Dijital Kimlik ve E-Sağlık Kayıtlarının Bireysel Özgürlükleri Nasıl Tehdit Ettiğini Keşfedin!

 

Avrupa Birliği Komisyonu’nun “Dijital On Yıl” raporu, dijital kimlikler ve e-sağlık kayıtlarının yaygınlaştırılması yönündeki hedeflerini ortaya koydu. Rapor, bazı çevrelerce küresel elitlerin dijital diktatörlük planlarının bir uzantısı olarak algılanıyor. AB’nin amacı, 2030’a kadar tüm vatandaşlarına ve işletmelerine dijital kimlik ve e-sağlık kayıtlarına erişim imkânı sunmak. Ancak bu gelişme, bireysel özgürlükler ve mahremiyet açısından endişeye sebep olmaktadır. AB’nin dijital kimlik girişimi, Büyük Sıfırlama yönelik geniş kapsamlı yeniden yapılanma çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Dijital kimliklerin yaygın kullanımı, kişisel hareketlerin izlenmesi ve kontrol edilmesine olanak tanıyabilir. AB, dijital kimliklerin benimsenmesini teşvik etmek için çeşitli stratejiler geliştiriyor ve bu konuda olumlu bir tutum sergiliyor. Fakat bu olumlu bakış açısı, bireysel hakların sınırlandırılmasına yol açabilir.

 

Dezenformasyonla Mücadele: İfade Özgürlüğüne Darbe

 

Avrupa Birliği’nin dezenformasyonla mücadele adı altında yürüttüğü politikalar, ifade özgürlüğü üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Dijital Hizmetler Yasası’nın (DSA) getirdiği düzenlemelerle çevrimiçi platformlar üzerindeki denetimler artarken, bu durumun ifade özgürlüğünü kısıtlamak için kullanıldığına dair eleştiriler yükseliyor. AB, online zararları ve yanıltıcı bilgilerle mücadelede koruma sağladığını savunsa da, bu politikaların asıl amacı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Dijital Hizmetler Yasası, çevrimiçi platformların içerikleri üzerinde daha sıkı bir denetim yapmalarını zorunlu kılıyor. Bu durum, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına ve bireylerin düşüncelerini özgürce ifade etme haklarının daraltılmasına yol açabilir. Bazı eleştirmenler, bu yasaların dijital otoriterlik kurma çabalarının bir parçası olduğunu ve küresel elitlerin kontrol araçlarını güçlendirdiğini öne sürüyor.

 

Dijital On Yıl: Küresel Elitlerin Kaos Planı

 

Avrupa Birliği’nin Dijital On Yıl Politika Programı, dijital kimlikler ve e-sağlık kayıtlarının yaygınlaştırılması için üye devletlere yönelik önemli adımlar atmaktadır. Bu program, küresel düzeyde bir kaos ve kontrol mekanizması olarak değil, dijital dönüşümün hızlandırılması ve vatandaşların dijital hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması amacıyla tasarlanmıştır. Avrupa Birliği, dijital kimlikler ve e-sağlık kayıtlarının benimsenmesinde üye devletler arasındaki farklılıkları azaltmayı ve bu alanda ilerleme sağlamayı hedeflemektedir. Dijital On Yıl programı, Avrupa’nın dijital geleceğini şekillendirmek için üye ülkeleri harekete geçiriyor. Program, dijital kimlikler ve e-sağlık kayıtları gibi önemli alanlarda geniş çaplı benimseme için teşvikler ve yaptırımlar içermekte. Ancak bu ilerlemeler bireysel mahremiyet ile özgürlüklerin korunması konusunda endişelere yol açmıştır. Avrupa Birliği, bu endişeleri dikkate alarak, dijital dönüşüm sürecinde insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermeyi taahhüt etmektedir.

 

E-Sağlık Kayıtları: Sağlık Verileriniz Güvende mi?

 

Avrupa Birliği’nin e-sağlık kayıtlarını yaygınlaştırma çabası, sağlık verilerinin korunması konusunda önemli soruları da beraberinde getiriyor. Bu dijital kayıtların yaygın kullanımı, kişisel sağlık bilgilerinin kötüye kullanılma riskini yükseltebilir. AB, bu programın tüm vatandaşlara ve işletmelere fayda sağlamasını amaçlıyor gibi görünsede uyanan insanlar çoğaldıkça hedefe ulaşmak için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini de biliniyor. E-sağlık kayıtları, sağlık bilgilerini dijital ortamda saklama ve paylaşma olanağı tanıyor, fakat bu durum güvenlik endişelerini de artırıyor. Kişisel sağlık bilgilerinin kötüye kullanılması, mahremiyet ve güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Avrupa Birliği, e-sağlık kayıtlarının güvenliğini sağlamak için çeşitli önlemler aldığını belirtse de, bu önlemlerin yeterliliği konusunda endişeler devam ediyor. Bu bağlamda, Elektronik Sağlık Kayıtlarının Gizlilik ve Mahremiyeti üzerine yapılan çalışmalar ve HIPAA standardı gibi uluslararası güvenlik protokollerinin önemi daha da artmaktadır.

 

Sonuç: Dijital Diktatörlüğe Karşı Uyanık Olun

 

AB’nin Dijital On Yıl raporu, dijital dönüşümün geleceğini şekillendirmeyi amaçlayan bir yol haritası olarak sunulmuştur. Bu rapor, dijital kimlikler ve elektronik sağlık kayıtları gibi konuların genişletilmesiyle bireysel özgürlükler ve mahremiyet üzerindeki potansiyel etkileri tartışmaktadır. Ayrıca, dezenformasyonla mücadele politikalarının ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri de ele alınmaktadır. Bu durum, dijital çağda özgürlüklerin korunması ve mahremiyetin savunulması konusunda dikkatli olmanın önemini vurgulamaktadır. Dijital çağda, bireysel özgürlüklerin ve mahremiyetin korunması, küresel elitlerin dijital diktatörlük planlarına karşı uyanık kalmayı gerektirir. Dijital kimliklerin ve e-sağlık kayıtlarının artan kullanımı, kişisel hareketlerin sürekli izlenmesi ve kontrol altında tutulması riskini taşır. Bu yüzden, dijital diktatörlüğe karşı durmak ve özgürlükleri savunmak, geleceğimizin şekillenmesinde hayati bir rol oynar.

 

Gelelim can alıcı soruya;
Avrupa Birliği Komisyonu’nun “Dijital On Yıl” raporundaki hedefleri başarılı olursa, Dijital Kimlik ve E-Sağlık Kayıtlarıyla Diktatörlük modelinin bir benzeri de Türkiye’de hayata geçirilebilir mi?

 

Bu makale; insanlığın onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, Büyük Sıfırlama hedefleri için insanlık aleyhine faaliyetler yürüten Küresel Elitlerin “yenilmez” olduğu yanılgısını oluşturmak değildir. Aksine insanlar izin vermediği müddetçe hedeflerini asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. Bunlara izin vermemek, onlar için kötü haberlerin başlangıcı olacaktır. 

 

Guwuste com
Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de!

 

Okuyucularımız; sadece kaynak göstermek şartıyla içerikleri izin almadan kullanabilirler…