Ancak musluk suyunun sağlık riskleri taşıdığını ve güçlüler tarafından manipüle edilebileceğini unutmamak önemlidir. Florür, potansiyel tehlikelerine rağmen musluk suyuna zaten ekleniyor ve hatta bazıları içme suyuna hamileliği önlemek için hormon ve sakinleştirici eklenmesini öneriyor. Musluk suyu manipülasyon için potansiyel bir araç ve potansiyel bir kirlilik kaynağı haline gelmiştir.

1982 yılında bir tıp dergisi köşe yazarı, kamuya açık içme suyu kaynaklarının erkek bebeklerin gelişimini etkileyebilecek kadınlık hormonu kalıntılarıyla kirlenmesi konusundaki endişelerini dile getirmişti. Güçlü tepkilere rağmen, konu çok tartışmalı olduğu gerekçesiyle reddedilmişti. Endişeler, özellikle doğum kontrol haplarında bulunan kadınlık hormonlarının potansiyel etkilerinin ötesine geçmektedir. Birkaç gerçeğe dayanarak konuyu araştırmak için yıllardır çaba harcadılar.

İlk olarak, antibiyotikler, ağrı kesiciler, sakinleştiriciler, uyku hapları, hormonlar ve steroidler gibi güçlü ilaçların artan kullanımı büyük bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Artık günümüzde bireyin en az bir ilaç almadan bütün bir yılı geçirmesi nadir görülen bir durum haline gelmiştir. Gelecekte ise nüfusun en az yarısı reçeteli ilaç kullanacağı ve birçok reçetesiz ilaç da düzenli olarak normalmiş gibi kullanılacağını görmemek imkansız gibi bir şey adeta.

İkinci olarak, ilaçların önemli bir kısmı kullanımdan sonra idrar yoluyla vücuttan atılır. Örneğin, bir sakinleştirici dozunun %75’i idrarla atılabilirken, bazı ilaçlarda bu oran %90’a kadar çıkabilmektedir. Parçalanan bazı ilaçlar çevre ile kimyasal reaksiyona girerek etkilerini yeniden kazanabilir.

Üçüncü olarak, standart arıtmadan kaynaklanan atık sular genellikle tatlı su akıntılarına deşarj edilir ve içme suyu kaynakları genellikle atık su deşarjı alan tatlı su akıntılarından gelir. Su arıtma programları yıllar önce, doktorlar milyonlarca hastaya büyük miktarlarda ilaç reçete etmeden önce geliştirilmiş olduğunu bilmekte fayda var.

Artan ilaç kullanımı nedeniyle içme suyu kaynaklarının potansiyel kirlenmesine ilişkin endişeler hale gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Bu kirlenmenin sıradan içme suyu yoluyla farkında olmadan uyuşturucu alımına yol açıp açmayacağını ve bazı bölgelerin halihazırda günlük uyuşturucu kullanımına dahil olup olmadığı ise hala merak edilen konular arasındadır.

Peki öyleyse buradan insanların kendi istekleri dışında ilaç alıp almadıkları, içme suyundaki ilaç kalıntılarına bağımlı hale gelip gelmedikleri, yine suya karışan doğum kontrol hormonal ilaçlarının tüketip tüketmedikleri ve bu ilaçların doğurganlığı veya doğmamış çocukların sağlığını etkileyip etkilemediği de dahil olmak üzere bu sorularının cevabı vrilebilmişmidir?

Uzmanların bu konuda cevabı net değil. BM başta olmak üzere Dünya Sağlık örgütü, devletler ve hükümetler bu endişeleri ne kadar ele aldıkları da tam bir muamma! Belkide buda bir nüfus azaltmasına katkı sağlayabilecek bir gfaktör olarak görüyor bile olabililer.

1999 yılında İngiliz Çevre Ajansı, arıtılmış kanalizasyon ve fabrika atıklarındaki kimyasalların doğal balık hormonlarını bozması nedeniyle bir nehirdeki hamam böceklerinin %57’sinin cinsiyet değiştirdiğini gösteren bir rapor yayınlamıştır. Araştırmacılar, kanalizasyon çıkışlarının yakınında yaşayan balıkların etkilenme olasılığının daha yüksek olduğunu, akıntı yönünde yaşayanların ise daha az etkilendiğini tespit etmiştir. Kanalizasyondaki kimyasalların, özellikle de östrojen gibi kadınlık hormonlarının bulunmasının balıkları etkilediği ortaya çıkmıştır.

