine kurulu olup, “koşullu değerleme yöntemi” tahminlere ve özel çalışmaların ortaya çıkaracağı değerlere dayanmaktadır.
İklim değişikliği konusunda küresel şeytanların insanlık aleyhine neler yapabileceği konusunda ifşa olmuş bilgiler çok fazladır ve bu da küresel şeytanları yeni stratejiler geliştirmek zorunda bırakmıştır.
Bu stratejilerden biride, ormanları ve mangrovları olan ülkelere daha fazla karbon vergisi tahsis etmek. Bu da küresel şeytanlara daha fazla kazansın diye göstermelik karbon kredisi tahsis etmektir.
Karbon Mutabakatı, küresel şeytanların hizmetkarı olan ve fonlanan birkaç ICSU iklim bilimcisinin ürünüydü. Çünkü gerçekte karbondioksitin bitki büyümesinde katkıları ileride gıda arzını kontrol etmenin dünya hakimiyetine gideceği öngörüsüne engeldir. Dolayısıyla gıda arzını kontrol etmenin bir yolu da karbondioksit salınımı tarımsal ürünlerin üretimini azaltacak seviyeye indirmekten geçtiğini de doğru anlamamız gerekiyor.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin (CBD) temel amacı olan biyolojik çeşitliliğin yeniden tesis edilmesini desteklemek için kullanılmaktadır. Dolayısıyla da Küresel şeytanlar bunu kullanarak servetlerine servet katmaktadırlar. Bu finansmanı da Büyük Sıfırlama altyapısının masraf ve finansmanında kullanmaktadır.
***
Şunu asla unutmamalıyız;
Küresel Şeytanların insanları köleleştirme amacıyla hiçbir taşın altını boş bırakmamacasına gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.
Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…
Guwuste.Com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de !!
(Get up and wake up! Stop the evil!)