Bilim insanları kadınlık hormonlarının kaynağı konusunda hala emin değiller. Ancak bunun nedenin IQ seviyesinden olabileceğini iddia edenler var. Musluk suyunda kadınlık hormonlarının bulunması erkeklerde dişileşmeye neden olabilir ve kadınlarda meme kanseri riskini artırabilir. İşte bu sebebpten dolayı meme kanseri teşhisi konmuş kadınların musluk suyu içmekten kesinlikle kaçınmaları tavsiye edilmektedir. İsviçreli kimyagerler göl suyunda kan kolesterolünü düşürmek için kullanılan bir ilaç olan klofibrik asit izlerine rastlamıştır. Bu gölden avlanan balıkların bölge halkı tarafından tüketildiğini hesaba kattığınızda tehlikenin boyutu göz ardı edilemez.

Alman araştırmacılar da musluk suyu da dahil olmak üzere çeşitli su kaynaklarında klofibrik asit buldular. Araştırmaları, su yollarında ve içme suyunda lipid düşürücü ilaçlar, analjezikler, beta blokerler, antibiyotikler, kemoterapi ilaçları ve hormonlar dahil olmak üzere çeşitli ilaç türlerinin keşfedilmesine yol açtı. Bu ilaçların konsantrasyonları nüfusun yoğun olduğu bölgelerde en yüksek seviyedeydi. Araştırmacılar, endüstriyel sızıntıları eledikten sonra, ilaçların insan atıklarından geldiği sonucuna vararak 1982’de yapılan bir tahmini doğruladı.

İçme suyundaki farmasötikler önemli bir kirleticidir ve uzun vadeli etkilerinin belirlenmesi zordur. Hükümetler genellikle su kaynaklarını ilaç kalıntıları açısından izlemekte başarısız olmaktadır ve az miktarda antibiyotik bile bakterileri etkileyerek antibiyotiklere dirençli organizmalara yol açabilmektedir.

Su kirliliğini doğurganlık sorunları da dahil olmak üzere insan sağlığı sorunlarıyla ilişkilendiren kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak bu kanıt eksikliği araştırma eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Basit ve ucuz bir araştırma, arıtılmış su tüketen insanlarla taze kaynak veya sondaj suyu tüketen insanlar arasındaki doğurganlık sorunlarını karşılaştırabilir.

İçme suyunda ilaçların bulunması sağlığı etkileyebilir ve sakinleştiriciler, antibiyotikler, hormonlar, steroidler, kemoterapi ilaçları, kalp ilaçları ve ağrı kesiciler gibi ilaçlar arasındaki olası etkileşimler sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu ilaçların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği, kanser riskinin artmasına nasıl katkıda bulunduğu ve bağışıklık sistemine nasıl müdahale ettiği belirsizdir.

Dünya çapında politikacılar, kirlenme riskini azaltmak için vergi mükellefleri tarafından finanse edilen ve doğrudan kaynağından şişelenen kaynak suyu tüketmektedir.
(Yukarıdakiler Dr Vernon Coleman’un “Meat Causes Cancer: And Other Food for Thought” adlı kitaptan özetlenerek alıntılanmıştır…)
***

Küresel Şeytanların insanları köleleştirme gizli planlarına rağmen yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. Ancak insanlar, uyanık olduğu ve mücadele etmek için kollektif olarak bir araya geldiği ve çalıştığı müddetçe Adem’in nesline düşman olan Şeytanın ve Küresel İşbirlikçi yavru şeytanlarının planları zayıftır ve kolaylıkla da bertaraf edilebilir. Çünkü Allah’ın çalıştığımızın karşılığını vereceği yönünde kesin vaadi vardır.

Merak ettiğiniz, okuduğunuz ve bir küresel planlarının daha ifşasını fark ettiğiniz için teşekkürler…

Guweste.Com
“Get up and wake up! Stop the evil!” (Kalk ve uyar! Kötülüğe de dur de.!)